Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Kasım '11

 
Kategori
Felsefe
 

Etme bulma yasası ve Van depremi

Aşağıdaki Sufi sözü, VAN DEPREMİ DAHİL başımıza gelenlerden ALLAH’I ve KADERİ SORUMLU TUTAMAYACAĞIMIZI çok güzel anlatır;

KULA BELA GELMEZ HAK YAZMADIKÇA,

HAK BELA YAZMAZ KUL AZMADIKÇA

Bu söz, değişmez bir KADER OLMADIĞININ, başımıza gelen olayların KEYFİ veya TESADÜFÎ değil bir SEBEBE dayalı olarak gerçekleştiğinin veciz ifadesidir. 

Evrende kaos (kargaşa) değil kozmos (Düzen) hakimdir. Yani, her şeyin bir sebebi vardır ve sebepler sonuçları belirler. Ama bu SEBEP, sonsuz öncede yazılmış değiştirilemez bir KADER DEĞİL şaşmaz bir şekilde çalışan, kimseye torpil yapmayan İLAHİ YASALARDIR (Bunlar Doğa Yasaları ile Liyakat, Etme-Bulma(Determinizm), Çekim Yasası vb’dir. Tabii henüz keşfedilmemiş yasalar da vardır). Bu yasalar sebebiyle sapı kopan Elma her zaman yere düşer ara sıra havada asılı kalmaz. Zamanımızdan 800 yıl önce yaşamış Ömer Hayyam, her şeyden KADER’i sorumlu tutan softa Kadercilere şöyle yanıt vermiştir;

 ***

Tanrı bizi çamurdan yarattığında

Biliyordu bu dünyada ne işimiz olacak

İşlediğim günahlar hep ONUN EMRİYLEDİR

O halde CEHENNEMDE BENİ NİÇİN YAKACAK?

***  

Yaratıcıyı, kişiye özel DEĞİŞMEZ KADERLER YAZAN ama buna rağmen kötü şeyler yapan kullarını DÖVEN (Dünyada başlarına kötü şeyler getiren, öte alemde Cehenneme gönderip işkenceden geçiren), “bana saygı gösterir, verdiklerime şükreder, ibadetini aksatmazsan seni ödüllendiririm” diyen aklı ALIŞ VERİŞ TEMELLİ çalışan bir BABA gibi TANIMLAYANLARA ancak bu kadar güzel cevap verilebilir. (Mehmet Akif Ersoy da "her şey kaderimizde olduğu için oluyor" diyen softalara MÜTEVEKKİL isimli şiirinde esaslı bir cevap vermiştir:))

Üzücü bir olay kendimizin veya bir dostumuzun/düşmanımızın başına geldiğinde genelde şöyle düşünürüz;

“Bir yanlış davranışın bedeli ödetildi. ETME-BULMA(Determinizm) YASASI çalıştı, ilahi adalet yerine geldi.” Bu yorum eksiktir ve HER ZAMAN DOĞRU DEĞİLDİR.  Böyle düşünmek Yüce Yaratıcıyı aklı alış veriş temelli çalışan bir babaya benzetmektir. 800 yıl önce Ömer Hayyam, bu tür yorumların yanlışını şöyle anlatmıştır;

***

Kim senin yasanı çiğnemedi ki söyle?

Günahsız bir ömrün ne tadı kalır söyle.

Yaptığım KÖTÜLÜĞÜ KÖTÜLÜKLE ÖDETİRSEN eğer

ENİNLE BENİM ARAMDA NE FARK KALIR Kİ SÖYLE

***

İsyan edip karşında duracağım, neredesin?

Karanlığı, ışığa yoracağım, neredesin?

İBADETE KARŞILIK CENNETİ ALACAKSAM

'BAĞIŞ MI TİCARET Mİ' DİYE SORACAĞIM, neredesin?

***

İşin aslı şudur; Yüce Yaratıcı hiçbir insana değişmez kaderler yazmadığı gibi amacı da eziyet ederek, yaptıkları kötülüğü kötülükle ödeterek kullarını tekamül ettirmek değildir. Böyle bir şeye ihtiyaç da yoktur. ETRAFIMIZ AYETLERLE(bilgilerle) ÇEVRİLİDİR. Arayan ve görmesini bilenler, bir Bumerang misali kendi canlarının yanmasına sebep olan kötülükler yapmadan pekâlâ doğru bilgileri öğrenip tekamül edebilirler. “ANLAYANA SİVRİSİNEK SAZ, ANLAMAYANA DAVUL ZURNA AZ” sözü bu gerçeği dile getirir. 

