Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Aralık '07

 
Kategori
Felsefe
 

En korkulan kitap ve korku

En korkulan kitap ve korku
 

Aptalların sorgulamadan, her şeyi olduğu gibi kabul etme eğilimi vardır.
Korkak geliriz bu dünyaya –ağlayarak-, ölüm korkusuyla korkak gideriz.
Cesur sandıklarımız da belki “korktuğunu söylemeye korkanlardır” nereden bilebiliriz?

Yaşam korkusu ile başlayan hayatımız, korku ile devam eder.
Ve bu kadar korku içinde “aptallaşarak” yaşama devam ederiz.
Resmi olarak karşı çıkanlar bile, artık dost sohbetlerinde %80’in aptal olduğunu kabul etmiş durumda.
Kimseye aptal demeye cesaretim yok.
Ben seni kastetmiyorum.
Hayır! Sen bu çoğunluğun içinde değilsin.
Benim kastettiğim aptal olduğunu bilenler.

Korkuların içindeki en büyük bölüm ise ölüm korkusuna bağlı olarak Tanrı ve din korkusu.
Genel çoğunluk hangi dinin içine doğmuşsa o dini kabul eder ve onun korkularıyla büyür. Bu nedenle din değiştirenler çok azınlıktadır.
Çünkü sorgulamak isteseniz bile sorgulamaya korkarsınız.
Bu gün medyada yer alan ve ağızları çok biliyor edasında koca, koca laflar yapan ünlü İslamcılar Hıristiyan bir anne-babanın çocuğu da olabilirdi. Veya bir şamanın ya da Budistin…
Bugün o koca koca ağızlarıyla Güneşe de tapabilirlerdi, ineğe de…

Savunma refleksi herkes için hazırdır ve eminim söylenecek çok şey vardır.
Bir Müslüman neden sorgulasın… Son peygamber Hz Muhammed ve son din İslam’dır… Bunu Papa bilmiyor tabi. Bilse o da Müslüman olurdu. Belki idrak yolları kapalıdır.

Ünlü Alman Der Spiegel dergisi “Savaş ve barış için sureler” alt başlığı altında yaklaşık 20 sayfa ayırarak, İslamiyet ve Kuran-ı Kerim hakkında bilgi verdi. Dünya üzerinde hiçbir esere Kuran-ı Kerim kadar saygı duyulmadığı, aynı zamanda hiçbir eserden bu kadar korkulmadığından bahsetti.
İşte! Korku yine karşımızda…

Bir Müslüman, Yahudi geleneği olmasına rağmen neden sünnet olduğunu sorguladı mı acaba? Tanrının emirleri olan Kur’an da tek kelime edilmemesine rağmen bütün Müslümanlar neden sünnet olur?
Herkes Hz.Peygambere kendini daha yakın hissetmek amacıyla -rivayet de olsa o önerdi diye- kendi penisini kestirme hakkına sahiptir. Ama bu gelenekte, kendinin ki değil, yetişkin dahi olmayan bir başkasının penisinin ucundaki derinin kestirilmesi kararı veriliyor ve bu adil değil. Bu Tanrının emri de değil. Ve bir kez kesilince büyüdüğünüzde artık geri dönüşü de yok.

Sanki herkes Tanrının “penisi ucunda küçük bir fazlalıkla” yarattığından emin. Son rötuşu sünnetçi atacak. İlginçtir Tanrı kitabında bu fazlalıktan hiç bahsetmemiş.
Alevi’si de sünnetli, Sünni’si de, mütedeyyini de sünnetli, dincisi de ve hatta ateisti de…

 
Toplam blog
: 75
: 1153
Kayıt tarihi
: 03.10.06
 
 

1966 Samsun doğumluyum. KTÜ Mühendislik fakültesi mezunuyum. İzmirde yaşıyorum...