Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Şubat '07

 
Kategori
Felsefe
 

Eleştiri ve özeleştiri kardeşler

Eleştiri ve özeleştiri kardeşler
 

İki kardeş kelimedir aslında, ‘eleştiri’ ve ‘özeleştiri’ kelimeleri… Kardeş oldukları halde, birincisine öz evlat muamelesi yaparız, bizi sun’i olarak koruduğu halde, ikincisi ise üvey evlat muamelesine maruz kalır hep, kendimizi eleştirerek, insan olmaktan kaynaklanan zayıflıklarımızı ortaya çıkarıyor diye… Aslında, atalarımız ‘önce iğneyi kendine, sonra da çuvaldızı başkasına batır’ diyerek, bu iki kelimeyi bir şekilde başka vücutlarda ifade etmişlerdir.

İnsan olmanın erdemini tam olarak hissedebilmek için, her ikisine de ihtiyaç duyulur… Ancak bizim toplumumuzda, genellikle özeleştiri yapılmadığından, yani kişiler ne pahasına olursa olsun kendilerinin ya da en yakınlarındaki akrabalarının, iş arkadaşlarının, ideoloji ortaklarının vb. kazanmasını amaç edindiklerinden, kendi zayıflıklarını, eksikliklerini, hatalarını görüp düzeltme ihtiyacı duymazlar. Bu durumda da, kişilere eleştirecek o kadar çok şey kalır ki insanlar sürekli karşısındaki eleştirdiğinden, ortalığı bir hır-gür kaplar.

Ancak kişiler kendilerini eleştirecek kadar kendilerini tanımak için biraz da olsa zaman ayırmış olsalar, karşıdakine daha az eleştirecek şeyler bırakmış ve otomatikman da, toplumsal hayatı paylaştığımızı insanlarla daha az çatışma ihtimaliyle karşı karşıya kalmış oluruz.

Sadece eleştiriyi seven bir sistem sürekli kavgalar-dövüşler doğurur, insanları yalnızlaştırır ve de kutuplara böler…

Eleştiri kolaydır da, özeleştiri, insanoğlunun benciliğinden dolayı hiç de kolay değildir… İşte o bencillik kabardı mı insanın dünyasında, her şeyi unutur, eleştiri oklarını kendisine çevirmesi o kadar zor gelir ki kendisine en yakın yüksek binadan atlamak daha kolay gelir… Gerçekten de, özeleştiri yapabilmek, büyük bir erdem, büyük bir içsel güç gerektirir… Bu gücü toparlamak için insanın biraz da olsa acı çekmesi de gerekir, ancak bizim sistemimiz, aşırı korumacı yapısıyla, acı çekmemize de izin vermez ve bu kısır döngü içerisinde aslında pısırık olan ama göstermeyen, akıl kullanarak mücadele etmesini bilmediğinden, elini taşın altına sokma cesareti gösteremeyen insanlar yaratır, durur…

O gücü kendimizde bir toparlayabilsek, o cesareti bir gösterebilsek eminim ki kendine daha çok güvenen, ‘Sezar’ın hakkı Sezar’a’ deme erdemine sahip, kapasitesini bilerek, buna göre davranan insanlarla dolu ve bunun sonucunda da daha mutlu bir ülkeye sahip olabiliriz… Aslında, bizim toplumumuzda da kardeşlerden özeleştiriye karşı sahip olunan bu mesafeli duruştur yaşanan tüm sorunların ana nedeni, aynı sorunla boğuşan diğer topluluklarda olduğu gibi, …

Şimdi şöyle dönüp hep beraber bir aynaya bakalım derim; nasıl yapmadık mı kendimiz, bugüne kadar eleştirdiğimiz yüzlerce, binlerce, on binlerce yanlışı… Sırf kendimiz veya sevdiklerimiz sıkıntıya düştüklerinde veyahut ta duygularımıza yenik düşerek, sahip olunan sorunları ileriye ötelemeyi, sorunu çözmeye yeğleyerek, sisteme yani içinde bulunduğumuz gemiye zarar vereceğini bile bile…

Aydınlanmış toplumlarda sistem bu özeleştiri ve eleştiriyi öylesine dengeler ki yanlışı yapan, istemeye istemeye de olsa sahneden seyircileri selamlayarak ayrılır… Biz ise sırf o sahnede biraz daha kalabilmek için tüm set ekibini, bırakınız tüm set ekibini oyunu izlemeye gelen seyircileri dahi yalanlarımızla ikna etmenin peşinde koşarız… Ancak göremeyiz, bu nafile çabalarımızın ne kendimize ne sahne arkadaşlarımıza ne de seyircilere bir şey katmadığını…

Biliriz aslında hata yaptığımızı, yanlışları üst üste biriktirdiğimizi ancak içimizdeki o kahpe bencilliğe hep yenik düşeriz ve attığımız çürük temelin üstüne bina inşa etmenin imkânsız olduğunu ancak binadaki ilk çatırdamaları duyduğumuzda anlarız… Çaba harcarız o aşamadan sonra binayı kurtarmak için ancak iş işten geçmiştir artık… Aslında, hep o Özeleştiri isimli kardeşe yaptığımız kötü muamelenin sonuçlarıdır da tüm bunlar… Onu biraz sevebilseydik, onun bizi gerçekten seven olduğunu anlayabilseydik, yaşamazdık tüm bu sıkıntıları…

Hepimizin daha çok özeleştiri yapabileceği kadar erdeme sahip olacağı yarınların bir an önce gelebilmesi dileğiyle…

 
Toplam blog
: 128
: 898
Kayıt tarihi
: 26.01.07
 
 

Kimim? Nereden gelir, nereye giderim?29 Kasım 1970 tarihinde Türkiye'nin Doğu-Batı geçiş yolunun en ..