Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Mart '17

 
Kategori
Tarih
 

Eşref Edib, Ali Saib ve Yaşar Kemal

Eşref Edib, Ali Saib ve Yaşar Kemal
 

Eşref Edib Fergan’ı İstiklal Mahkemesi’nde yargılayan Ali Saip Ursavaş, Yaşar Kemal’in de adının yanına ‘Kemal’ adını eklemişti. İleriki yıllarda da Tansu Çiller’in babasını Meclis’te tekme tokat döver, düelloya davet eder. Ali Saib Bey, mebusu olduğ


28 Şubat 2015 günü aramızdan ayrılan Türk edebiyatının önemli isimlerinden Yaşar Kemal’e, pek bilinmeyen diğer adıyla Kemal Sadık Göğceli’ye, babası kendi adı olan Sadık ismini koymuştur. Kemal adını ise babasının arkadaşı ekler, nüfus kâğıdın da doğum yılı 1923 yazar, sonraları ise gerçek doğum yılı ile ilgili çelişkiye düşer.

Yıllar sonra bir gün, aile dostlarının çocukları kendisine ziyarete gelir ve gerçek doğum yılının 1926 olduğuna ikna olur. Bu durumu ve adının nasıl konduğuna dair bilgileri ise şöyle anlatır; 

“Atatürk’ün çok yakın silah arkadaşı var, benim babamın da arkadaşıdır. Benim adımı o koyuyor, Mustafa Kemal’den esinlenerek ‘M. Kemal olsun’ diyor. Onun oğlu ile benim aramda 15 gün var. Geçenlerde onun çocukları gelip beni buldular, ben de babanızın nüfus kağıdına bakın kaç yılında doğmuş dedim. Bana telefon edip 1926 dediler. İşte ona göre ben de 1926 doğumlu olmam gerekiyor.”

Osmaniye’nin Hemite köyünde dünyaya gelen Yaşar Kemal’e, Mustafa Kemal adını koyan kişi o yıllarda buralarda nam salan ve Atatürk’e yakınlığıyla da bilinen Yüzbaşı Ali Saib Ursavaş’tır. Yaşar Kemal’in babası Sadık Efendi, Ali Saib Ursavaş’ın arazilerinin bir kısmını yarıcılıkla işletiyordu. Kurtuluş Savaşı’nda, Urfa’da gösterdiği başarısından dolayı, soyadını Atatürk’ün verdiği Ali Saib Bey, Sebîlürreşad’ın yayıncısı Eşref Edib Fergan’ı da yargılayan İstiklal Mahkemesi’nin de üyelerinden birisidir. Ali Saib Ursavaş’ın Şanlıurfa’daki başarısı tartışmalıdır. Kimilerine göre Ali Saip, Urfa’ya gelip hazıra konar, burada Fransızlara karşı direnen halk zaten organize olmuştur. Yine Urfa’da katliam ve talan yaptığı da konuşulur. Ali Saib Ursavaş, Çukurova’da yaptığı zorbalıkların yanı sıra hazıra konmasıyla da anılır. 23 Nisan 1920’de açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)’ne, Urfa milletvekili olarak giren Kerkük doğumlu Ali Saib Ursavaş, 1923 ile 1927 yılları arasında o yıllarda il olan Kozan’ı TBMM’de temsil eder.

Kozan’ı mecliste temsil ettiği yıllarda, otorite boşluğunun da yaşandığı Çukurova’da bazı arazileri tapu kayıtlarında oynama yaparak üstüne geçiren Ali Saip Bey, zorla aldığı arazilerle de bilinir, kendisine arazisini satmak istemeyen köylülere işkence de yapar, falakaya da yatırır, kimini ise tekme tokat döver. Ali Saib Ursavaş, görüşlerine ters düşen kişileri Meclis’te de tekme tokat dövmesiyle de bilinir. 1923 yılının sonlarına doğru Meclis’te milletvekillerinin maaşlarının artması isteniyordu. Ali Saib Bey de zam isteyenler milletvekilleri arasında. Dönemin etkili gazetelerinden Vakit, Halk Fırkası toplantılarında tartışılan zam konusunu, Ali Saib’in fotoğrafıyla haberleştirir.

Vakit’in Ankara muhabiri Hüseyin Necati, gazetesindeki haber sonrası meclis koridorunda, maaş zammına karşı çıkan, gazeteci kökenli Giresun milletvekili Hakkı Tarık Bey’le sohbet eder. Hüseyin Necati ile Hakkı Tarık Bey’in yanına Ali Saib gelir. Hüseyin Necati’ye Vakit’teki haberden dolayı hakaret eder ve tokat atar. Hakkı Tarık Bey de Ali Saib’i tokatlar.

Bu anlarda yaşanılanlar, Meclis’in ilk tokat olayı olarak tarihindeki yerini alır. Ali Saip çok öfkelenir, açıklama yapar dönemin Tanin gazetesine; “Daha göstereceğim. Düello hakkını temin edeceğim. Bu hususta kanun teklifinde bulunacağım.” Dediğini de yapar Ali Saip, 28 Ocak 1924 tarihli Meclis oturumunda düello hakkında kanun teklifi verir. Menteşe Milletvekili Esad Bey şunu söyler;

 “Fransızlara karşı büyük hizmetler yaptınız. Lâkin bugün düello meselesinden düşüyorsun, onu aklına al da ona göre söyle. Düello ne demek böyle şey olur mu?”

