Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Eylül '09

 
Kategori
Basketbol
 

Eurobasket 2009'dan kalanlar

Eurobasket 2009'dan kalanlar
 

Eurobasket 2009 tamamlandı


Polonya'da düzenlenen Avrupa Basketbol Şampiyonası'nda şampiyon İspanya oldu, turnuvaya madalya amacıyla giden Türkiye ise ancak sekizinci olabildi.

NBA'de ve Avrupa'da oynayan çoğu yıldızın olmaması nedeniyle son dönemin en düşük profilli Eurobasket'ini izledik. Turnuva başlarken İspanya ve Fransa en seçkin kadrolara sahip iki takım olarak duruyorlardı. Son üç yılda dünya basketboluna damgasını vuran İspanya turnuvaya kötü başlamasına rağmen 'en iyi' olduğunu ele güne karşı bir kez daha ispatladı. Bunu sadece skora bakarak söylemiyorum, İspanya sahadaki her hareketiyle bunu hak etti. İlk iki tur grubunda güçlü takımlardan Sırbistan ve Türkiye'ye kaybeden İspanya, Slovenya'yı ise ancak uzatmada yenebildi ve diğer üç zayıf takımı yenerek grubunu dördüncü bitirerek çeyrek finale çıktı. Bazıları İspanya'nın eski gücünde olmadığını düşünüyordu ama İspanyollar'ın ''Çeyrek finale çıkalım da, sonra herkesi dümdüz ederiz.'' mantığında olduğuna inanıyordum. Çeyrek finale gelirken birkaç önemli değişiklik yaptılar. Birincisi, forvet pozisyonuna Felipe Reyes yerine tecrübeli Jorge Garbajosa ile başladılar. İkincisi, Jose Calderon'un yerine ilk beşte başlayan turnuvanın en büyük yıldız adayı Ricky Rubio topu kullanmaya çok hevesliydi ve çok kötü oynuyordu. Rubio ilk beş oynamaya devam etti ama aklını başına alarak, daha çok savunmada etkili oldu ve hücumda daha az top kullanmaya başladı. Bu arada, koç Sergio Scariolo da takımla uyumu sağladı. İspanya çeyrek finalde turnuvanın en değerli ikinci kadroya sahip olan takımı Fransa'yı 20 sayı farkla geçtikten sonra, turnuvada beklentilerin aksine çıkış yakalayan Yunanistan'ı da rahat geçti ve final maçında da genç Sırbistan'ı daha maçın ilk dakikalarında farkı açarak rahatlıkla geçti ve kupayı kazandı. İspanya takımının pivotu Pau Gasol beklendiği gibi MVP (en değerli oyuncu) olurken, Rudy Fernandez ile beraber 'En İyi Beş'e de seçildiler. Gasol 18.7 ve 8.2 ribaund ortalamaları sağladı. Ricky Rubio da çeyrek finalden sonra sırasıyla Tony Parker, Vasilis Spanoulis gibi iki tecrübeli ve son derece etkili gardı savunarak çok önemli bir iş yaptı, İspanya'nın maçları bu kadar rahat kazanmasının bir diğer nedeni oldu. Turnuvanın ikincisi Sırbistan sürpriz bir çıkış yaptı. Tecrübeli pivot Nenad Krstic dışında genç isimlerden kurulu bir kadroyla turnuvaya gelen Sırbistan'ın çeyrek finale dahi kalması sürpriz olurdu. İlk günde İspanya'yı yendikten sonra genç gard Teodosic'in yeteneği haricinde genellikle müthiş mücadeleleriyle maçları taşıyan Sırplar 2002 Dünya Basketbol Şampiyonası'ndan sonra ilk kez başarılı oldular. Sırbistan'da gard Teodosic müthiş bir mücadeleye sahne olan yarı final maçında Slovenya'ya toplam 32 sayı atmayı başardı. 