Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Şubat '09

 
Kategori
Eğitim
 

Eğitime adanmış bir ömür

Yazarı: Aysal Aytaç

1937 yılında Kütahya’da doğdu. Köy Enstitüsünü bitirdi 1956 yılında Hakkari’ye öğretmen olarak atandı. Okul müdürlüğü, Milli Eğitim Müdürlüğü ve Mili Eğitim Bakanlığı Yurt Dışı Eğitim Genel Müdürlüğü görevlerinde bulundu. 2001’de emekli oldu. Şu anda Güven Dershane Sahipleri Derneğinin Yönetim Kurulu ve Türkiye Sağlık ve Tedavi Vakfı Başkanlığı görevlerini yapıyor. Çeşitli vakıflarda da görevi var.

Eserin Özeti:

1937 yılının 14 Eylül günü Kütahya ili, Ulubey bucağında dünyaya geldi. Annesi Yandım Hafız İbrahim’in kızı Sultan, babası Hatipzade Molla Himmet’in oğlu Ali’dir. Dört kardeşten üçüncüsüdür. İlkokulu Ulubey’de okudu. 1949 yılında ilkokuldan mezun oldu. Sınıfın çalışkanları arasındaydı. Ortaokula devam etmek istiyordu ama okul Uşak’taydı. Ailesinin durumu da Uşak’ta okutmaya müsait değildi.

Babası, Aysal’ı terzinin yanına çırak olarak verdi. Kendi kendine düşünüyor ve “Ben olsam olsam bu ustam kadar terzi olabilirim, ” diyordu. Kafasına koymuştu okuyacaktı. Çiftler Köy Enstitüsü’nde okumaya karar verdi ve kimseye haber vermeden Enstitü imtihanlarına kayıt oldu. İmtihanlara girdi ve kazandı.

13 yaşında ilk defa ailesinden Eskişehir’deki Çifteler Köy Enstitüsü’nde okumak için ayrıldı. Kayıt olduktan bir gün sonra yeni gelen öğrenciler bir sınava tabi tutuldu. Sınavı kazananlar 1. sınıfa, kazanamayanlar hazırlık sınıfına kaydolacaktı. Aysal sınavı kazananlar arasındaydı.

Enstitüde 6 yıl eğitim gördü ve bu okulu birinci olarak bitirdi. Enstitünün; ülkenin, fakir fakat başarılı öğrencilerinin önünü açtığını bizzat yaşadı. 1956’da ilkokul öğretmeni olarak Uşak iline atandı. Bir taraftan öğretmenlik yaparken, diğer taraftan Balıkesir Necati Eğitim Enstitüsü imtihanına hazırlandı. Edebiyat–Fen kollarının imtihanının ikisini de kazandı. Edebiyat Bölümünü tercih etti. Öğretmenlikten istifa ederek Balıkesir’e geldi ve iki yılda buradaki eğitimini tamamladı. 1958’de Ankara’da öğretmenlik tayini için kura çekildi ve kuradan Hakkari çıktı.

Bu kura çekiminde bir anısı var Aysal Bey’in: “Ben torbanın içinden kağıdı çektim ve Bakanlık yetkilisine verdim. Yetkili yüksek sesle, “Hakkari Lisesi!” diye bağırdı. Salon olduğu gibi ayağa kalktı. Bir alkış, bir alkış, “Yaşa, Var ol!” diye bağırıyorlardı. Ben de; “Bu salonda kimse beni tanımaz, bu gösteri niye?”, diye aklımdan geçirirken, sonradan öğrendim ki, 350 kişi içinde tek Hakkari kurası varmış, onu da ben çekmişim. Herkes; artık bize çıkmayacak, diye alkışlıyorlarmış. Tabi o tarihlerde Hakkari’nin gerçekten alkışlanacak bir Hakkari olduğunu, gittiğimde görünce anlamıştım.”

Eline bavulunu aldı ve Hakkari’ye doğru yola çıktı. Hakkari’ye bir çok vasıta değiştirerek 10 günde ulaştı. Yolda bir adamla tanıştı. Adam “ Ben doktorum, 15 gündür verem aşısı için Hakkari köylerindeyim. Memleketine git. Limon sat, hademelik yap, Hakkari’ye gitme!” dedi.

Ama onun böyle bir seçeneği yoktu. Hakkari’ye kısa bir sürede alıştı. Öğrenci ve aileleriyle iyi bir iletişim kurdu. Öğrencilere karşı şefkatliydi. Eğitimde dayağa karşıydı. Milli Eğitim Müdürü olduğu dönemlerde şöyle bir açıklama yapmıştı: “Öğretmenlik mesleği öncelikle şefkat ve sabırlı olmayı gerektirmektedir. Ayrıca eğitimci olarak aldığımız formasyon da dikkate alındığında, bu tip davranışlar mesleğimizle bağdaşmadığı gibi, yasalar karşısında da suç sayılmaktadır. Bu nedenle çalışmalarımız sırasında dayağa başvurmamaya; anlayış, sabır ve şefkatle davranmaya özen gösterilmesi gerektir, ” demişti.

Hakkari mahrumiyet bölgesiydi. Öyle ki 1959-1960 eğitim öğretim yılı başında Hakkari’ye Selahattin Şimşek adlı bir İlköğretim Müfettişi atandı. Eşi ve üç de çocuğu vardı. “Hayvan barındırmaya müsait değil, ” diye Veteriner Müdürlüğünün rapor verdiği evi kiraladı ve ailesiyle orada yaşadı. Bir gün katır üstünde bir nehirden karşıya geçerken katırın yatmasıyla suda boğuldu Selahattin Bey ve cesedi de bulunamadı.

