Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Temmuz '12

 
Kategori
Tarih
 

Elazığ'ın Yükseğinde Harput

Elazığ'ın Yükseğinde Harput
 

---------------------Şafak Güler ve görüntüler ----------------------------


Bu akan çeşmeler gözyaşların mı?
Sönen kandillerin kader ağın mı?
Yanlızlık ekmeğin keder aşın mı?
Sen artık hayata küstün mü Harput. 

Ahmet Kömürlüoğlu 
 

              20. Uluslararası Hazar Şiir Etkinlikleri’nde konakladığımız Mavigöl’den Elazığ merkezindeki etkinliğe götürmek için bizi almaya sabah araçlar geldi. Boşa çıkan bir aracın sürücüsü beni buyur etti. Yol almaya başladık. Sol tarafta Elazığ’ın en yüksek yeri göründü. Sorduğumda “Harput” dedi Şafak Güler… Önerisi üzerine zamanımız olduğunu ve orayı görmek istediğimi söyledim.  O yöne direksiyonu kırdı.

              Kısa süre sonra eski Elazığ olan Harput’tayız.  Şafak, cana yakın ve kültürlü bir genç. Harput hakkında derinlemesine bilgi sahibi de… Harput’un en yükseğinde Balak Gazi Anıtı önünde fotoğraf çektirerek o anı kalıcı kıldık. 

             Önce Balak Gazi… " Harput Hükümdarı Nuruddevle Balakgazi (Belekgazi)  Nuruddevle Balak Gazi 1112 yılında ve genç yaşta Harput Hükümdarı oldu. Oğuzların Kayı boyundan Artuk hanedanına mensuptu. Büyük bir muharip ve kumandan ve adaleti ile meşhur bir hükümdardı. Kısa zamanda Harput'tan Mardin ve Halep'e kadar uzanan geniş bir devlet kurdu.

             Haçlılarla imha edici muharebeler yaptı ve onları ağır yenilgilere uğrattı. 1122 yılında Urfa Kontu Josselin'i, 1123'te onu kurtarmaya gelen Kudüs Kralı Baudouin'i esir ederek zincire vurdu ve ikisini de Harput kalesinde hapsetti.

             Büyük Selçuk Sultanı tarafından "Müslüman Orduları Başkumandanı" tayin edildi. Kendisine "Gazi" unvanı verildi. 1124 yılında Menbic kalesini kuşatırken göğsüne isabet eden bir okla şehit oldu.

             Büyük tarihçi Prof. Mükremin Halil Yinanç diyor ki:  "Balak bütün ömrünü gaza ve cihad içinde geçirmiş, ülkesinde emsalsiz bir sükûn ve asayiş temin etmiş, adalet ve kanunu hâkim kılmış, dindar ve mütevazı bir emir idi. Ölümü, Müslümanlık ve Türklük için hakiki bir ziya ve musibet olmuş ve mağlup olmaya başlayan Haçlıların yeniden kalkınmalarına sebebiyet vermiştir. Haçlılar böyle korkunç ve galip bir düşmandan kurtuldukları için çok sevinmişlerdir. Balak, yalnız Suriye tarihinde değil, Anadolu tarihinin seyir ve cereyanı üzerinde de tesir icra etmiştir. "   Nureddin Ardıçlıoğlu (1914-1982) 

                                                                                           ***           

            Şimdi Şafak Güler’in bana aktardıklarını sizinle paylaşmaya çalışacağım: 

            Burada yaşayan insanların % 80’i ABD’ye yerleşmişler. Ermeni asıllı Harputlulular, zaman zaman gelip bu yerlerini geziyorlar. Yapıların restorasyondan (yenilemeden) geçtiği görülüyor.

