Eğitim kimlerin elinde?

Son zamanlarda böyle haberleri çok işitir olduk.

“Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), "Talim ve Terbiye onaylı erotik hikâyeler" başlıklı haberlerle ilgili yazılı açıklamasında, medyaya ’erotizm’ eleştirisi yaptı.(Hürriyet Gazetesi 19.02 2007)”

"Kitapların okullara nereden dağıtıldığını araştırıyoruz. Hikâyelerin Peyami Safa'ya ait olması da ilginç. Bununla ilgili son kararı Talim ve Terbiye Kurulu verecek. Bizim bu konuda yapacak hiçbir şeyimiz yok. Hikâye kitaplarının hangi okullara kimler tarafından dağıtıldığı veya okullara nasıl girdiğiyle ilgili soruşturma başlattık. Konuyu inceliyoruz. Hikâye kitaplarının toplatılması gibi bir olay da söz konusu olamaz. Eğer kampanyalarla gelmişse ona da bakacağız.'' (Milliyet Gazetesi.19.02.2007)

Müfredat programlarını hala düzenleyemeyen Milli Eğitim Bakanlığı okullarda okutulan kitapları da kontrol etmekte acizlik göstermektedir.

Demek ki, kitapları incelemekle görevli olan insanlar bile kitap okumuyor. Tavsiye yazısını yazan ve imzalayan Milli Eğitim Müdür’ünün sözlerine bakar mısınız?

Hikâyelerin Peyami Safa’ya ait olması da ilginçmiş. Yazar isminin ne önemi var? İçerik önemli. Yıllarca Nazım Hikmet’in, Aziz Nesin’in okullarda sakıncalı yazar diye eserleri okutulmadı. Her yıl çarşaf gibi sakıncalı yazar listeleri gelirdi okullara. Öğrencilere bir kitap bile öneremezdik. Şimdilerde ise içerik değil yazarın ismi bir referans olarak gösteriliyor. Kitap inceleme kurulları oluşturulup. Kâğıt üzerinde kalıyor. Bu kaçıncı skandal haber? Okullarda eğitim yapamıyoruz ama bir takım insanlar para kazansın diye zorla kitap tavsiye edip sattırıyoruz.

Artık, Milli Eğitim adına yaraşır biçimde Milli Eğitim olarak işlevini sürdürmeli.

Lütfen her yeri getirim kapısı göstermekten vazgeçiniz.

Heba olup gidecek olan bizim geleceğimiz.

Ülkeyi parselleyip satıyorsunuz, gelecek yok oluyor.

Taze beyinleri gereksiz bilgilerle doldurarak köreltiyorsunuz, gelecek yok oluyor.

Tutturmuşsunuz bir AB diye yeraltı yerüstü zenginliklerimizi heba ediyorsunuz, gelecek yok oluyor.

Belediyeleriniz sokak isimlerini değiştiriyor, gelecekle birlikte geçmişi de yok ediyorsunuz.

12 yaşındaki kız çocuğuna mektup yazdırıp, Atatürk’ü inkâr ettiriyorsunuz. Bunu da marifetmiş gibi gösteriyorsunuz.

Geçmişi 1923 öncesine taşıyıp 84 yıllık yaşamımızı yok sayıyorsunuz.

Siz, Milli Eğitim Bakanlığını yönetenler ne yapıyorsunuz?

Çocuklarımız ellerinde döner bıçakları birbirilerini boğazlıyorlar. Hiçbir şey yokmuş gibi davranıyorsunuz.

Kızlarımız küçücük yaşlarında fuhuş batağında ve töre cinayetlerinde yok olu giderken siz neredesiniz?

Sahi siz ne iş yaparsınız?

Resim: http://www.sinifogretmeni.com/resimler.htm