Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Haziran '10

 
Kategori
Kent Yaşamı
 

Egeli Olmak, Göçmenlik ve Ravika Köyü

Egeli Olmak, Göçmenlik ve Ravika Köyü
 

Ravika Köyü


Bir sabah daha Ege güneşinin parlak ışıltısı penceremden süzülerek beni uyandırdı. Kahvemi henüz içmedim, bir yandan onun hayalini kurarken diğer yandan da yazımın çerçevesini hazırlıyorum zihnimde. Madem Egeli olmanın ne güzel olduğunu, ne şanslı olduğumu düşünürken buldum kendimi bu sabah, bunun nedenini de bilmek istersiniz belki. Bu bir nokta tespiti şu andaki düşüncelerin akışıyla, bu pencereden görünen kısmıyla, tabii ki daha çok neden var.

Klasik birkaç satır okuyup kenara çekilemeyeceksiniz. Kusura bakmayınız, biraz düşünceleri uçuşturmamız gerekiyor. Nereden başlayalım dersiniz, evet buldum: göç denilen olgu hakkında düşünme fırsatınız oldu mu hiç? Evet, ufak ya da büyük çaplı göçler. Ev taşımanın ne zor olduğunu herkes bilir. Aşina olunan, komşuluk ilişkilerinin iyi olduğu semtler tercih edilir. Sevdiğiniz, alışkın olduğunuz bir şeyler ararsınız tutunmak için hayata. Aksi halde sürgün gibi gelir zaten yeni düzen. Bir kıtadan diğer kıtaya, bir ülkeden diğer ülkeye, bir şehirden başka bir şehre ya da bir mahalleden diğerine hayatın akışını değiştirmek, çok farklı değildir aslında. Göç yaşamamış nerede ise hiç kimse yok bu anlamda bakınca. Lakin biz memleket değiştirenlere göçmen diyoruz sadece, iç göç var ama iç göçmenlik yok. Göç, bir ömrün tohumlarını alıp, başka topraklarda yetiştirmek gibi, öyle değil mi? Sahip olduğunuz genetiğin ve kültürün bambaşka yörelerinki ile adım adım kaynaşması… Dilini öğrenirsiniz ilk, mutfağını bir de. O nedenle de en çok bu ikisinin içeriğindekiler tartışma konusu olur, kim kimden almış tam olarak bilinmez. Hatırlanmaz, çünkü dostlukla açılmıştır ikisinin de kapıları bu ilk alışverişte. Bu kaynaşmadan beslenir Ege binlerce yıldır. Batı Anadolu; bir anlamda da Batı’nın Anadolu’ya, Anadolu’nun da Batı’ya vuran yansımasıdır muhteşem Ege Denizi’nin gün batımlarında. Ege bereketi de buradan gelir; zeytinlerin kayalar üzerinden fışkırdığı, bağlarından bal damlayan, binlerce yıldır ne ekseniz yüzünüzü güldüren bu topraklar bambaşkadır. Ondandır belki de, kimselere benzemez Ege insanı, hem de herkes gibidir. Çoklukların değil, az da olsa candan olanın kıymetli olduğu yerdir burası. Göçmenlik öyle bir olgudur ki Ege’de, herkesin anlatacak bir sürü memleket hikayesi olduğunu fark edersiniz.

Göç ettiğinizde memleket hangisidir karışır, ne oralısınızdır ne de buralı artık. Orada iken burayı, burada iken de orayı hasretle anarsınız. Bu bölünmüşlüğü aşmak mümkün olmaz birkaç kuşakta. Sonraki kuşaklara aktarılamaz olduğunda göçün izleri, göçmenlik ruhu da kalmaz. Belki de bu nedenledir ki her göçmen Güzel Ismayıl’în Ravika’da yapmak istediğini yapabilmek ister, imkanı olsa. Ravika; “Bir asırlık yaşamdaki mücadelenin, cesaretin ve başarma azminin ilk kazandığı yer.” deniyor köyün girişinde. Anlatılanlara bakılırsa içerisinde de bir Batı Anadolu köyünde olabilecek her bir unsura rastlamak mümkün gibi: park, camii, okul, berber, kıraathane, muhtarlık, yağhane, ağıl, konaklar ve evler. Yunanistan’ın Drama’sından Manisa’nın Ravika’sına inşa edilmiş bir yaşamın müzesi. Göçün iki memleket arasında, bir asırda oluşmuş bir köprüden ibaret olduğunu anımsatıyor. Gerçeğe dönüşmüş eski bir fotoğraf gibi sergiliyor her şeyi. Ne dersiniz sizce de ilgi çekici değil mi? Bence gerçekten ilgi çekici. O nedenle de en kısa zamanda ziyaret etmek istiyorum Ravika köyünü. Sanki orada kendi hayat hikayemin de bazı bölümlerine rastlayacakmışım gibi hissediyorum. Gidip görünce sizlere anlatacağım. Sevgiyle kalınız. sevalozbalci@gmail.com
 
Toplam blog
: 149
: 652
Kayıt tarihi
: 07.04.10
 
 

Sazsız söze ezgiler diziyoruz, birer birer. "Kim" olduğumuzun belli olmadığı bu dünyada K..