Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Mart '12

 
Kategori
TV Programları
 

Enişte-Baldız ilişkisini savunmanın gerekçesi; “çocuğunun babası olmak”

Enişte-Baldız ilişkisini savunmanın gerekçesi; “çocuğunun babası olmak”
 

Aslında bugün Fatmagül’ün Suçu ne dizisi ve Suskunlar hakkında yazmayı düşünüyordum.

Ama akşam BLOOMBERG TV de Gazeteci Oya Doğan’ın sunduğu “Yerli Dizi” isimli programı izleyince fikrimi değiştirmek zorunda kaldım.

Lale Devri dizisinin başrol oyuncusu TOLGAHAN Sayışman ve dizinin yönetmeni ÜMMÜ Burhan’ın konuk olduğu programda sarf ettikleri cümleleri duyunca bu konuda yazmadan edemedim.

Lale Devri dizisiyle ilgili düşüncelerimi daha önce yazdığım yazılarımı okuyanlar bilirler. Yazdığım eleştirisel yazılar sonrası dizi de ne değişti derseniz RTÜK’e yaptığım şikayet sonrası mı, seyirci tepkisi mi bilmiyorum ama tek geri adım atılan konu anne sütü konusu ve protez memeler olduğunu söyleyebilirim.

Onun dışında aynı tas aynı hamam devam etmekteler. Üstelik bu konuda geri adım atmayacaklarını da ne düşündüklerini de maalesef ki dün akşam ki programda dizinin yönetmeninin ağzından duyduk.

Sarf edilen cümlelere kayıtsız kalamayacağım için ben de konumu değiştirip bir kez daha Lale Devri dizisiyle ilgili yazmaya karar verdim.

Gazeteci Oya Doğan’ın Lale Devriyle ilgili sorularına cevap veren ÜMMÜ Burhan’ın en çok şu cevabı dikkatimi çekti ve bana bu yazıyı yazdırdı.

“Ben en çok Yeşim’in motivasyonunu beğeniyorum. En doğru motivasyon onun ki. En net karakter onun ki. Yeşim ne istediğini biliyor ve bunun için savaşıyor. Normal hayatta insanlar hep karşılaşıyor, ama dizide izleyince AAA deniliyor, oysa elde etmek istediği de çocuğunun babası. Baktığınız da Yeşim çocuğunun babasını elde etmek istiyor sonuçta”. TOLGAHAN Sayışman’da hemen ekliyor “seven ne yapmaz” diye.

Bu şekliyle bakıldığında haklı sevgili Burhan.

Bir insanın çocuğunun babasını elde etmek istemesi ve bunun için savaşması gayet normal. Normal hayatta da var bu savaş diyebiliriz.

Ancak sanırım üç yönetmen değişikliğinden sonra dördüncü yönetmen olarak Ümmü Burhan senaryoya dâhil olduğu için bu ilişkinin evveliyatından, başlangıcından, doğurduğu bebeğin hangi çıkarların ve nasıl bir gecenin ürünü olduğundan tam olarak haberi yok.

Aksi takdirde sanıyorum ki dizi için “sık sık gördüğümüz ilişkileri veriyor, bizden ilişkiler” demez, böylesine talihsiz bir söylemle Yeşim karakterini savunmazdı diye düşünüyorum. Ya da bilerek savunduğu için mi dizi böyle ilerliyor diye düşünmeliyim bilemedim.

Eğer böyle ise; Ümmü Burhan’a şunu sormak istiyorum.

Türkiye’de kaç kadın ablasının kocasından hamile kalıyor, kaç kadın ablasının ölümünü fırsat bilip bunalımda olan eniştesinin bu durumundan yararlanıp yatağına giriyor? Kaç kadın ablası hayattayken ablasının çocuğu düşsün, eniştesinden ayrılsınlar diye elinden geleni yapıyor? Ya da kaç kardeş ablasının düğününü mahvetmek için annesinin dostuyla bir ilişkiye giriyor bunu da gazetecilere açıklıyor?

Bırakın ana halkı hangi zengin aile de ya da ünlü camiasında böyle bir kardeş var?

Yurt dışında bile böylesi bir karakter görmemiz milyonda birken sürekli hayatta karşılaştığımız bir karakter demesini anlamıyorum, anlamakta zorlanıyorum.

Dizideki ilişkilerin hepimizin yaşamında var olabileceğini söylerken kendisine sorarım hangimizin babası aslında amcamız, hangimizin kuzeni kocamızı elimizden alıyor, hangimiz ablamızın ya da kız kardeşimizin kumasıyız, hangimiz başka bir kadından çocuğu var diye kocamızla aynı yatakta yattıklarında göz yumuyoruz? Ya da hangimiz çocuğumuzun babası diye evli bir kadına üstelikte hamile bir kadına iftira atıyoruz?