Bu nedenle başımıza gelen her kötü şeyin sebebinin illa ki kötü bir şey yapmış olmamıza bağlamamız yanlıştır. YAŞANAN üzücü OLAY, o ana kadar hiç öğrenmediğimiz bir bilgiyi ÖĞRENMEMİZ, fark etmediğimiz bir şeyi FARK ETMEMİZ veya kıymetini tam bilemediğimiz bir şeyin - sağlımız, anamız, babamız, kardeşlerimiz, eşimiz, çocuklarımız, arkadaşlarımız, dostluklarımız, demokratik, laik bir ülkede barış içinde farklılıklarımızı koruyarak yaşamamız gibi şeylerin - bizim için ne kadar ÖNEMLİ OLDUĞUNU ANLAMAMIZ özetle TEKAMÜL etmemiz  İÇİNDİR. Ve bence VAN DEPREMİ tam da böyle bir şeydir. Bu sebeple Sufiler başlarına üzücü bir olay geldiği zaman şikayetçi olmak yerine şöyle derler; 

“Ya Rabbim BANA DAHA ÇOK ISTIRAP VER, ver ki tekamül edebileyim”

Çünkü acı veren, üzen şeyler, sevindiren şeylere göre daha çok düşündürücü, farkındalığı arttırıcı, dolayısıyla tekâmül ettiricidir. O halde bizi üzen bir olayda yapacağımız ilk şey," Bu olayı bizzat YAŞAMAMIN veya GÖZLEMLEMEMİN SEBEBİ NEDİRBilmediğim, farkında olmadığım, ŞÜKRETMEYİ UNUTTUĞUM neyi öğretmek için BAŞIMA GELDİ?" diye kendimize sormak, gereken dersi çıkarmak, tekrarını önlemek ve telafisi için elimizden geleni yapmaktır. Hele ki canımızı yakan olay sebebiyle, o ana kadar bırakın sevmeyi nefret ettiğimiz insanlara muhtaç hale gelmişsek ve o insanlar hiçbir şey olmamış gibi yardımımıza koşmuş ve onlar sayesinde kendimizi toparlayabilmişsek, edindiğimiz bazı BİLGİLER YANLIŞ demektir. Bizi bir KANDIRAN VAR DEMEKTİR. Televizyondan da izlesek ve/veya bizzat mağduru da olsak VAN DEPREMİNİ doğru değerlendirmenin başka yöntemi yoktur.

O halde, Anadolu’nun diğer bölgelerindeki insanlardan FARKLI BİR IRKA MENSUP OLDUĞUNA SANAN, ayrılıkçı PKK’ya sempati duyan, destekleyen vatandaşlarımızın VAN DEPREMİNİ doğru değerlendirmek ve tekrar yanlış işler yapmamak için kendilerine şu soruları sormaları gerekir;

1- Bu DEPREM sebebiyle TÜRKİYE'NİN DİĞER BÖLGELERİNDEN yardıma koşan İNSANLAR ve bağışlar ile ağzına kadar DOLU HANGARLAR şimdiye kadar görmezden gelmeyi tercih ettiğim HANGİ GERÇEKLERİ HATIRLATIYOR?

2- PKK militanlarının TÜRK ASKERİNE, ÖĞRETMENİNE SALDIRIP, ÖLDÜRMESİ, okulları, iş makinelerini yakması benim ve çocuklara faydalı bir eylem midir? Bunları yapan PKK kime, kimin amacına hizmet ediyor?

3- KÜRTÇE (Ana dilde) EĞİTİMİN NE YARARI var? 4 Kürtçe lehçesi birbirinden çok farklı olduğu için PKK BİLE kendi iç iletişiminde TÜRKÇEYİ KULLANIRKEN, 8 yıllık İlköğretim okulunda bu lehçelerden biri ile eğitim verilmesinin yararı ne olacak? Bu sağlanırsa oğullarım ve torunlarım Türkçeyi nasıl öğrenecek? Bu Türklere YABANCILAŞMAMIZA ve giderek TÜRKİYE’DEN KOPMAMIZA, Türkiye’ye PASAPORT ve VİZE ile GİRMEMİZE YOL AÇMAZ MI? 

Dilerim PKK’ya sempati duyan, destek olan vatandaşlarımız bu soruların cevapları üzerinde düşünürler.

Sevgilerimle.

Tuncay Erciyes

 
Toplam blog
: 67
: 4845
Kayıt tarihi
: 11.12.06
 
 

Ayrik otu tohumu ekip, buğday imajinasyonu yaparak, Buğday  hasatı yapabilir misiniz? Her ne ..