Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Eylül '18

 
Kategori
Edebiyat
 

En Çok Bıraktığın Çiçeklere Bakmaktan Usanıyorum!

En Çok Bıraktığın Çiçeklere Bakmaktan Usanıyorum!
 

Sürrealist sanatçı Vladimir Kush'un bir eseri.


Sen yanımdayken dikkat etmediklerime şimdi dikkat ediyorum. Artık ne faydası var diye ara ara kızıyorum kendime ama yine de dikkat ediyorum. Belki görüyorsundur ve takdir ediyorsundur. Sahi görüyor musun?

Derdin ya geceleri beraber yatalım, benden sonra yatağa gelme diye. Artık kızımız ne zaman uyursa ben de hemen yanına kıvrılıveriyorum. Derdin ya gözümü açtığımda yanımda ol, kızımız her gözünü açtığında beni yanında görüyor.

Hep kızardın ya, artık sigara içmiyorum. İçemiyorum… İçince ruhun huzur bulamayacak gibi bir hisse kapılıyorum. Son dal sigaramın dumanını yolcu ettiğimden beri içim rahat. Sigarayı bırakınca içkiye başladım. Genellikle viski içiyorum ama iyi içiyorum. Üç beş kadehten sonra karşımda hayal meyal seni görür gibi oluyorum. Başlıyorum anlatmaya eski günlerdeki gibi, döküyorum ortaya ne varsa, heybemde tek bir kırıntı kalmayana dek. Kızarsan söyle, ne bileyim bir işaret falan göster istemezsen, içkiyi de bırakırım.

En çok bıraktığın çiçeklere bakmaktan usanıyorum. Usanıyorum ama bakmıyorum sanma, sadece bazen karıştırıyorum hangisine ne kadar su vereceğimi, hepsi sağlıklı… Balkondakiler çiçek açtı geçenlerde, kokladım; sen kokuyorlar. Sen de çiçek gibi kokardın ya.

Hep uyardığın gibi her Cuma anneni arıyorum. Aksatmıyorum. Biliyor musun?  Emine teyze değil; anne diyorum artık. Öyle dil ucuyla falan değil, ağız dolusu… Ağlıyor hep, ağlama annem diyorum, derken ben de ağlıyorum.

Motoru sattım, biraz ucuza gitti ama olsun. En büyük zevkimdi bilirsin. Ben eve dönene kadar rahat edemezdin hani, ona da binemedim. Bazen binme isteğim depreşiyor, o zamanlar ''Wild Hogs'' filmini açıp izliyorum. 100’ü geçti herhalde izlediğim. Sen varken de izlerdim ya, bu esprilere mi gülüyorsun deyişlerin aklıma geliyor, gülemiyorum. Ağlıyorum.

Gazoz açacağını kullandıktan sonra tekrar dolaba geri takıyorum. Atmıyorum artık sağa sola, bazen masa üzerinde unutuyorum ama hemen aklıma geliyor, geri gelip yerine takıyorum. Hala aynıyım, her gün istisnasız bir şişe soda içiyorum. Kapaklarını hiç atmadım senden sonra, biriktiriyorum. Geçenlerde canım sıkıldı saydım, tam 292 kapak olmuş. Sensiz batan tam 292 güneş, sensiz uyumaya çabaladığım tam 292 gece… Kapakları geri koyarken, yine ağlıyorum.

Kilo verdim biliyor musun? Öyle üç beş kilo sanma sakın, tam 27 kilo. Haklıymışsın… Meğer akşamları yediğim abur cuburmuş tüm suçlu. Artık hava karardıktan sonra bir şey yiyemiyorum. Gönlüme çöken bir hüzün, boğazımda çöreklenen bir düğüm, su bile geçmiyor. Zayıflayınca damatlığım da üzerime tam oldu artık. Ne de yakışırdım yeni halimle kuğu zarafetinin yanına. Haa! unutmadan söyleyeyim, düğünde kiraladığımız gelinliğin vardı ya! İşte onu satın aldım. Kuru temizlemeye verip iyice temizlettim. Şimdi damatlığımın yanında asılı.

Yıllardır kestiremediğin bıyıklarımı da kestim. Hem de bir çırpıda… Aynaya baktığımda yeni görüntüme alışmam kolay olmadı. İlk sokağa çıkışımda, kendimi sanki çıplakmışım gibi hissettim. Ama senin gidişinin hissettirdiği yalnızlık ve çıplaklığın yanında esamesi okunmaz. Öyle bir çıplaklık ki… Yazın yakıcı sıcağında üşüten, ürperten.

''İncirler olana kadar kalsaydın bari'' şarkısını papağan gibi tekrarlar dururdun ya, hani nakaratını gözlerime bakar söylerdin. Ben de her seferinde sana; ben incir sevmem ki derdim. Ama ben seviyorum! derdin sen de. Biliyor musun ben de seviyorum artık. Hem yaşını hem de kurusunu. Ara ara o şarkıyı açıp dinliyorum, yine ağlıyorum. Dudaklarım titriyor ve dökülüyor belli belirsiz bir cümle; incirler olana kadar…

Sen gittikten sonra en çok zoruma giden gözlerine bakıp adını zikredememek oldu doyasıya. Bir yasa çıktı geçenlerde, isteyenler adını ve soyadını değiştirebilir diye… Hemen götürdüm kızımızı nüfus müdürlüğüne ve adını değiştirttim. Nalan oldu adı. Nalan kızı Nalan! Hem büyüdükçe de sana benziyor. Artık doyasıya zikrediyorum adını.

Ne çok şey var bir bilsen sana anlatmak istediğim. Ne çok değiştirdiğim huyum var bir bilsen senin sevmediğin. Az da olsa değiştiremediklerimde var ama uğraşıyorum inan! Mesela; hala çok ağlıyorum.

Sen yanımdayken dikkat etmediklerime şimdi dikkat ediyorum. Artık ne faydası var diye ara ara kızıyorum kendime ama yine de dikkat ediyorum. Belki görüyorsundur ve takdir ediyorsundur.

Sahi görüyor musun?

***

Mektup; doğum sırasında atoni kanamasından dolayı hayatını kaybeden Nalan Hanım'a eşi Sedat bey tarafından yazılmıştır.

***

Saygıyla... 26 Eylül 2018 - Denizli / Özkan SARI      

 
Toplam blog
: 102
: 4394
Kayıt tarihi
: 05.09.15
 
 

Kalın Sağlıcakla... ..