Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Mayıs '07

 
Kategori
Sosyoloji
 

Erkekname...

Erkekname...
 

“Kadınname”ler yazıp da hemcinslerimi yazmamak olmazdı!

Çünkü birçok kadından erkekleri anlayamadığını duymak, anladığını savlayanların ise “erkeklerin hepsi birbirine benzer, büyümemiş çocuklardır!” demesi, erkekler üstüne düşünmeyi zorunlu kılıyor.

Hele erkeklerin kolay kolay hislerini açıklamadıklarını, kendileri hakkında konuşmayı pek de sevmediklerini düşünecek olursak...

Erkek dünyasının temalarını basit ve sadedir. Çünkü erkekler, bu dünyanın güç için olduğunu düşünür. Onların işi “erkek olmak”, söylenmeden, ağlamadan yaşamını sürdürecek işleri yaparak hayatta kalmaktır. İlk esas budur.

Taş devrinin erkekleri, vahşi doğanın güçlerine karşı savaşırlarken yalnızca zafer kazanmayı hedefliyorlardı. Yaşayabilmek için kazanmaktan başka çareleri yoktu. Günümüzün erkekleri de, genlerinde atalarının izlerini taşıyorlar... Yani kaç milyon yıl öncesiyle, günümüzde metroseksüel gibi yeni ifadelerle betimlemeye çalışan milenyum erkeği arasında çok fark yok.

Erkekler çocuklarından itibaren zalim ve güce dayalı bir dünyaya gözlerini açtıklarını anlamaya başlarlar. Bu nedenle erkek çocukları kavgacı olmakla suçlarken bir gerçeği unutmamalı, onların atalarının kazanma hırsını takip ettiğini, ancak kazananın ve güçlü olanın hüküm sürdüğünü bilmek gerekir. İki arkadaş birlikte güzelce oyun oynarken, benliklerinin “kazanma hırsı”yla dolması ve şiddetli bir kavgaya başlamalarına şaşırmayın.

Erkeklerdeki kazanma hırsı çoğu zaman dostluk ve sevgi sınırlarını aşar. Erkeğin, her konuda “ben kazanmalıyım” ifadesiyle hareket etmesi, bazen üzücü sonuçlar da yaratabilir.

Erkeklerin annelerindeki şefkat duygusuna sığınmaları da bundandır. Erkek yalnızlığını, güçsüzlüğünü, güvensizliğini onu doğuran kadın olan annesinin sıcak ve güvenli kollarında unutur. Bu nedenle eşlerinde de bu şefkati ararlar.

Erkeğine şefkat göstermeyen kadınların erkek bulma şansının son derece düşük olmasının nedeni de budur. Erkek dünyanın ortasında yaşama savaşı verdiğini düşünürken, kadını hem yönetmek hem de güçlü kolları arasına sığınmasını ister. Böylece kendini daha güçlü ve güvende hisseder.

Erkeklerin bir başka özelliği de, içlerini kasıp kavuran kazanma hırsını gizlemek için ellerinden geleni yapmalarıdır. Çoğu erkek, hırslı gözükmeden rakiplerine göz dağı vermek için ellerinden geleni yaparlar.

Bu tip erkekler, yeni tanıştıkları kişilere gerçek yüzlerini göstermemek için maske takarlar. Bir iş yerinde, sakin kendi halinde ve de başarılı olup, yükselme hırsından yoksun gibi görünen erkekler sizi başta aldatabilir. Ancak kısa süre sonra, benliklerinin başarma hırsıyla dolup taştığını fark edersiniz.

Hem halim selim hem de hırslı, şiddete meyilli bir karakterinin olması, erkeği bir bakıma kuzu postuna bürünmüş bir kurt yapar.

Her ne olursa olsun, bir erkeği çoğu zaman testesteron ve güç algılayışı yönetir. Erkeklik hormonu olan testesteron erkeklerin özelliklerinin gelişmesini uyarır ve devamını sağlar. Testesteron hormonu kana karışarak, sakal, kas kitlesinin artması, kalın ses ve güçlenme gibi erkeğe özgü gelişimde önemli rol oynar.

Birçok erkeğin işinde aklının, geri kalan yaşamında penisinin emirlerini dinlemesi bu nedenle “erkelerce” doğaldır. Ancak duyumsal boyutun büyük titreşimiyle yaşayan kadın için bu büyük bir sorundur.

Sakin ve de kaderine boyun eğmiş gibi görünen bir erkeğin, bir anda parlaması ve sesiyle yeri göğü inletmesinin sebebi de budur. Hem kazanma arzusu, hem asıl yönetici gücün çocuklarını (spermlerini) yaymak ve devam etmek arzusu onu kendine özgü bir tür yapar!

Bir erkeğin, çoğu zaman aldırmaz, vurdumduymaz olması, onun bu esas konular dışındaki alanlara çok da ilgi gösteremesinden kaynaklanır.

Filancanın düğünüyle, hanımının ufak olarak gördüğü derdi, ancak dünyanın öte ucundaki sorun kadar ilgisini çeker. Ve tabii bu hareketler de erkekten çok daha duyarlı olan kadını çoğu zaman çıldırtır.

Bir erkeğin bu derece umursamaz olmasını, onun hayatındaki kadının kabullenmesi çok zordur. Ama bu olaylara bir de erkeğin gözüyle bakarsanız, o umursamaz, bencil erkeğin, gerçekte sorunlardan etkilendiğini ama etkilenmek istemediğini görürsünüz.

Çünkü erkeğin esas işi yaşamak ve yaşatmaktır. Bunun dışındaki tüm sorunlar, “Dünya başımıza yıkılıyor” deseniz bile, umursanmayacak sorunlara dönüşür.

Erkek cinselliği, dünyanın neden yıkıldığını ya da bu olayın vereceği zararı düşünmeyi arka plana atar. Ufak sözlerle, “hallederiz”le geçiştirilen ve gerçekte önem taşıyan sorunlar, kadının ev yönetimini sahiplenmesine neden olmuştur.

Her işte zeytinyağı gibi üste vuran erkek, evin geçimini, kadın ise yönetimini alır. “Zaten bunu da en iyi yapacak olan kadındır” düşüncesi de bunu onaylar.

Kısaca erkekler öyle kolay kolay adam olmazlar!

 
Toplam blog
: 353
: 3712
Kayıt tarihi
: 28.02.07
 
 

"29 Temmuz 1980’de İstanbul’da doğdu. Celal Bayar Üniversitesi, İşletme mezunu. Şiir, deneme, öykü, ..