Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Nisan '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Eski aşıkla buluşma

Eski aşıkla buluşma
 

alıntıdır


Altı senedir görüşmüyorduk. Aslında araya giren farklı yaşamlar yüzünden kopmuştuk. 26 yıllık yaşamımda, 3 haftalık bir süreçte tanısam da onu, benim için gerçekten değerli bir insan. Niye değerli? Çünkü olduğu gibi, göründüğü gibi, kendini tanıyor, dürüst, namuslu ve içten. Heralde İstanbul'a gidip geliyordu ama benim haberim yoktu. Eğer küçük telefon defterim, çekmecelerimi düzenlerken elime geçmeseydi belki de tekrar görüşemeyecektik.

Evlenmiş, kilo almış, gözlerinden şakaklarına doğru çizgiler iyice belirmeye başlamış.

- Çok mutluyum. Beni seven bir karım var, hiçbir eksiği yok, çamaşırımı yıkıyor, ütümü, yemeğimi yapıyor, ben öksürsem onun canı yanıyor, akşamları işten dönünce şakalaşıp duruyoruz. Daha ne isteyeyim Allah' tan. Napayım ben sana dedim gel benimle evlen, seni Mardin'e götüreyim, kabul etmedin.

- Mutlu olmana o kadar sevindim ki, Allah bozmasın. Senle ben evlenemezdik Hasan.

- Sen bana hep önyargılı baktın.

- Hayır, sadece mantıklı düşünmem gerekiyordu. İkimizde farklı kültürlerden geliyoruz, ben İstanbul' da doğdum, büyüdüm, sen Mardin' de. Ben oralara gitsem ne yapardım, alışmışım buralara. Ailelerimiz nasıl anlaşacaktı? Hem o zaman 19 yaşındaydım, çok küçüktüm. Gerçi 21 yaşımda evlendim ama o zaman doğru olduğunu sanmıştım.

- Sen neden sürdüremedin?

- Ben güçlü bir karakterim, çalışırım, çabalarım, yılmadan, usanmadan birçok şeye yetişirim ve hayatımdaki her şeye hakettiği değeri ve zamanı veririm. O ise sadece kendiyle ilgileniyordu, beni de bastırmaya çalışıyordu, tembeldi, boşvermişti çoğu şeye, ondan sonrada niye hep ben? diye sorar dururdu.

- Herşey kısmet, inşallah sende çok mutlu olursun.

- Böylede mutluyum. Yeni bir hayat kurdum kendime. Bunu yaparken de ailem ve arkadaşlarım hep destek oldular. Tüm sevdiklerim yanımda, yapmak istediklerim hayatımda, daha ne olsun. Benden sonra neler yaptın İstanbul’ da? Kimse girmedi mi hayatına?

- Önemli birinin köşkünde koruma olarak çalışmaya başladım. Biliyor musun ben köyümde hiç kötülük görmedim, ne zaman İstanbul’a geldim kötülükleri öyle öğrendim. Eylül ayıydı, havalar daha sıcak, kapının önünde bekliyorum. İlerden saçları fönlü, sarışın bir bayan bana doğru geliyor. Herhalde adres soracak diye aklımdan geçiriyordum. Derken bana doğru yöneldi ve bir şirketin yerini sordu. Bende tarif ettim. İş görüşmesine gidiyormuş. İyi şanslar dedim. Oraya doğru yürümeye başladı. İçimden bir his tekrar bu yoldan dönecek yanıma gelecek diyordu.

- Geldi mi?

- Geldi. O sırada köşkten misafirler ayrılıyordu. Baktım az ilerde durdu, bekliyor. Ortalık sakinleştikten sonra yanıma geldi. Bu benim son şansımdı ama olmadı dedi. Bende istersen bağlı bulundum şirkete seni yönlendirebilirim dedim. Ben oraya nasıl gideceğim, acaba olur mu? İşe alırlar mı derken, telefon numaramı verdim, sana yardımcı olmaya çalışırım dedim.

