Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Aralık '18

 
Kategori
Tarih
 

Eski Türk İnanç Sisteminde Umay-Tanrıça Dini

Eski Türk İnanç Sisteminde Umay-Tanrıça Dini
 

Tanrıça Umay Ana ve Dünya Ruhu, Nodira İbrahim Güçsav, 2015


Türk Mitolojisini 2008-senesinden beri yoğun şekilde araştırmaya ve bulgularımızı paylaşmaya başladığımızdan beri, en çok duyduğumuz itiraz ve tenkitlerden biri şudur: ‘Türkler eskiden tek tanrıya inanmışlar, dolayısıyla şu tanrı bu tanrıça gibi adlandırma ve kavramlar yanlıştır’. Özellikle Göktanrı geçmişine inananlar, 'Eski Türklerin sadece ‘ruh’ ve ‘İyeleri’ vardı, onların vazifeleri vardı ama Umay ana ne zamandan beri tanrıça oldu? Yetmedi, Karahan, Ülgen, Ateş tanrıçası, Ak Ana-yaratıcı tanrıça’ vs.falanı nerden uydurdunuz?!’ derler. Eski Türklerin tarihi üzerine gerçek araştırmalar, tarafsız analizler ve son gelişmelerden ya haberi yok yada görmezlikten geliniyor sanırım bazı insanlar tarafından. Ön-Türkler, ve ya Türklerin eski ataları olan kavimlerin bıraktığı, dünyanin neredeyse her tarafında bulunan izleri damga sistemindeki, kendine özgü yazı sistemi çözümlendiğinde, evet, Tek yaratıcı’ya ve idareci’ye inanıldığı ortaya çıkıyor. Ama bu inançta, bazı dönemler yaratıcı ve yöneticinin DİŞİL, bazı dönemler ERİL, bazılarında ise hem eril hem dişil olarak kabullenildiği ortaya çıkıyor. Türk inanç sisteminde çokça bulunan ‘su, gök, ateş, toprak, orman, ocak vs iyeleri’ ise, bu tek yaratıcı ve yönetici İRADE’nin çeşitli vazifeli yardımcıları değil, yine O’nun toplumdan topluma, halktan halka, kavimden kavime değişik dönemlerdeki varyantlarıdır diye kabul etmek daha doğru olur belki. Bu, bir yerlerde ve bir zamanlar ‘iye’, ‘ruh’, mitolojik varlık, kimi zaman ise ‘yardımcı, sorumlu melek’, kimi zaman korkuların doğurduğu gazaplı ve anlaşılmaz mitolojik yaratıklara dönüşmüştür. Bilhassa, eskiden bunlar masaldır, sadece mittir, diye sallayıp yada dışlayıp gideceğimiz alan olmadığını öğrendik en azında. 20-yy dan beri, Bilimin çoğun dalları bile bu ‘mit’ler kendi içinde belli başlı gerçekleri barındırdığını, ötesi: bazı toplumsal ve kişisel sorunlarımızın da ÇÖZÜMÜnü kendinden barındırıyor olasılığını kabullenmiş durumdadır. Toplumun maneviyat sağlığı, kişilerin psikolojik sağlığından tutun, evrensel insani bir VİZYONdan sapmamak için, tecrit olmamak için, meğer, her halkın her milletin her insanın kendi köklerinin, tarihinin GERÇEKlerini iyi bilmesi lazımmış.  Kollektif ve bireysel bilinçte arketipler, kodlamalar şeklinde kabul edilen mitolojik olgulardan kullanmaya başlayanlar bile çok artık çeşit alanlarda. Zaten, fizik bilimi de kuantum düzeyine gelip, ‘aha bu da ne!?’ dedirten durumlara bakakaldığında, elektromanyetizma, karanlık madde gibi kavramlar da araştırıldıkça, eskilerden beri HAKİKAT dediğimizin ÖZ’ü, her dönemde bazı değişiklerle ama neredeyse hep aynı anlatımların, semboller ve metaforlar, imgeler ve simgelerle vurgulana geldiğini de anladık. Fakat, sapmalar ve bilerek saptırmaları bazı menfaatler için kullanma gibi alışkanlık hiç çıkmadı toplumsal tarihimizden. Belli GÜÇ’lerin sürekli yararlandığı bu usul, belli zamandan sonra sabun köpüğü gibi patlıyor ama bu arada olan olmuş, geçen geçmiş oluyor maalesef…

Neyse, bu işler artık meddahlık, hamsat veya duygusallıkla değil, gerçek bilimsel araştırmalar hem de onların titiz analizi, sindirilmesiyle yürür bundan sonra. Aşağıda, Prof.Dr. Özkul Çobanoğlu’nun (Hacattepe Üniversitası, TDE Halkbilimi Anabilim Dalı öğretim üyesi) 'Al Dini ve okra ilişkisi' adlı makalesinden, Umay-Tanrıça Dini ile ilgili yerlerini kısaca veriyorum. Bu arada çoğumuzun hiç duymadığımız AL-Dini’, ‘AL-Tanrı’ gibi kavramlar da olacaktır. Bu, hocamızın vurguladığına göre, anaerkil düzenin (Umay-Tanrıça Dini) ataerkil düzene geçiş çağındaki ara dönemde, her iki (dişil ve eril) tabiatları kendinden birleştirmiş olan yaratıcı ve yönetici TANRI döneminde inanılan güç olarak karakterize ediliyor. Bu yazıda sadece Tanrıça Umay’la ilgili yerlerini veriyorum. Sonki yazılarımda, eski Türklerde inanç sistemi konusunu yine aynı kaynaktan ve başka ilgili bilimsel kaynaklardan yararlanarak, öğrenmeye birlikte devam edeceğiz.

