Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Temmuz '06

 
Kategori
Eğitim
 

Eğitim öğretim yılımız

Eğitim öğretim yılımız
 

Eğitim ve öğretim kelimelerini günlük hayatta aynı anlamda kullanırız. Aslında kelimelerin köküne indiğinizde farklı manalara geldiğini anlarsınız (çok bilimsel bir laf oldu). Gerçekte dil bilimci olmadığımdan kelimelerin köklerine ben inemedim. Türk Dil Kurumumun www.tdk.gov.tr adresindeki sözcük aramadan her iki kelimenin anlamını araştırdım. Benim de beklediğim şu iki sonuçla karşılaştım.

Eğitim: Çocukların ve gençlerin toplum yaşayışında yerlerini almaları için gerekli bilgi, beceri ve anlayışları elde etmelerine, kişiliklerini geliştirmelerine yardım etme, terbiye.

Öğretim: Belli bir amaca göre gereken bilgileri verme işi, tedris, tedrisat, talim.

Öğretimdeki belli bir amaçtan ne kastedildiği açık değilse de, burada kastedilen belli bir amaç, bir diplomaya sahip olmaktır. Ya da iyi bir öğrenimden sonra iyi bir üniversiteye girmektir. Peki, Mühendislik Fakültesi bitti, sonra ne olacak? Kişinin kendi mesleğinde işe girip memlekete faydalı olacağını hiç sanmayın, hatta ummayın. Çünkü kişinin aldığı öğretimin temelinde memlekete faydalı olma gibi bir amaç yoktur. Bunu çevremizdeki örneklerden anlamak hiç de zor değildir. Bir fabrikada çalışan gece bekçisinin bir mühendislik fakültesinden mezun olduğunu duymanız şaşırtıcı olmamalıdır.

Şimdi de gelelim kendi açımdan eğitim ve öğretim arasındaki farkı anlatmaya:

İlkokul 3-4. sınıftan itibaren havuz problemleri ve işçi problemleri öğretilmeye başlar. Her iki problemde de zaman ve verimlilik kavramı öğretilmek amaçlanır (bu amacı ben uydurdum).

Şu problemi önce öğrenim açısından çözüme kavuşturalım, sonra da eğitimin verdiği bakış açısı ile çözümlemeye çalışalım.

Bir işçi bir işi 8 saatte bitiriyorsa, iki işçi kaç saatte bitirir? Kolay sordum ki, cevabı da kolay olsun. Amacı diploma almak olan öğretim kavramına göre bu sorunun cevabı 4 saatte bitirir olacaktır. Yoksa diploma vermezler.

TDK’nin gençlerin toplum yaşayışında yerlerini almaları için gerekli bilgi, beceri ve anlayışları elde edecekleri eğitim kavramına göre ise bu sorunun cevabı yine 8 saat olacaktır. Aslında 8 saati de geçer, ama “-Yahu bu işi tek kişi 8 saatte bitiriyordu, şimdi iki kişi oldunuz daha geç bitiriyorsunuz” şeklinde bir soruya muhatap kalmamak için, tabi en önemlisi de ayıp olmaması için hiç değilse 8 saati aşmamaya özen gösterirler. Peki, aynı işi 3 işçi kaç saatte bitirir. Öğretimin amacına göre bir çözüm için burada esaslı bir işlem yapmak gerekecek. Çünkü 8 saati 3’e böleceksiniz. İş bununla bitse iyi. Sonra ortaya çıkacak küsurat sayıyı dakika cinsine çevireceksiniz ve … Neyse, bunu sonra hallederiz.

Şimdi bu konuda aldığım bilgi, beceri ve anlayışıma göre bu işin üç işçi ile iki günden önce bitebileceğine aklım kesmiyor. Hani ne demişler; nerde çokluk … Buna da şükür demek gerekiyor, çünkü bazı problemlerde bir işçinin yapacağı işi 4 işçi veya 5 işçi ne kadar sürede yapar deniyor. Bunun kesin cevabı şudur: İş verilir ve bir daha bitmez. Başka bir deyişle, işe girdiğinde işi alan işçi emekli olduğunda hala o işi bitirememiştir. Abartılı mı? Öyleyse, haber gruplarında, mail gruplarında, forumlarda ve birçok internet sayfasında yer alan şu yazıyı okuyun:

Hikâyemiz HERKES, BİRİSİ, HİÇKİMSE ve HERHANGİ BİRİ diye 4 kişi ile ilgilidir.

Yapılması gereken önemli bir iş vardı ve HERKES, BİRİSİNİN o işi yapacağından emindi. HERHANGİ BİRİ o işi yapabilirdi ama HİÇKİMSE yapmadı.

BİRİSİ buna çok kızdı; çünkü bu HERKES’in işi idi. HERKES, HERHANGİ BİRİ’nin o işi yapabileceğini düşündü, fakat HİÇKİMSE, HERKES’in yapmadığını fark etmedi.

HERHANGİ BİRİ’nin yapabileceği işi HİÇKİMSE yapmayınca, HERKES, BİRİNİ suçladı

Sanırım eğitim ile öğretim arasındaki farkı anladık.

Bir de şu havuz problemine parmak basalım.

Öğretim gören biri iki çeşmeden akan suyun saatteki hızı ile havuzun dibindeki delikten akan suyun hızını karşılaştırarak havuzun kaç saatte dolduğunu bulacaktır.

Eğitimli biri ise o havuzun tamamının dolduğu anda üç kişinin şu görevleri ifa etmesini isteyecektir. İkisi, açık olan muslukları kapatırken, üçüncü kişi –muhtemelen bir dalgıç- havuzun içindeki deliği kapatacaktır. İşte havuz o anda dolmuş sayılacaktır. Aksi takdirde her üçü (iki musluk ve bir delik) açık kaldığı sürece havuz sürekli taşacaktır. Çeşmeleri kapatıp deliği açık bıraktığınızda ise havuz yine boşalacaktır.

Daha iyi bir eğitimden geçmiş olan kişi (isterseniz buna feleğin çemberi de diyebilirsiniz), çeşmeleri açmadan önce havuzun dibindeki deliği kapatacaktır ki havuz bir an önce dolsun. Tabi bunu yaparken şu riski göze almalıdır: havuzu en az maliyetle ve en kısa sürede doldurduğu için yükselmeyi beklerken, kendini birden havuzun dibinde bulma riski.

 
Toplam blog
: 5
: 1466
Kayıt tarihi
: 24.06.06
 
 

1962 yılında 4 çocuklu bir ailenin en küçüğü olarak Samsun-Vezirköprü’de doğdum. İşletme mezunu olma..