- Aradı mı?

- Evet. Üç gün sonra aradı. Tekrar yanına gelebilir miyim? dedi. Bende yanıma gelemeyeceğini ancak izin günümde görüşebileceğimizi söyledim. Tamam dedi ve sözleştik. Cumartesi sabahıydı, deniz kenarında bir çay bahçesine gittik. Bir şey ye, bir şey iç… Yok istemem. Sıkıntılı, düşünceliydi. Yemyeşil gözleri, dalgalı sarı saçları yanında deforme olmuş bir cildi vardı.

- Kaç yaşındaydı?

- 20 yaşındaydı. Babası sürekli dövüyormuş, ya işe girip çalışacaksın yada seni evden atarım diye tehdit ediyormuş. Evleri de bildiğin gecekonduymuş. Birkaç kere görücü gelmiş kıza, tabii oldukça yaşlı adamlar. Kız istememiş, o yüzden bir an evvel iş bulması gerekiyormuş. Böylelikle babasının gazabından biraz olsun kurtulacak ve kazandığı para sayesinde belkide o istemediği adamlardan biriyle evlenmek zorunda kalmayacaktı.

- İnanmıyorum ya… Bu nasıl bir zihniyet? Zavallı kız.

- Biraz da saf bir kızdı. Ara sıra görüşmeye başladık. İzin günlerimde, iş çıkışında. Bu arada o hala bir iş bulamamıştı. Tecrübesi olmayınca iş bulması zorlaşıyordu. Bir gün görüşelim diye çok ısrar etti. Benimde ayakta duracak halim yok, hastayım mesai bitmiş eve gidiyorum. Kusura bakma dedim rahatsızım. Yine evde bir şeyler yaşanmış, morali bozuk, gidecek bir yeri yok, belki paylaştığı benden başka kimsede yok. Bende isterse bize gelebileceğini söyledim. Tabi ben o zaman bekar evinde kalıyorum.

- Hııım, Geldi mi peki?

- Geldi. Arkadaşlarım bile eve bir bayan davet ettiğime şaşırdılar. Onların sevgilileri hep gelirdi ama ben hiç kimseyi çağırmamıştım o güne kadar. Dolapta kahvaltılık malzeme vardı. Birşeyler yedik. Sonra ben odama gittim uzanmaya, biraz ateşim çıkmıştı. O da salonda televizyon izliyordu. 2 saat sonra gözlerimi açtım, bir baktım yanıma uzanmış, şaşırdım, ne işin var burada dedim. Sonra biraz yakınlaştık. Ne yapıyoruz biz dedim, lavaboya girdim, elimi yüzümü yıkadım. Kendime geldim biraz. Odaya geri döndüm ki, soyunmuş, ben senin olmak istiyorum dedi. Ben senin bekaretine, namusuna dokunamam, bunun için seni nikahıma almam gerekir dedim. Yapmazdım, yapamazdım. Bizde öyle şey olmaz, bizde ancak helalinle olur.

- Zaten kız zor durumda, bir şekilde kendine kurtuluş yolu arıyor. Belki ilişkiniz olsaydı sende onun bu zor durumdan istifade etmiş olacaktın. Yanlış kararlar bile verilebilirdi.

- İşin tuhaf yanı ne biliyor musun? O günden, 2 ay sonra bana telefon açtı. Senin yapamadığını başkası yaptı artık bakire değilim, hala benimle birlikte olmayacak mısın diye sordu. Allah cezanı versin dedim ve telefonu kapattım. Sonradan haberlerini aldım, artık onun yolu, yol değildi.

- İlginç bir durum, ne diyeceğimi bilemiyorum. Kız çok mu çaresiz kaldı, anlayamadım. Film gibi ama gerçek. İhtimaller değişseydi belki her şey daha farklı olacaktı. Kimbilir… Peki İstanbul’ dan niye döndün?