‘Bildirinin amacı, Al-Dini, Umay-Tanrıça Dini ve Kök Tanrı Dini gibi diğer Türk dinleri arasındaki ilişkileri anlatmaktır. Bu bildirimde, Al-Dini ve Türklerin mitolojik mirasındaki bağlantılara dikkat çekilecektir. …

‘Öncelikle, Umay-Tanrıça Dini ile başlayacak olursak, Türk Kültürünü ortaya çıkaran etnogenezin en eski formlarına anaerkil yapının hâkim olduğu düşünülmektedir. Bu bağlamda kamlık-şamanlık toplumunun ruhani lideri olarak kadınlardır. Kadınlar üstün cins olarak kabul edilmekte. En eski köken miti olarak ‘kayın-kadın ağacından doğum’ miti yaygındır. ‘

Bu erken dönemde kadınların yarattıkları kültlerin başlıcaları ağaç kültü, yer-su kültü, mağara kültü ve ateş kültüdür. Buzul çağına doğru mağaraya yerleşen kadın eğemen bu toplulukların kadın eliyle yapılan ve çapalarla yapılan bahçe tarımına geçildiği arkeolojik kazılarla tespit edilmiştir. İlkel bahçe tarımına geçiş besin düzenliliğini arttırırken kadın eğemenliğini pekiştirmesiyle birlikte esirgeyen-koruyan ve besleyen ‘yer’ ve ‘su’ (yer-sub) kültünün oluşması söz konusıdır. Daha sonraları bu kültün gelişmesi ve kutsal ay kültüyle birleşerek gelişmesiyle, kadınlığı toprakla beraber yeşil ve ak renklerle temsil eden yaratıcı dişi tanrıça Umay inancı ve dini ortaya çıkacaktı’.  

Asya’daki iki buzul dönemi arası MÖ 30.000 ile 12. 000 arasındaki dönemde Mağaralarda yaşamak durumunda kalan geleceğin Türk soylu toplulukları arasında kadın eğemenliğinin önce esnek bir  hale geldiği, sonra sosyo-kültürel evrim sürecinde son derece nadir görülen bir kadın-erkek eşitliği fikrini içeren ve bizim Al-Dini olarak adlandırdığımız yeni bir inanç sistemi ortaya çıkmıştır’(s.982)

Umay Dininde, Umay tanrıça veren bir bir yaratıcı iken, insanlara ve canlılara kut vermesi esasına teşekkül olmasına karşın, Al tanrı verdiği canı alan bir dini anlayış üzerine şekillenmişti’.

‘Al Dinini takip eden (ondan sonra gelen anlamında-N.İ.G.) erkek egemen Kök Tanrı Dini döneminde Al Dinine inananları ‘allık’ diye aşağılamıştır. Bu dine ait çok ruhani ve dini figür anlam değiştirerek ve ya içleri boşaltılarak kötü anlam taşır hale getirilmişlerdir. Albız, alkızı, alkarısı, al karası, al basması, aldamak örnekleri verilebilir’ (s.985).

Bu kısa alıntılardan, eski Türklerin anaerkil toplum düzeninde Umay- tanrıça Dini olduğu ve Umay Ana, kutsal bir tanrıça olarak algılandığını anlayabiliriz.

Bizim görüşlerimize göre, Yaratıcı zaten biz neye inansak inanalım TEK ve BİRdir, fakat zihnimizin algı sınırları içinde yorumlaya veya tasavvur-tefekkür edebilme imkanlarımıza göre adlandırma, yorumlama vs farkları olmuştur. Üç boyutlu algı ve düşünce hem de bunun üzerine kurulu olmak zorunda olan yaşamımızda zaten Sonsuz ve Sınırsız Yaratıcı kavramını anlayabilmemiz zordur. Ama, İslam Dininin de buyurduğu gibi, akıl yürütme, tefekkür etme, bilgi arama insanlara yasak değildir. Yaratıcımızın sonsuz sevgi, merhamet, bilgelik kaynağı olduğunu biliyoruz, seziyoruz, O’nun bu yönlerinde bir dişil enerji’yi aramak, ANA ÖZ olarak kabullenmemizin de bir sakıncası yoktur herhalde. Ve neden, zaten geçmiş tarıhimizde bir ANA UMAY adında simgelenmiş Güç olduğunu da öğrenmişken (hatırlamışken), ona kalplerimizde, yaşamımızda SAYGI göstermeyelim?

Dr. Nodira İbrahim Güçsav

 
Toplam blog
: 23
: 579
Kayıt tarihi
: 24.11.18
 
 

1996 da El-Harezmi adındaki Harezm Devlet Üniversitasını tamamlayıp, Biyoloji öğretmenliği diplom..