Meclisin tarihinde, en tuhaf teklif olarak yerini alan bu kanun teklifi işleme konmaz. Ali Saib Bey’in tokat attığı gazeteci ise, Türkiye’nin ilk ve tek kadın Başbakanı Tansu Çiller’in babası Hüseyin Necati Çiller’dir. Kozan vilayeti küçültülerek, Adana’ya bağlı ilçe haline getirilir. Buna sebep Ali Saib Ursavaş’tır. Daha sonra Meclis’te Urfa’yı temsil eden Ali Saib Ursavaş, Atatürk’e suikast girişiminde bulundu iddiasıyla tutuklanır. Bir süre cezaevinde tutuklu kalır. Atatürk’e kendini affettirme çabaları içerisine girer, başarılı olamaz. Bazı arazileri kamulaştırılır. 1939 yılında vefat ettiğinde Çukurova’da bayram havası vardır. Şeyh Sait İsyanı’na destek verdiği, kışkırttığı suçlamalarıyla karşı karşıya kalan Eşref Edib Bey 1925 yılında İstiklal Mahkemeleri’nde yargılanmış, Sebîlürreşad’ı yayınlamamak şartıyla serbest bırakılmıştı. Eşref Edib Fergan, Ali Saib Ursavaş’ın da üyesi olduğu İstiklal Mahkemesi’nde kendisine yöneltilen hayret verici sorulara da maruz kalırken bu günlerde yaşadıklarını o güçlü hafızasına kaydetti. 1959 ve 1960 yıllarında, başka gazetecilerinde yargılandığı mahkemeyi Sebîlürreşad okurlarıyla paylaştı.

Eşref Edib Bey, Mayıs 1960 tarihli ve 309 sayılı Sebîlürreşad’da Ali Saib’ten şöyle bahseder;

“…..

Mahkeme karar verebilecek vaziyette olsa derhal beraetimize hökm eder, belki de bizi fazla yorduğundan dolayı beyanı itiraza lüzum görürdü. Fakat mahkeme müstakil değildi. Tamamile bir emir ve direktif altında hareket ediyordu. Söz Ali Saib’e geçince iş ciddiyet kesb ettiğinden gaflet etmek doğru değil. O’nun gazetecilere, bilhassa Sebîlürreşad’a karşı içinde beslediği kinin derecesini yukarda bir nebze anlattım. Bakalım şimdi bununla nasıl çarpışacağız? Reis Mazhar Müfid Bey’le nasıl olsa anlaşırız. Nitekim anlaştık. Fakat gözlerinden kan fışkıran, her gün idam hökümleri vere vere vicdanı nasırlaşan, kalbinde merhamet ve insaftan eser bulunmayan Ali Saible nasıl anlaşacağız? Hiç de zan etmem ki kolay olsun. Şerrinden, gadabından, hunharlığından Allaha sığındım.Mütevekkilen alellah, komiserin doldurduğu su bardağını yanıma alarak suallerine intiraz ettim. İlk suali şu oldu; - Eşref Edib Bey, Sebîlürreşad’ın manası doğru yol demektir, değil mi?

-Evet efendim…

-Refik Halidin Halebde çıkardığı Doğru Yol gibi midir?

Daha söze başlar başlamaz münasebetsizlik. Sebîlürreşad ile Refik Halidin Halebde çıkardığı Doğru Yol arasında ne münasebet var? Bu manâsız sual canımı sıktı.

-Biz Refik Halid, Mefik Halid bilmiyoruz, efendim.

-Yani gazeteniz her şeyi doğru mu yazardı?

-Biz yazdıklarımızın doğru olduğu kanaatındayız.

-Ben gazetenizi tamamile görmedim. Fakat bazı makalelerinizde Şeyh Said’in ifadatını teyid ediyorsunuz.

…..”

Üstad Eşref Edib Bey o mahkeme günlerini böyle anlatmış. Yalnız dikkat ederseniz Ali Saib, Sebîlürreşad’ı bilmediğinden bahsetmekte.

Bu ne kadar doğrudur?Kurtuluş Savaşı’nda, Millî Mücadele yıllarında Anadolu’nun, askerin, milletin yanında olan Sebîlürreşad’ı bilmemesi mümkün müdür? Ali Saib, yukarıdaki sorulardan başka, mantığa uygun olmayan bir çok soru yöneltir. Gayesi belli, bir şekilde gazetecileri idam sehpasına yollama arzusundadır. Ali Saib’in karakteri, incelediğinizde göreceksiniz; Yaşar Kemal’in eserlerinde karşınıza çıkar.

Acı olan şudur ki; Ali Saib Ursavaş adı Şanlıurfa’da bir okulda hâlâ yaşamaktadır. Şeyh Sait meselesine gelince, Ali Saib der ki; “gazetelerden etkilenerek isyan ettiğini söylersen kurtulursun.”

Böyle der ama, asıl planı yinede idam sehpasına yollamaktır.

MEHMET POYRAZ

Sebîlürreşad Mecmuası, Mart 2017 Sayı: 1014

 
Toplam blog
: 11
: 272
Kayıt tarihi
: 13.03.15
 
 

Gazeteci - Yazar, Ankara ..