Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Nisan '09

 
Kategori
Güncel
 

Ermeni Dosyası

Dönem dönem art niyetlerle ısıtılıp ısıtılıp önümüze getirilen ve sanki ülkelerin parlemontosunun görevi diğer ulusları yargılamakmış gibi bir anlayışa dönüşen Ermeni meselesi yine gündemde...

Bu konunun tam anlamıyla siyasileştiği, Müslüman Hırıstiyan kamplaşması ile medeniyetler çatışmasına ve taraftarlığına dönüştürüldüğü bir döneme giriyoruz...

Fransa gibi ülkeler önce kendi kapılarının önünü temizlemelidir...  Emperyalistler ve onların uşakları başka ülkelere müdahale etme hakkını  kültürlerinde taşıdıkları emperyalist ve faşizan anlayışlarda görüyorlar olmalıdırlar.... 
Ne yazık ki, ülkemiz suçlanmaktadır. Tarihi gerçekleri kimse görmek istemiyor. Ermeni konusu tam anlamıyla siyasallaştı. Hıristiyan- Müslüman çekişmesine döndü. Biz de gerçekleri anlatamadık, uygun bir politika geliştiremedik. Önyargılı Hiristiyan dünyasıyla uğraşmak çok zor duruma geldi.
Ermeni gerçeğini tarihi süreç içinde kısaca özetlemek istiyorum:

Ziya Gökalp: "Milletimize iftira etmeyiniz. Ermeni Kırım'ı yoktur. Türk- Ermeni vuruşması vardır. Bizi arkadan vurdular, biz de vurduk"(17 Mayıs 1919, Ermeni kırımından suçlu olarak yargılandığı Sıkıyönetim Mahkemesindeki sözleri)

İngilizceyi Ermenice kadar rahat konuşan bir Ermeni ihtilalcisiyle tartışan Robert College'in kurucusu ilk yöneticisi Dr. Hamlin, 23 Aralık 1893'te Boston Congregationalist Journal'de çıkan mektubunda bir Ermeni İtilalcinin ağzından, Ermeni ihtilalcilerinin taktiğini açıklar:

 "İmparatorluğun her yerinde örgütlenen Hıncak çeteleri, Türkleri ve Kürtleri öldürmek, köylerini yakmak için fırsat gözleyecekler ve sonra dağlara kaçacaklardır. Bunun üzerine kuduran müslümanlar, ayaklanarak savunmasız Ermenilere saldıracak ve bunları öylesine bir canavarlıkla öldüreceklerdir ki, Rusya, insanlık ve hıristiyan uygarlığı adına memleketi işgal etmek üzere ileri atılacaktır."

 Dr. Hamlin, bu sözler üzerine" Tasarlanabilecek en insafsız ve en şeytanca bir plan" der. Ermeni ihtilalci kılını kıpırtatmadan şu karşılığı verir:

"Kuşkusuz, size böyle görünmektedir. Fakat biz Ermeniler, özgürlüğümüzü kesin kazanmaya kararlıyız. Avrupa, Bulgaristan'da yapılan korkunç şeylerle ilgilendi ve bu memleketi kurtardı. Milyonlarca kadın ve çocuğun kanlarıyla yükselecek olan bizim sesimize de kuşkusuz kulak verecektir."

 28 Mart 1894'te İngiltere Büyükelçisi Sir p. Currie de raporunda durumu Londra'ya şöyle bildirir:

"İhtilalcilerin ilk amacı kargaşalıklar çıkarmak ve üzerlerine insanlık dışı misillemeler çekerek, bu yoldan Devletlerin insanlık adına müdahalelerine yol açmaktı"

 Görüldüğü gibi Ermenilerin bağımsızlık hareketlerinin başlangıç noktaları çok eskiye dayanıyor. Bunun için de hızlı bir şekilde örgütlenerek, Batılı toplumu yanlarına çekmeye çalışıyorlar. Ermenilerin çok yanıldığı çok önemli bir nokta var, hiç bir ilde, bölgede nüfus çoğunluğu onların elinde değil. Bunu İngilizler, Almanlar ve Ruslar da bilmektedir. Bu yüzden Ermeni bağımsızlığının ve Büyük Ermenistan hayalinin boş olduğunu biliyorlardı.

Mustafa Kemal, Ankaraya ilk gelişinde, Ankara halkına verdiği söylevde; Rum ve Ermeni sorunlarını" emperyalist oyunlara kapılma" biçiminde açıklar.

"Memleketimizde yaşayan hıristiyan unsurların başına ne gelmiş ise, kendilerinin yabancı entrikalara kapılarak ve ayrıcalıklarını kötüye kullanarak, vahşi biçimde izledikleri ayrılık politikasının sonucudur."

Ermenilere karşı Türk zulmünü kanıtlamak için yanlı bir şekilde yazılmış resmi İngiliz Mavi Kitabında dahi, Türk- Ermeni kader birliğinden bahseder.

