Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Kasım '09

 
Kategori
Dostluk
 

Eskidendi... Çok eskiden.

Eskidendi... Çok eskiden.
 

Yirmiüç yıl dile kolay...

Bu kadar geniş bir zaman diliminde doğan çocuklar büyüyor, evleniyor ve çocuk sahibi oluyor.. yaşlanıyoruz, şeklimiz şemalimiz değişiyor... Kimilerinin saçları dökülüyor, şişmanlıyor, ya da zayıflayıp bambaşka bir görüntüye sahip oluyor... bir yıgın insan ölüyor... yerine bir yıgın bebek dünyaya geliyor.. şehirlerde kasabalarda eskimiş binaları yıkıp yerine yenileri yapılıyor.. yeni yollar, yeni parklar açılıyor, yıllardan beri yapımı süregelen tüneller trafiğe açılıyor.. iktidarlar degişiyor v.b...

Adresini bulduğumda ona hemen mesaj gönderdim özür dileyerek " siz o musunuz?" diye sordum..

Gördüğüm resminden pek de ona benzemiyordu.. dedim ya çok uzun yıllardan beri görüş(e)miyorduk. Gördüğüm bu resimle uzaktan yakından alakası yoktu. Bir kere çok zayıflamıştı. Ortak bir arkadaşımızdan edindiğim bir habere göre ciddi bir hastalığa yakalanmıştı.. Birkaç yıl sonra da bu illetten kurtulmuş oldugunu duyup çok sevinmiştim. Ama ona hiç ulaşamamıştım.

Cevap çok gecikmeden geldi.. "özür dilemene gerek yok! ta kendisiyim" dedi.. ve peşpeşe mesajlar gönderdi.. "çabuk bana telefon numaranı yaz" dedi en sonunda...

Yazdım... beklemeye başladım.

Az sonra telefonum çalmaya başladı.... açtım ki, ses yok..

Bu nasıl bir heyecandır allahım.. kalbim gümbür gümbür... deli gibi atıyor..

Tekrar çaldı... nefesimi kontrol etmeye çalışarak konuşmaya çalıştım.. kalbimin çıkardıgı sesi duyuyordu belki de kimbilir.

"Çok uzun bir zaman geçti, kusura bakma çok heyecanlıyım "dedim sesim titreyerek ya da gülmeye çalışarak bilmiyorum... o da heyecanlı oldugundan bahsetti. Ben gibi, o da ortak arkadaşlarımızın oldugu grupta isimlere bakarak bulmaya çalışmış beni.

Amerika'daymış.. evlenmiş, bir oğlu varmış benim oğlumla aynı yaşta.

görüntüsü kadar sesi ne kadar degişmişti..

Eski günlerden konuştuk. Eski arkadaşlardan..

Uzaklara yol alıp gittiğin zaman, geri dönüşünde hiçbirşeyi asloldugu gibi bulamıyorsun.

Biz bir üçlüydük aslında. Sürekli beraber gezerdik... yazları mahalle arkadaşımızın kasaba dışındaki elma bahçesine gider sepetlere elma toplardık..bir elma ağacının altına oturup, üzerimize sürterek parlattıgımız elmaları yerdik... malzeme parasını aramızda toplar birimizin evinde kek yapar yerdik. Gizli gizli sigara içerdik. İçtiğimiz sigaranın küllerini bir defterin orta sayfasının arasına koyup sürterek evlenecegimiz kişinin baş harfini çıkartmaya, çıkan izleri bir harfe benzetmeye çalışırdık.. beraber ders çalışırdık.. üçssilahşörler gibiydik, ayrılmazdık...

Diğer arkadaşımızı rahmetli annemi ziyarete gittiğimde yakınında bir yerde yatarken görüp şok geçirip ağlamıştım. Bunu ona anlattım. O da bana, onun ölümünü telefonuna çıkan eşinden öğrendiğini anlattı. O da ayrı bir şok durumu. Arkadaşınızı arıyorsunuz... telefona eşi çıkıyor. Arkadaşınızı telefona istiyorsunuz... ama o yok. Ölmüş!

Şu hayat ne kadar tuhaf degil mi? Yeri geliyor; az önce gözlerinin içine bakarak konuşup, güldüğün arkadaşının ölümüne bile şahit olabiliyorsun. Onun taş kesilip kaskatı oldugunu, artık sana benzemediğini görmek seni aptallaştırabiliyor. hayatın ne kadar "basit" oldugunu, ciddiye alınmaması gerektiğini anlıyorsun.. Bir varsın, bir yoksun'a kendi gözlerinle şahit olabiliyorsun. Ya da bir yere gidiyorsun. Bir süre sonra geri döndüğünde hiçbirşeyin bıraktıgın gibi olmadıgını görüyorsun..

En iyisi An'ı yaşamak" diyorsun. Ama bunu kaç kişi uygulayabiliyor ki şu hayatta?

"Bana çok iyi geldin dedi.. laf arasında.. bugün çok kötüydüm.". "sen de bana" dedim...

Sustuk.

O an kalbimin atışını kulaklarımla duyabiliyordum.

İnsan ne kadar geniş çevresi olursa olsun, eskilerinin yerine kimseyi koyamıyor.

Gözün hep arkada oluyor. Onlar sana nedense hep "sahici" geliyor. Kendini ifade etmek zorunda olmadıkların aslında arkanda bıraktıkların...

Biz çok farklı üç arkadaştık,

Çok farklı hayatlarımız oldu.

Farklı yollarda yürüdük...

Birbirimizi hiç yargılamadık, hiç utanmadık... birbirimize hiç burun kıvırmadık. seçimlerimizi kınamadık, kapılarımızı açık bırakıp çıktık yollara.. Belki de bu yüzden hep taze içimizdeki çiçekler. Onun için hep baş köşede.. onun için hep en kıymetli.

"Bir ilişkiyi ilişki yapan beceriye, yani, " yargılama"dan uzak bir dostlugun anısına....

Yani, sana...

 

 

 

 

 

 

"Hani şarkılar bizi bu kadar incitmezken,

Hani körkütük sarhoşken gençliğimizden...

Daha biz kimseye küsmemiş,

Daha kimse ölmemişken..

Eskidendi.... çok eskiden...

 
Toplam blog
: 319
: 1390
Kayıt tarihi
: 29.10.06
 
 

"Ben; hiç yalnız kalmadım... Kalabalık bi ailede yere atılan yataklarda Yan yana, baş başa, el el..