- Bu olaylardan sonra çalıştığım yerde Derya ile tanıştım. Akşamları eve bırakıyordum, onun yanında yürümek bile beni mutlu ediyordu. Ona beslediğim hislerin farkındaydı. Bir akşam seni yemeğe götüreceğim dedim. Güzel bir mekan, tanıdığım bir abi sayesinde şık bir masa hazırlattım, mum ışığı falan… Evlenme teklif edecektim, her şey çok güzeldi, onun da çok hoşuna gitmişti ortam. Konuştuk, gülüştük ama ben bir türlü evlenme teklif edemedim.


- Ya nasıl edemezsin?


- Dur, dinle. Onu evine bıraktım. İçim içimi yiyor tabi niye söyleyemedim diye. Bende mesaj çektim, ” Davetimi geri çevirmediğin için teşekkür ederim. Sana söylemem gereken önemli birşey vardı onu söyleyemedim ama şimdi söylüyorum Derya, benimle evlenir misin? “


- Vay vay …


- Yarım saat geçti hala cevap yok mesajıma. Nasıl heyecanla bekliyorum, içim içime sığmıyor. Derken aradı, benim gerçekten tam evlenilecek biri olduğumu ama onun gönlünde beni bir yere koyamadığını söyledi.


- Ama o da sana çok umut vermiş. Ben onun yerinde olsaydım, sadece arkadaş olarak gördüğüm birinin, beni hergün evime bırakmasına izin vermezdim. Bir kadın mutlaka anlar karşısındaki erkeğin hislerini. Tabii anlamak istedikten sonra.


- Ah, sen beni hiçbir zaman umutlandırmadın. Bana en az acı çektirende sen oldun bu yüzden. O kadar istedim bir sefer elini tutayım, ona bile izin vermedin.


- Niye boşyere senide kendimide umutlandırayım ki. Bende senden hoşlanmıştım ama gelip geçecekti, gerçekler iki yakamızdan tutunca.


- Sen en doğrusunu yaptın.


- Eee… Derya’ dan sonrası?


- Sonra Derya’da beni reddedince iznimde Mardin’e gittim. O zaman eşimle tanıştırdılar.


- Yani görücü usulü mü oldu?


- Öyle oldu ama ikimizinde rızası vardı. Daha sonraki gidişimde de zaten nişanlandık. Ben yine İstanbul’a işimin başına döndüm. Aslında benim amacım burada yaşamaktı. Eşimi de buraya getirmekti. Ama onu bir türlü ikna edemedim. Gelmek istemedi İstanbul’a. Bende tamam dedim Mardin’e döneceğim ama olurda orada işlerim yolunda gitmezse, bana tek bir kelime bile etmeyeceksin. O da biz yeter ki burada olalım, seninle soğan ekmek yemeğe razıyım dedi. Allah içinde son bir yıldır işlerim bozuk ama o hiç sitem etmedi. Anlayacağın hanım istemedi bende geri döndüm.

- Hayırlısı böyleymiş. Önemli olan bir arada huzurlu ve mutlu olabilmek. Yer, mekan bunun yanında ne kadar önemli ki?

- Öyle tabi. Ne ben onu üzdüm ne de o beni. Birde bebeğimiz olursa her şey daha güzel olacak.

- İnşallah.

- İşlerim içinde dua et olur mu?

- Söz. Edeceğim. Kendine iyi bak Hasan, her şey gönlünce olsun.

- Sağol seninde. Ne zaman bir şeye ihtiyacın olursa haber ver bana. Sana sarılabilir miyim sakıncası yoksa ?

- Elbette… İyi yolculuklar… Hoşça kal…

 
Toplam blog
: 12
: 355
Kayıt tarihi
: 14.11.08
 
 

İstanbulda doğdum, büyüdüm ve yaşamaya devam ediyorum. Muhasebeciyim hergün rakamlarla hesaplarla..