Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Mart '11

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Endişe

Endişe
 

Hayat sevdiklerimizle öyle güzelki, endişenin sıçrattığı çamurdan önce kendimizi korunmamız lazım.


Endişe, bilinçaltımıza yaşadıklarımızın ve çevremizin etkileriyle ektiğimiz korku tohumlarıdır. Ekilen korku tohumları hasat mevsimi gelipte ürün vermeye başladığında hayat akışımıza bile müdahale edecek duruma gelir. Bazı insanlar korkuyu daha yoğun yaşarlar, yalnız kendileri için değil, çevresindeki insanlarında, önce kötü sonucu düşünmelerini söyleyerek hayat enerjilerini keserler. Onlara göre doğruyu bulmak için önce olası kötü ihtimalleri düşünmek şarttır. Bu duruma en yakın örnek dünya tatlısı kayınvalidemdir. Gelmesi gereken saatte eve gelmeyen, telefona cevap vermeyen bir aile ferdinin, başına muhakkak bir şey gelmiştir fikriyle, kendince senaryolar üretir, sakin ol bir şey olmamıştır dediğimizde, elimde değil derdi. Ulaşmak istediği kişiden cevap alamayış süresinde önce bağırsakları bozulur ardından halsizleşir yorgun düşerdi. Geçmişte yaşadığı acı olayların etkisiyle, her an birinin ölüm haberini alacağı endişesiyle kendini ve bizi bitirirdi. Babasının, kalp krizi geçirip vefat edişinden bir hafta sonra, hastanede ameliyat edilen annesinin ölmesi, üç yıl sonra kızkardeşinin vefatı onda kötümser bir tavır oluşturmuş, ruhsal ve fiziksel yapısında da derin izler bırakmıştı. Ölüm gibi kötü anıları sorgulamayarak kabul etmek, bunu her canlının tadacağını, yaşamın yasalarından biri olduğunu, ölümün yok oluş olmadığını, farklı bir evrende kaybettiğimiz insanlarla birlikte olacağımızı düşünmek bu endişeyi yok edebilir. 

Geçmişte yaşadığımız endişeleri, korkuları, her şey bitti dediğimiz anları hatırladığımızda bir çoğunun anlamsız bize ve çevremize zarar veren kaygılar olduğunu fark ederiz. Bu gerçekleri kabul ettik mi, endişe alışkanlığından kurtulmanın gerekliliğini anlamaya başlarız. Nick tren yolları manevra sahasında çalışan güvenilir çalışkan bir işçidir. Ne yazıkki kötümser bir, yapısı vardır, başına gelen her olayda her şeyin kötüsünü bekler ve kötü şeyler olacağından korkar. Bir yaz günü manevra sahasında tamirat için bekleyen soğutucu vagonun içine üzerine değişmek için girer ve girdiği an kapı kendiliğinden kapanır. Kapıyı içerden tekmelemeye başlar fakat arkadaşları gürültülü bir ortamda çalıştıkları için, Nick’in çıkardığı gürültüyü sıradan sayarlar. Nick korkmaya başlar soğutucu vagonun içerisinde donarak öleceği fikri bütün benliğini sarmıştır. Vagonun içindeki, karton malzeme kolisinin içine girer. Okadar üşüyordur ki, cebinden çıkardığı küçük kağıt parçasına kalemiyle yazdığı not, titreyen ellerinin şahididir. Zikkaklı yazılardaki notta şunlar yazılıdır. “ Üşüyorum, bunlar benim son sözlerim olabilir, çok soğuk bedenim soğuktan hissizleşiyor, bir uyuyabilsem.” Ertesi gün diğer işçiler tamirata bekleyen soğutucu vagonun kapısını açtıklarında Nick’in cansız bedeni ile karşılaşırlar. Yazdığı not okunur ve otopsi sonrası Nick’in gerçekten donarak öldüğü kesinleşir. Olayı ilginç kılan soğutucu vagonun, soğutma motoru bozuk olduğu için tamirde olması ve vagonun içerisindeki hava sıcaklığının 18 derece olmasıdır. Nick’in olaylara bakışı ve kötümser düşünce yapısı onu 18 derecelik bir sıcaklıkta, vücudunu iflas ettirerek donarak ölümüne sebep olmuştur. Olaylara bakışımız, algılamamız, herhangi bir nesneyle ilgili fikirlerimiz, iyimser yada kötümserliğimiz geçmişimizin bize armağanıdır. Bernard Shaw *Yarıya kadar dolu olan su testisi söz konusu olduğunda, iyimser, “Yarısı dolu”; kötümser ise “Yarısı boş” der.*diyerek konuyu özetliyor. 

 
Toplam blog
: 31
: 1109
Kayıt tarihi
: 12.03.11
 
 

Merhaba,ismim Ayşegül Adıbelli Çetin. 3 çocuğa ve onların muhteşem hediyeleri olan 6 toruna sahib..