Ben mi Türk toplumundan bu kadar uzağım yoksa Ümmü Burhan mı yönettiği dizi senaryosundan bu kadar uzak? Bilemedim.

“Hatırla Sevgili” gibi bir dizinin yönetmenliğini yapmış Sayın Burhan’ın sonradan diziye dâhil olmasına bağlamak istiyorum bu söylemlerini. Beş bölüm için diziye geldiğini ve kaldığını söyleyen Burhan’ın hala kim kiminle beraber ve nasıl hangi koşullarda beraber olduğunu tam anlayamadığını düşünmek istiyorum. Aksini düşünmeyi dimağım ret ediyor çünkü.

Dizinin reytinglerinin 30. Sıradan 1. Sıraya yerleşmesinin nedeniyle ilgili bir soruya verilen cevapsa ilginçti.

Başka bir dizinin sevilen karakteri Toprağın diziye transferiyle olduğunu hemen hemen tüm ekip kabul ederken öte yandan baldız- enişte ilişkisinin sürekli dizide altının çizilmesi ve yapılan açıklamalarda da Yeşim karakterinin en doğru karakter olduğunun üzerine basa basa belirtilmesi akla Toprak karakteri kullanıyor olabilir düşüncesini getiriyor. Seyirci bu karaktere tutunarak diziyi izlediği gerçeği önlerindeyken ve bunu da kabul ettiklerini kendileri de dile getirdikleri halde neden ısrarla ablası daha hayattayken bu savaşa giren Yeşim karakteri haklı bulunuyor anlamak zor.

Üstelik Sayışman programda açık ifadelerle Toprakçıların daha fazla olduğunu kabul ediyor. Toprak karakterinin halkın yansıması olduğunu belirtiyor. Halkın ezilenin yanında olduğunu belirtiyor. Ümmü Hanım’da destekliyor ve ekliyor. Halk “acı çeken karakterin başarılı olmasını sever” diyor. “Yeşim zaten güçlü bir karakter Topraksa daha onlardan” diyor. Onlardan derken yapılan ötekileştirmeye hiç girmeyeceğim şimdi biz kim sorusunu ararsak işin içinden çıkamayız çünkü.

Her ikisi de bunda haklılar ama atladıkları bir gerçek var ki o da toplumsal değerlerdir. İşte Yeşim ve Toprak arasında ki en büyük uçurum budur. Halkın Toprağa daha yakın olması Yeşim’in toplumsal değer yargılarından uzak oluşudur yani Toprağın ezik olması acı çekmesinden ziyade toplum yargılarını temsil etmesidir sevilmesinin sebebi.

Tolgahan programda Toprağın “genç kesimde fanı fazla” diyor. 30 yaş üstü kadınların net kullanmadığını bu yüzden de Yeşim’in fanlarının bir anlamda 30 yaş üstü olabileceğini ima ediyor. Yani aslında Yeşim fanları çok olabilir net kullanmadıkları için Toprağın fanları çok görünüyor demeye getiriyor bir yerde. Açıkçası ben bu cevaptan bunu çıkardım zira öyleyse iyi inceleme yapılsaydı eğer 12-15 yaş grubu insanların Yeşim hayranı olduğunu görürdü. Kaldı ki 30 yaş grubu ve üstü insanlar geleneksel değerlere daha bağlı bir gruptur yani ortaya sunduğu tez yanlıştır geleneksel grup tam aksi Toprağı kendine yakın bulmaktadır.

Eğer genç kesim Toprak fanı ise Türk gençliği ile gurur duyuyorum Toprak fanı oldukları için değil tabii geleneksel değerlerimize sahip çıktıkları için.

Tabii bir şeyin daha altını çizmek gerekir bu transfer olayıyla ilgili.

Yer Gök Aşk dizisinden getirilen Toprak karakteri o dizi de ablasının nişanlısına platonikte olsa ilgi duyan bir karakterdi. Eniştesinden kaçmak için Çınar’ın anlaşmalı evlilik teklifine evet dedi. Çınar karakteri de kendisiyle evlenmek isteyen baldızı Yeşim karakterinden kaçmak için Toprak karakterine evlenme teklif etti. Yani her iki tarafta kaçtıkları gerçekten dolayı bir araya geldi. Oysa Yeşim karakteri ablası hayattayken de kaçmadı Toprak- Çınar evliliğinde de. Acaba Ümmü Hanım Yeşim karakterinin motivasyonunu doğru bulurken bunu mu demek istedi?

Bir diğer şeyse bu transfer TV tarihinde bir ilktir denilmesi. Yeri gelmişken bu konuya dair de bir iki şey söylemek istiyorum. Evet, TV tarihinde bir ilktir iki dizi arasında oyuncu transferi.  Ancak bu fikir hiçte Avşar yapıma ait bir fikir değildir.