"İmparatorluğun her bir tarafına dağılmış bulunan, yalnızca Van'da çoğunlukta olan Ermeniler, Slavlar ve Rumlar gibi bağımsızlık umudu besleyemezlerdi...Türklerle birlikte, bütün imparatorlukta egemenliği paylaşmayı umut edebilirlerdi. Bu nedenle Türk unsuru ile ittifak, Ermeniler için yaşamsal önemdeydi"

Anadoluda yaşayan Ermenilerin ekonomik ve eğitim durumları bakımından , Türklerden ve Kürtlerden daha ileri durumda oldukları biliniyor. Özellikle, taş, bakır, gümüş, işçiliği, terzilik, kalaycılık, gibi bir çok işleri Ermeniler yapmaktadır. Çoğu bölgelerde ticareti ellerinde bulundurmaktadırlar.

Ermeniler ilk başta, İttihak ve Terakki partisinin de destekleycisi durumundalar. O dönemlerde 2. Abdülhamit'in devrilmesinde, Ermenilerin de büyük katkısının olduğu bilinmektedir.

İttihat ve Terakki hükümetinin, Rusya önderliğinde İngiltere ve Fransa'nın desteklediğ ve Almanya'nın da buna sonradan dahil olduğu bir antlaşmaya göre Ermenilere yarı özerklik anlamında bir antlaşmaya imza attığı biliniyor. Bu antlaşmaya göre; Erzurum, Erzincan, Sivas, Elazığ, Malatya'nın yarısı, Muş, Van'ın büyük kısmı ve Beyazıt'ı kapsayan bölge tek il yapılacak, ilin valisi Büyük Devletlerin rızasıyla atanacak, bu genel vali hıristiyan olacaktır. Vali, bütün memurları atayabilecek, azledebilecek, yargıçları seçebilecektir. Polis ve jandarma doğrudan valinin buyruğu altında olacak, istendiğinde ordu da buyruğu altına verilecek... Görüldüğü gibi bu taslak bir Ermenistan kuruluş bildirisi gibidir. Almanyanın çabasıyla biraz yumuşatılan bu tasarı, Almanya'nın isteği ve baskısıyla 1914 yılının başında imzalanır.

Anlaşma gerçekten tehlikelidir. Rusya'ya tek başına müdahale hakkı, hatta Doğu Ordusunu dolaylı yoldan kontrol olanağı getirmektedir. İttihatçı Hükümet, Alman baskısıyla istemeden bu antlaşmaya boyun eğmiştir. Gerçekte bu antlaşmayı uygulamaya pek istekli de değildir.

Ruslarla savaşa girdiğimiz Sarıkamış felaketi günlerinde, Rus ordusunda, gerek Kafkasya Ermenileri gerek Türkiye'den gitmiş Ermeniler vardır. Ruslarla savaşta, ordumuzu arkadan hırpalıyan Ermeniler, Türk Genelkurmayınca bir tehlike olarak görülür. Sarıkamış felaketinden sonra, Ermeni askerler yol yapımı ve benzeri hizmetler olarak geri hizmetlere çekilir.

Birinci Dünya Savaşı hızla devam ediyor, Osmanlı Ordusu var gücüyle Çanakkale'yi savunuyor. Bu sıralarda Ermeniler Van'da, şehri ele geçiriyorlar çok sayıda müslümanı öldürüyorlar. Daha bir çok yerlerde Ermeni çeteleri Rus desteğini de arkalarına alarak bir çok kıyımlara girişiyorlar. Ermenilerin baskısından Doğu Anadolu bölgesinden iç bölgelere büyük göçler başlıyor. Savaşın içindeki Osmanlı yönetimi, bu gelişen olaylar karşısında çaresiz kalıyor ve "tehcir- sürgün-göç" kararı alıyor.

*Enver Paşa, bu sürgüne karşı çıkan ABD Büyükelçisine İttihatçıların kararını şöyle savunur:Bu halkın zekasına, çalışkanlığına en büyük hayranlık duymaktayım. En çok isteyeceğim şey, Ermenilerin milletimizin gerçek bir unsuru olmalarıdır. Ama Van bölgesinde düşmanlarımızla ittifak yaparlarsa yok edilme durumunda kalacaklardır.

"Ermeniler, düşmanlarımıza katıldıkları zaman başlarına neler geleceği hususunda iyice uyarılmışlardı. Üç ay önce Ermeni patriğini çağırdım ve ona eğer Ermeniler bir ihtilale başlar ya da Ruslara yardım getirirlerse başlarına geleceklerden onları korumaya gücümün yetmeyeceğini söyledim. Uyarımın hiç bir etkisi olmadı, Ermeniler isyana koyuldular ve Rusya'dan destek gördüler. Van'da olup bitenleri biliyorsunuz. Ermeniler Van'da şehri ele geçirdiler, hükümet binalarına karşı bombalar kullandılar ve çok sayıda müslümanı öldürdüler. Başka yerlerde de ayaklanmalar planladıklarını bilmekteyiz. Anlamalısınız ki, Çanakkale'de canlarımız için savaşmaktayız, binlerce insanın yaşamını feda etmekteyiz. Böyle bir mücadeleye girişince, kendi vatanımızda bize arkadan saldırılmasına izin veremeyiz. Başvurulacak çare ne olursa olsun, bunu engellemek zorundayız. Kesin bir gerçektir ki, Ermeni halkına karşı değilim. "

Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde yaşayan Ermeni nüfusu konusunda tam bir birlik yoktur.
Patrikhaneye göre: 2 milyon 100bin Ermeni
İngiliz"Mavi Kıtap" ı ise, 1,6 milyon ile 2 milyon arası
Türk istatistiklerine göre: 1,1 milyondur.

