Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Temmuz '14

 
Kategori
Güncel
 

Erdoğan bana SMS göndermiş!

Erdoğan bana SMS göndermiş!
 

Erdoğan'ın gönderdiği SMS!


İçeriğine geleceğim ama konu, malum olduğu üzere, bir sonraki Pazar yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimi.

Üç adaydan Başbakan olanı, yasadaki boşluktan yararlanıp, oturduğu makamın imkanlarıyla her imkanı sonuna kadar kullanan bir seçim kampanyası yürütüyor.

Sabahtan akşama ne bulursa zihnimize şırınga ediyor; bazen parmağını sallayarak, çoğu zaman bağırarak!

IŞİD’in rehin tuttuğu elçilik görevlilerini pek dillendirmiyor ama yüzlerce çocuğun hayatına mal olan Filistin yangını meselesinde de, bir süredir matematik kavramı olmaktan çıkan “Paralellik” konusunda da habire konuşuyor.

Bilmeyenler, 12 yıldır iktidar ortaklarından değil de, birden bire ortaya çıkmış bir gizli örgütten bahsediyor sanacak!

HER SEÇİMDE BİR DÜŞMAN BULMA MAHARETİ!

Yerel seçimlerde esip gürleyerek, “inlerine gireceğiz” demiş ve aslında yarattığı gerilimin karşılığını almıştı.

Seçimi kazanınca “paralel” mevzuunu uykuya yatırmıştı.

Meğer Cumhurbaşkanlığı kampanyasında kullanacakmış.

Kampanya ile birlikte “Paralel Yapı” Operasyonunu da başladı.

Bu halini daha önce Ergenekon ve Balyoz operasyonlarında görmüştük.

O davaların savcısıydı.

O zamanlar önüne gelenin bilgisayarına “suç dosyası” indiren o polisler, geçtiğimiz Kandil Gecesi evlerinden alındıklarında şaşkınlıktan ne diyeceklerini bilememişler; mesela birisi, hala Başbakanın çok inançlı olduğuna ilişkin kanaat taşıyor olacak ki “hatim indiriyordum” demiş.

Başbakan da bu vesileyle “Paralel Yapı” Operasyonunun savcısı konumunda olduğunu unutanlara hatırlatmış:

“İçerde bol vaktin olacak.”

Bu “bol vakit” tehdidini yalnızca “paralelci polisler”e yapıyor diye düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz.

Bu söz, “kızım sana söylüyorum gelinim sen anla” anlamına geliyor.

Seçimi yalnızca “Paralel Yapı”ya yönelik operasyonla kazanamayacağı kesin.

Bu nedenle bilbordlardan gazetelere, televizyonlardan radyolara kadar her yerde karşımıza çıkıp, parmağını sallarken görüyoruz.

BANA SMS’İNİ SÖYLE SANA KİM OLDUĞUNU SÖYLEYEYİM!

Aklınıza gelir mi bilmem; mesela bana bile SMS göndermiş.

Baktım, İhsanoğlu'nun karşılık verdiği mesajdan farklı.

O mesajda şöyle demişti Başbakan:

"Ramazan Bayramı'nın ülkemize ve İslam dünyasına selamet getirmesini temenni ediyorum. Bayramınız mübarek olsun."

Diyanet’in mesajı gibi değil mi?

Ama bana gönderdiği SMS'deki dil daha "laik"!

“Bayramınızı kutluyor; milletimiz ve insanlık için Rabbimden esenlikler diliyorum. Selam ve sevgilerimle. R. Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı adayı.”

Fevkalade müsaadeye mazhar olduğumu düşünecek saflık yaşını geride bıraktım.

Bu SMS'i benden başka alan diğerlerinin aklına takılıp takılmadığını bilemem ama benimkine takıldı.

Birinde "ülkemiz ve İslam alemi", diğerinde "milletimiz ve insanlık"; birinde "mübarek olsun", diğerinde "kutlama"!