1960’da lise ilk mezunlarını verdi. 27 kişi mezun oldu. Bunlardan 22’si üniversiteye girdi. Birçoğu çok güzel yerlere geldi. Aysal Bey’de öğrencileriyle birlikte sınavlara girdi ve Hukuk Fakültesine kaydoldu ama birinci sınıftan sonra devam edemedi. Hukuk okumak için naklini Ankara’ya aldırmıştı. Hakkari’den ayrılırken 1200 nüfuslu Hakkari’nin 500’ü onu uğurladı. Onlar da Aysal öğretmen de çok ağladı. Bu şekilde Hakkari’ye veda etti.

Ankara’dan sonra Uşak ilinin Karahallı kasabasına ortaokul müdürü olarak atandı. Orada görev yaptığı üç yıl içerisinde yaptıkları arasında şunlar vardı:

Mehter takımı kurdu,

Okul binasını büyüttü,

Pansiyon binasını yaptı,

Öğrenciler her sabah toplanınca numara sırası ile hazırladıkları bir konu hakkında 5dakika konuşuyorlardı. Bu onların konuşma yeteneklerini arttırıyordu.

1966’da da İzmir’e müdür olarak atandı. Müdür yardımcıları ve öğretmenlerle iyi bir iletişim kurdu. Bu vazifeyi yaparken en çok öğretmenlerin haftalık programlarının yapımında zorlanıyordu. Bu işi iyi bilen Faruk Bey’den nasıl yapıldığını öğrenip, müdür yardımcısı Mehmet Bey’le iki gün sabahladı ve iyi bir program yapıcısı oldu.

1969’da Bornova Suphi Koyuncuoğlu Lisesine müdür olarak tayin edildi. Orada 9 yıl görev yaptı. Bu süre içerisinde; okul binasına ek bir bina daha yaptırdı. Binaların fiziki şartlarını güzelleştirdi. Konferans salonu düzenledi. Lise, kültürel ve sportif faaliyetlerde İzmir’de başarıyla adı duyulan bir lise olmuştu. Öğretmenlerle ilişkileri çok sıcaktı. Problemleriyle yakından ilgileniyordu. Maddi ihtiyaçlarını elinden geldiğince karşılamaya çalışıyordu. Hasta olanların ihtiyacını karşılamak için evlerine hizmetlileri gönderiyordu. Tiyatro kolu; Rotary Güzel Konuşma Yarışmalarında ve Tuborg ödüllerinde hep dereceye girdi. Okuldaki öğretmen ve öğrenci sayısında büyük artış oldu.

1977’de İzmir’e Milli Eğitim Müdürü olarak atandı. Bu görevi ifa ederken onu istemeyenler oldu. Evi, arabası, hatta Milli Eğitim Müdürlüğündeki makamı bile bombalandı. Onu ve ailesini korumak için yedi polis görevlendirildi. Ama o her şeye rağmen yine okullara gidiyor, yine ilçelere gidiyordu.

Devrin Başkanı “Ülkenin şu anda size ihtiyacı var. Yardımınızı esirgemeyin yarın ihtiyaç olabilir, yılmayın, korkmayın, ” demişti. Aysal Bey de “Terzi çıraklığından, yatılı okullarda okuyarak Allah’ım ve devletim sayesinde buralara geldim, bu görevden kaçmamalıyım, ” diyordu. Nitekim kaçmadı ve göreve devam etti.

12 Eylül ihtilali ile görevden alındı. Beş yıl sonra 1985’te Ortaöğretim Genel Müdürlüğüne atandı. Bu beş yıl içerisinde bazı illerde öğretmenlik yaptı. Genel Müdürlükte dört ay kadar kısa bir süre kaldı. Bu süre içinde; yurt dışından Türkiye’ye kesin dönüş yapan öğrenciler, illerde uyum kurslarına alındı. Daha sonra aynı yıl Bakanlık Müşavirliği görevine başladı. Sekiz yıl bu görevi sürdürdü.

1993 tarihinde Milli Eğitim Bakanlığı Yurt Dışı Eğitim Genel Müdürlüğü görevine başladı. Teşkilat kanununa göre Genel Müdürlüğünün iki büyük görevi vardı. Birincisi; Türk Cumhuriyetleri, Türk ve Kardeş Topluluklarından öğrenim görmek üzere Türkiye’ye gelen öğrencilerle ilgili işleri yapmak (10000 öğrenci projesi). İkincisi; Türk Cumhuriyetleri ile Türk ve Kardeş Topluluklarından açılan okullarla ilgili işlemleri yürütmek.

Genel Müdürlük yaptığı süre zarfında 24 kitap yazılarak ilgililerin istifadesine sunuldu. 2001’de emekli oldu. 2002 seçimlerinde Uşak’tan milletvekili adayı oldu ama seçilemedi.

Şu anda Güven Dershane Sahipleri Derneğinin Yönetim Kurulu ve Türkiye Sağlık ve Tedavi Vakfı Başkanlığı görevlerini yapıyor. Çeşitli vakıflarda da görevi var.

Yurt içinde ve yurt dışında eğitim konusu ile ilgilenen meslektaşlarıyla birlikte oluyor. Onlara öğretmenlik, yöneticilik konularındaki bilgi ve deneyimlerini aktarmaya çalışıyor.

İnancı şu ki; “Baki kalan bu kubbede hoş bir sedadır.”

 
Toplam blog
: 425
: 3089
Kayıt tarihi
: 06.12.06
 
 

Gazi Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü, Eğitim Yönetimi, Teftişi, Planlaması ve Ekonomisi..