1908 -1918 tarihleri arasında, Balkan Savaşları, Birinci Dünya Savaşı Döneminde, Osmanlı topraklarında 3milyon kişi çeşitli nedenlerle hayatını kaybetti.
Bu savaş dönemi bir felaketti. Yokluk,salgın hastalıklar, açlık, eşkiyalar, çeteler, komiteler, asker kaçakları içinde bir cadı kazanıydı Anadolu. Çok sayıda insan bu dönemde açlıktan, hastalıktan kırıldı.

Bu dönem iç göç hareketlerinin yoğun olduğu bir dönemdi. Doğu'da, Ermeni destekli Rus ordusundan kaçan binlerce Doğulu vatandaş göç yollarında hayatlarını kaybettiler. O dönemde dağlar, Çetelerden, hırsızlardan, asker kaçaklarından, komitacılardan geçilmiyordu.

Bu sıralarda yapılan Ermeni Tehciri bir ölçüde Ermenilerin güvenliğini sağlamayı amaçlıyordu. Ne yazık ki bu göç yollarında da bir çok Ermeni saldırılara uğradı, hastalıklara yakalanıp hayatlarını kaybettiler.
Bu kötü dönemde herkes eziyet çekti, acı çekti. Ermeniler de çok acı çektiler. Bu acılar tüm Anadoluyu vurdu. Belirtiğim gibi üç milyondan fazla insan hayatını kaybetti.

Bizi kırımla suçlayanların ise tarihleri kırımlarla doludur...İşte hemen aklımıza gelenler...
Amerika, Kızılderili kıyımından sorumlu değil mi ?, Rusya milyonlarca Çerkes'i kıyımlara uğratıp yerlerinden yurtlarından etmedi mi, milyonlarca Çerkes bu yüzden ülkemizi yurt edinmediler mi? Fransa Cezayir'de Araplara bir kıyım yaşatmadı mı ? Tüm bu örnekleri çoğaltabiliriz...Yakın tarihimizde, Batılı emperyalistler Ortadoğu'yu kan gölüne çevirip yüzbinlerce insanın ölümüne sebep olmadılar mı? Tüm bunları da naklen televizyonlarında yayınlamadılar mı ?

Türkiye ise tarihi boyunca ezilmiş, kuşatılmış, yerinden yurdundan atılmış, sürgün edilmiş tüm topluluklara kapısını açmış, onları misafir etmiş, ekmeğini paylaşmış, ülkesine yerleştirmiştir...İspanya'dan kovulan yüzbinlerce Yahudi'yi ülkesine kabul etmiş, Rus çarının kıyımlara uğrattığı ve yerlerinden yurtlarından ettiği milyonlarca Çerkes'e kapılarını açıp onlara yer yurt vermiştir.  Kırım Türklerini kıyımlara uğratan, sürgünlere gönderen Rusya değil mi ? Ortadoğu bataklığından kaçan milyonlarca Arap'a Kürtlere kapısını açan hangi ülkedir ?

Avrupa kendisi çalmaktadır kendisi oynamaktadır, yazdığı senaryolarla halkımıza insanlığın yüz karası soykırımı yapıştırmak istemektedir...Ne yazık ki bu sinsice ve haince oyuna ülkemizin bazı siyasileri ve basın kuruluşları da gelmektedir...

Acılara kimse sevinemez. Tarihi geriye kimse döndüremez. Birinci ve İkinci Dünya savaşlarında tüm Dünya'da bir kırım yaşanmıştır. Bu kıyımlara da en çok Türk halkı uğramıştır... Şimdi insanoğlu daha akıllı, daha barışçı, daha hoşgörülü olmak zorundadır. Yoksa yaşadığımız acılardan bir ders almamış oluruz. 
Haçlı zihniyetiyle ülkemizin alnına soykırımı yaftasını yapıştıramazsınız...Önce siz kendi tarihinize bakın...


Kaynaklar: Milli Kurtuluş Tarihi 1-2-3 /Doğan Avcıoğlu - Tekin Yayınevi
Kurtuluş Savaşı Günlüğü / Zeki Sarıhan / Öğretmen Dünyası Yayınları

 

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 1410
: 1053
Kayıt tarihi
: 04.11.06
 
 

Emekli öğretmenim ve  emeklemeye devam ediyorum.  Emeklilik yaşamın sonu değil, yaşama yeni amaçl..