            Harput’un yerleşim yeri olarak tarihi oldukça eski… Kazı kaynaklarına göre MÖ 2000 yıllarına dek uzanmaktadır. Burada Hurriler, Hititliler ve Asurluların yaşadığı belirtilmektedir. MÖ 9. yy’dan itibaren doğuda devlet kurmuş olan Urartıluar, uzun süre burada hükümlerini sürdürmüşler. Kale, Urartu döneminin izlerini taşımaktadır.

            1085’te Çubuk Bey tarafından alınan Harput, sonrasında Artukoğulları, Anadolu Selçukluları, İlhanlılar, Dulkadiroğluları, Akkoyunlular ve 1516’da Osmanlılar tarafından fethedilmiştir.

             Her dönemde gözde bir yerleşim merkezi olan kent, bugünkü Elazığ’a 1834’ten itibaren taşınmaya başlamıştır.1867’de “Elaziz” adını almıştır. 1937 yılında Atatürk’ün ziyareti sırasında Atatürk tarafından azığı bol anlamına gelen “Elazık” adı verilmiş olup TBMM’nin aldığı kararla   “Elazığ”  olarak onaylanmıştır.

             Urartulardan kalan Harput Kalesi onarım görmektedir. İç ve dış kale olmak üzere iki bölümlüdür. Söylentiye göre, kalenin yapımında su yerine süt kullanıldığından  “Süt Kalesi” de denilmektedir. Ulu, Hatun, Kurşunlu ve Alacalı adlarında camiiler var. Arap Baba, Marsur Baba, Ahi Musa,  Beşikli Baba, Üryan Baba ve Fethi Ahmet Baba Türbeleri var. Denizli Kervansarayı ve Cimşit Hamamı göze çarpmaktadır. Zamanında doksan civarında hamam olduğu, alt kısımlarda tabakhane (şifalı sular) bulunduğu da söylenmektedir.

             Meryem Ana Kilisesi, kalenin kayalıkları içine doğru uzanmaktadır. MÖ put hane iken Hıristiyanlarca kiliseye çevrildiği belirtilmektedir. Bu kilise başka adlarla da anılmaktadır. Sonraki ortamlarda tanıdığımız Diş Doktoru İshak Tanoğlu, Meryem Ana Kilisesi Vakfı’nın başkanlığını yürütmektedir. “Bu yıl işlenen tema “Yunus Emre’de Aşk”, Tanoğlu’nun önerisi üzerine düzenleme komitesince uygun bulanarak kabul edilmiştir.

                                                                                        ***

             Geziyi tamamlayarak Elazığ yönüne süzüldük. Kısa süre sonra da. Etkinlik yerinde olduk. Şafak Güler’e teşekkürlerimi belirterek onunla vedalaştım… Harput, aşağıdaki  ilgili şiirle belleğimde yerini aldı. 

Harput Kalesi

Vakit, hüznü gösteriyor
Kelimelerim Sarıkamış soğukluğunda.
Bir lahza sesine muhtacım...

Gözlerim Harput’un eteklerinde,
Namlu düşse gözlerime,
Titrer tetik, morarmış omuzlarımda sızı...

Ve koşarım göndere,
Suya kanarcasına öperim bayrağımı
Elaziz, aziz yar
Tek celselik gözlerinde assınlar beni
Elasına yandım sözlerinin,
Harput kaldırıyor hıçkırıklarımı...

Geceleri sabaha varmak zor,
Ela gözlerini bir merminin ucuna çizdim
Kovanlar dolusu mermi yağdırıyorum gökyüzüne
Neredesin aziz yar...

Göremediğim yüzünü çizdim toprağa,
Sevda Harput’un kollarında
Şen ola, düğün ola, bayram ola
Sevdiğim bana yar ola,
Yaren ola...

Uğur Zengin

*

 

muhsindurucan@hotmail.com



 

 
Toplam blog
: 782
: 1295
Kayıt tarihi
: 18.08.08
 
 

Kırşehir Erkek İlköğretmen Okulu'nu, İzmir Buca Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümünü, İstanbul Çapa M..