Neden mi daha önce defalarca bahsettiğim “Fanfiction edebiyatı” forumlarında bu iş defalarca gerçekleşti. Özellikle bu fikri ilk hikayesinde işleyen ve gerçekleştiren bizimhikayelerimiz.com’un sahibi ve yazarıdır. İki farklı hikâye arasında ki geçişi de bir düğün sahnesinde yapmıştır hikâye yazarı. Ne tesadüftür ki Lale Devri dizisi de bir nişanla Yer Gök Aşk’tan transfer almıştır. Sizce de tesadüfün bu kadarı olur mu? İşte bu yüzden bu fikir özgün değil çakmadır bana göre.

Ümmü Hanımın altını çizdiği bir diğer konu ise kendi dizilerinin Brezilya dizisi gibi olduğu. Bunu kabul ederken “sık sık gördüğümüz ilişkileri veriyor bizden ilişkiler” demesi düşündürücü tabii.

Genel olarak Türk dizileriyle alakalı söylediği şu sözleriyle doğru orantılı olarak Brezilya dizlerine benzetebilir dizilerini ama bizden ilişkiler diyerek benzetmesi çok manidar. Dizilerin son sekiz yılını değerlendiren Burhan, Türk dizilerinin klişeleri olduğunu, bu klişelerin neredeyse dizilerin olmazsa olmazı olduğunu belirtti bu programda.

“Başrol kadın oyuncu ya hamile kalıyor, hamile kaldığını erkeğine söylemiyor. Mutlaka başka bir erkek ona sahip çıkıyor, mutlaka onunla evleniyor sonra öbürü haberdar oluyor, herkes mutlaka çok ölümcül bir hastalık atlatmakta, mutlaka mafya ya da silahlı çetelerle herkesin işi olmak zorunda, kaçırılır, dövülür. Tecavüz kaçınılmaz. Bunları nasıl kullandığınız önemli, ne yaptığınız değil. Doğru yerde kullanılınca bu klişeler çok keyifli oluyor projeniz” diyor…

Ve ekliyor Baldız- Enişte ilişkisi diye belirtmese de doğrudan, kast ettiği anlaşılıyor “genel kabul ediyorsa bir durumu halk ona doğru diyor. Aksiyse hayır. Ama aynı konu edebi bir eserde işleniyorsa halk bunu kabulleniyor” diyor. Burada kast edilen edebi eser “Yaprak Dökümü” adı verilmese de.

Oysaki “Yaprak Dökümü” ündeki baldız- enişte ilişkisinin ayakları yere sağlam basıyordu aradaki fark bu kadar basit. Senaristler doğru noktalara parmak basıyordu bence işi edebi eser diye hafife almak yerine kendi senaristlerine dönüp bir bakmalılar toplumu hiçe sayarak bu ilişkiyi kaleme aldıkları için mi bu kadar tepki alıyorlar yoksa Lale Devri’nin bir kitabı olmadığı için mi halk tepkili?

Ve seyirci gerçekten bu klişelerden keyif alıyor mu, bunun ölçüsünü sadece reytinglerle mi yapıyorlar? Doğrusu bunu çok merak ediyorum. Neden dizi sektörü bu klişelerden arınıp kendini yenilemiyor? Bence o zaman çok daha keyifli olacaktır yapılan işler.

Tolgahan Sayışman yönetmenin gerçek hayattaki duruşu neyse diziye karakteri damgasını vuruyor derken Ümmü Hanımın duruşunun ne kadar önemli olduğunu vurguluyor. Bu yüzden Ümmü Hanım duruşunu geçmiş işlerinden bilen biri olarak biran önce aradaki geçiş bölümlerini yeniden gözden geçirmesi gerektiğini ve diziyi toplum değerlerimize uygun hale getirecek şekilde toparlamasını bekliyor,  umut ediyorum…

Eminim ki kendisi yönettiği dizinin senaristlerinin seyirciye “umurumun onbeşi değil ve it" yakıştırmaları yaptığından haberi yoktur ve buna göz yummayacaktır. Şükrü Avşar’ın bir röportajında sınırı fazla aştık, aşırıya kaçtık, ölçüyü kaçırdık cümlelerini senaristlerine hatırlatacaktır. Böyle olmasını umut ediyor bu programdaki bu talihsiz açıklamaların ilerleyen bölümler için bir gösterge olmamasını diliyorum.

oyatekin@gmail.com

Kaynak; Yerli Dizi Programı

 

Not: Burada yazılan tüm yazılarım elektronik imza ve zaman damgası güvencesi altında yasal hakları korunmaktadır. Hiçbir şekilde basılı ya da elektronik bir ortamda (CD, Internet vs.) kaynak gösterilmeksizin kullanılamaz.

 
Toplam blog
: 295
: 3718
Kayıt tarihi
: 01.10.06
 
 

Milliyet Bloğa nasıl geldim ve nasıl yerimi aldım bilmiyorum. Sanırım uzun yıllar okuduğum bölüml..