Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Mart '08

 
Kategori
Aile
 

Ergenlik Çağı

Ergenlik Çağı
 

Ne zordur o çağda çocukların yaşamları... Ne küçüktürler, ne büyük. Dengeyi kurmak onlar adına biz büyüklere düşmez mi? çoğu zaman. Dengeyi kurmakta ise en iyi yöntem iletişimi sağlam ve doğru kurmaktır kanımca. Kanımca dedim zira baştan söylemeliyim ki bu konuda uzman değilim ancak çok okudum ve uygulamaya geçirdim okuduklarımı. Dolayısıyla şu an ergenlik çağında olan kızımla olan ilişkime bakınca doğru adımlar uygulamışım gibi geliyor bana. Sizlerle de biraz olsun paylaşmak istedim duygularımı..

Çocuklara doğdukları günden itibaren yaklaşımımız çok önemli. Nasıl olsa bebek, bir şeyden anlamaz diye adımlar atarsak en azından sevgimizi hissettiremeyiz onlara. Hayata adım attıklarında fizyolojik beslenmeden sonra gelen en önemli beslenme sevgi değil de nedir sizce. Dolayısıyla sevgimizi hissettire hissettire büyümelerine tanıklık ederiz. Biraz zaman geçince artık sadece sevgiyi vermek yetmeyecektir onlara, dünyasal istekleri de gündeme gelmeye başlayacaktır. Her istediğini yapamayacağımıza göre, hatta yapmayacağımıza göre bunun bir yöntemi olmalı diye düşünüp çok çeşitli kaynaklardan bilgiler topladım. Bu bilgilerden en önemlisi hayır demeyi becermek ve hatta ne olursa olsun kararlı olmaktı. Sonra yanlış yaptığımızda çocuktur boşver demeyip gereken özürü onlardan esirgememekti. Tabii ki yaşına ve anlama durumuna göre bir özür kastettiğim. Yoksa kuru bir özür değil.. Onun başarılarını zamanında görüp, abartmadan gerektiği kadarıyla ödüllendirmek. Tüm bunları yaptığımızı varsayıyorum yine de en önemlisi konuşmak diyorum, dürüstlükle anlayacağı dilde her sorduğu soruya cevap vermek ve onu olduğu gibi kabul etmek.

Ben kızıma çok zor şartlar altında 15 yıl sonra kavuştum. Tüm çevremle birlikte onun gelişi bizim için mucizeydi. Ve günler, aylar geçtikçe çevremden aldığım tepkiler hep şöyle oldu; "Biz senin kızını tepende taşıyacağını sanıyorduk, seni tebrik ediyoruz" Evet pamuklar arasında büyütmek istediğim kızımın iyiliği için bu duygularımı bastırıp doğruyu yapmaya çalıştım. Üstelik eşim benim gibi düşünmüyordu ve bir dediğini iki yapmayan baba modelini uyguluyordu.

Şimdi 14 yaşında tam ergenlik çağının göbeğindeyiz. Hiç mi problem olmuyor oluyor tabii. Ancak bebekliğinden bu yana sevgimi, iletişimimi, ona karşı dürüst tavırlarımı çok iyi vermişim ki problemleri hem birlikte çözüyoruz hem de yara almadan aşıyoruz.

Ona aşılamaya çalıştığım en önemli unsur; her ne olursa olsun sağlıktan daha önemli bir şey olmadığı. Sağlık gittiği takdirde bırak problemleri halletmeyi, sorun üzerine sorun yüklendiğini görmesini sağladım. Bir de annelerin, babaların sevgilerinin asla ve asla bitmediğini ancak, yanlışlarda tabii ki üzüldüklerini ve üzüntülerinin kendi adlarına değil çocukların adlarına olduğunu her fırsatta tekrarladım. Zira gerçekten öyle düşünüyorum, özellikle gençlikte insan geleceğini hiç göremeyebiliyor. Dolayısıyla hatalar üst üste bile gelebiliyor. Onlar o hataları yaptıklarında yine bizim çocuklarımız değil mi? Yine bizim kanımızdan, yine bizim canımızdan, değişmiyorlar yani. Dolayısıyla onlara duyduğumuz sevgi de hiç bir şekilde değişmiyor. Üzüntümüz ise onun üzüntüsüne değil mi? Yoksa biz büyükler biliyoruz ki her ne olursa olsun o an içindir. Bir sonraki an da problem gitgide küçülür ve sonunda yok olur. Halbuki onlar yaşadıkları olayları hayatlarının can damarı olarak görürler. Ve olumsuz olaylarda artık bir daha mutlu olamayacaklarını zannederler değil mi?

Son günlerde başımıza gelen bir okul olayını aktarayım sizlere.. Genelde kurallara uyan, aklı başında bir kızım var ya benim. Eh işte ergenlik bu, ben büyüdüm havaları. Hani hemen hepsinde gördüğümüz. İşte bir gün sınıfta okuma yaptıkları bir derste bu okumaya katılmasak da olur kararını almışlar. Nöbetçi arkadaşları kızım ve arkadaşını müdür yardımcısı çağırıyor diye dışarı almış tabii ki bahçede bir yerlerde lak lak yapmışlar. Ancak dersin sonunda yaptıkları ortaya çıkmış. Öğretmenlerin her ikiside çok kızmış ve disipline vereceklerini söylemiş. Doğal olarak bir korku salmış çocukları. Kızımın telefondaki sesi hala kulaklarımda ve inanın ne dediğini tam olarak anlayamadım bile eve gelince konuşuruz, sen sakin ol dedim. Eve geldi her şeyi anlattı ben de bunların olabilirliğini, ama gelip geçeceğini önemli olanın hatayı görüp, anlayıp anlamadığını bilmen dedim. Tabii ki anladım dedi ve biz olayı sürece bıraktık.Gerçekten üzgün olduğu her halinde belliydi. Arkadaşlarının anne babaları ise çok tepkili davranmışlar, okula gelmişler çocuklar 2-3 gün ağlamış durmuşlar ve tüm duydukları ebeveynlerine olan kızgınlıkları imiş. Sonra uyarı aldılar ve biraz daha kurallara uyan öğrenciler oldular. Bizim kazancımız olayı kabullenip, hatayı anlayıp sonrasını zamana bırakarak yaşam kalitemizi düşürmemek oldu. Ve tabii ki kızımla olan karşılıklı güvenimizin pekişmesi...

İşte kıssadan hisse, iletişimi doğru ve dürüstlükten ödün vermeden kurduğumuz takdirde buna benzer ergenlik problemlerinin tümünü en aza indirebileceğimize inanıyorum. Çocuklarımızın bizden en çok istedikleri şeyin büyüdüklerini görüp, kabullenmemiz olduğunu keşfettim. Onları çocuk yerine koydukça onlar çocukluk yapmaktan vazgeçmiyorlar derim ben.
 
Toplam blog
: 18
: 1220
Kayıt tarihi
: 08.11.07
 
 

1957 yılının Kasım ayında dünyaya gelmişim. Neşeli, hayatı seven dolayısı ile insanları seven biriyi..