Diyeceksiniz ki "ne var bunda? Adam Karadeniz'e gidip milliyetçi, Diyarbakır'a gidip ümmetçi oluyor."

Haklısınız!

Ama bari şu inanç meselesinde durduğu yerde durabilse!

İnandığı gibi olsa, olduğu gibi inansa!

Ne yazık ki öyle değil!

Nabza göre şerbet vermekten yana.

O nabza göre şerbet verecek, biz de bütün bu zokaları yutup, tıpkı “yetmez ama evet” taktiğinde olduğu gibi oy vereceğiz öyle mi?

BOŞ VERMEYİN, SANDIĞA GİDİN!

Zamanı gelince elbette sandığa gidip oyumuzu kullanacağız!

Kime mi?

Yüksek sesle gülen kadınlara ayar vermeyen, kaç çocuk yapacağımıza karışmayan, Cuma Namazına gitmeyen memurlara dünyayı dar etmeyen, ilkokullara ibadethane açmayı zorunlu hale getirmeyen, inançlarımıza/inançsızlığımıza karışmayan; yani gündelik hayatımıza müdahale etmeme güvencesi veren birine!

İster Demirtaş'ın temsil ettiği çizginin yüzde 10’luk psikolojik (ve elbette anti demokratik) barajı aşması için isterse de bütün muhafazakarlığıyla herkesin hakkına, hukukuna saygı vurgusu yapan İhsanoğlu'na.

Farkındayım; bir kısmınız Demirtaş’ı dillendirdiğim, bir kısmınız da Erdoğan ile aynı dili konuşan İhsanoğlu’nun adını andığım için kızacaksınız.

Politik militanlığınız sizin tercihiniz elbette!

Ama eldeki veriler, sizin tepkilerinizden daha tehlikeli!

Kimi ulusalcıların uzak durduğu İhsanoğlu ile kimi sosyalistlerin aralarına mesafe koyduğu Demirtaş’ın ortak bir noktası var; her ikisi de, kendileri gibi düşünsün, düşünmesin bu coğrafyada yaşayan herkesin bireysel hakları olduğuna ve o haklara riayet etmek gerektiğine inanıyorlar.

Erdoğan ise herkesin kendisi gibi düşünmesini istiyor!

Ama, fakat…” yok, düpedüz “emredersiniz” dememizi…

İşte bu nedenle cepheyi geniş tutup hedefi daraltmak ve 10 Ağustos günü sandık başına gitmek önemli!

Seçime katılma oranı ne kadar düşük olursa Erdoğan’ın 10 Ağustos’ta alacağı oran o kadar yüksek olur ve de Yasanın Cumhurbaşkanına tanıdığı yetkileri aşacağını açıkça beyan etmesinden de anlaşılıyor ki sonuç iç açıcı görünmüyor.
Başbakan iken Cumhurbaşkanı seçildiğinde yasaları tanımayacağını söyleyen birinin Cumhurbaşkanı seçildiğinde yapacaklarını varın siz düşünün.

Seçilmesi halinde Kasım’da yapılması muhtemel bir erken seçimde Erdoğan’ı, Köşk’te değil; meydan meydan gezip halktan AKP için oy isterken göreceğiz.

Hani İnönü söz konusu olunca sıkça eleştirdiği “partili Cumhurbaşkanı” formatıyla!

Sonra ne mi olacak?

Önce burjuva demokrasisi için mücadeleyi küçümseyenleri, sonra da vicdanı olan herkesi susturacaklar.

Abarttığımı sanmayın; Erdoğan 10 Ağustos’ta seçilirse hepimizin “içerde çok vakti olacak”!

O gün belki söyleme imkanımız olmayacak ama şimdiden hatırlatalım:

“Boş verme, boş verdikçe sıra sana gelecek!”

 
Toplam blog
: 102
: 682
Kayıt tarihi
: 06.07.10
 
 

8 Ocak 1961'de doğdu. Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu Gazetecilik ve Halkla İlişkiler..