5, 2lik asist ortamalasıyla turnuvanın asist kralı olan Teodosic henüz 22 yaşında, gelecek on yıl boyunca Avrupa'nın en değerli beş oyuncusundan birisi olmasını bekliyorum. Sırbistan'ın diğer parlak isimleri Panathinaikos'la anlaşan şutör gard Milenko Tepic ile Valencia'da oynayan pivot Kosta Perovic. Perovic'in yükselişiyle Krstic'i aramayacaklarını düşünüyorum; Teodosic'in yanında Tepic-Velickovic-Perovic iyi isimler; bir de Tripkovic'in yerine hücumda daha etkili bir forvet bulabilirlerse zirveye çıkabilirler. Turnuvanın üçüncüsü Yunanistan beklentilerin üstüne çıktı. Gard Vasilis Spanoulis ve forvet Antonis Fotsis haricinde turnuvaya yıldızlarından yoksun gelen Yunanistan, grup maçlarında zirveye kadar çıktıktan sonra üçüncü oldular, daha sonra ise yarı finalde son turnuvalarda olduğu gibi İspanya'ya elendiler. Yunanistan'da göze batan isimler pivot Bourousis ve forvet Georgios Printezis oldular. Seneye Türkiye'ye yıldızlar gelecek mi, bilemiyorum ama bu kadroyla gelirlerse de büyük işler yapabilirler. Zisis'in daha formda olması beklenebilirdi. Yunanistan'ın Sırbistan'a çok benzeyen bir kadrosu var. Onlar da gard ve pivot pozisyonunda çok iyiler ama üç numarada eksikleri var. Bu noktadaki eksiklerini de giderirlerse daha büyük işlere imza atabilirler. Dördüncü olan Slovenya turnuvanın sürpriz yapabilecek takımlarından biriydi; tam kadro oynayabilselerdi bu turnuvada şampiyon bile olabilirlerdi. Oyun kurucu Beno Udrih turnuvaya hiç gelmedi -ki büyük bir kayıp da olmadı. Turnuvanın ilk maçından sonra forvet/pivot Matias Smodis ile ikinci gard Goran Dragic'in bir daha oynamaması ise büyük sorunlara neden oldu. Üstüne üstlük birinci oyun kurucu Jaka Lakovic de bir türlü bekleneni veremedi. Tabii, Lakovic'in de hakkını yememek lazım. Grubun liderlik maçında Türkiye'ye karşı 38, çeyrek final maçında müthiş bir geri dönüş yaptıkları ve yendikleri Hırvatistan'a karşı 40 ve bu turnuvanın en iyi maçlarından biri olan Sırbistan maçında ise 44 dakika sahada kaldı. Önce Udrih, sonra ise Dragic'in sakatlanması en çok Lakovic'i etkiledi. Özellikle Sırbistan maçında önemli bir düşüş gösterdi ve 1/10'le şut attı, önemli sayıları kaçırdı. Sloven takımının en iyisi ise pivot Erazem Lorbek idi. Geçen sezon CSKA Moskova'da oynayan Lorbek özellikle çeyrek final ve yarı final maçlarında ortaya koyduğu performansla herkesi büyüledi. Sırbistan karşısında faul problemine karşılık double-double yapmayı başardı. Kalan takımlar için de bir-iki kelam edelim: Beşinci Fransa, yıldızlarla dolu kadrosuyla gruplardaki bütün maçlarını kazandı ama en iyi İspanya'ya direnemediler. Fransa toplamda 8-1'lik galibiyet oranıyla turnuvanın en iyisi oldu ama pek bir önemi yok. Gelecek yıl Türkiye'de çeyrek finale kadar yine zorlanmalarını beklemiyorum... Altıncı Hırvatistan turnuvanın en iyi kadrolarından biriyle gelmesine rağmen hep formsuzdu. Gruptan zorlukla çıktılar, çeyrek final maçında arayı iyice açmalarına rağmen rakibin geri dönmesi izin verdiler ve elendiler. Yine de, seneye Türkiye'deler... Yedinci Rusya hiçbir yıldıza sahip olmadan gelip çeyrek finale kadar çıkmayı başardılar; üstelik Fransa ve Yunanistan'ı yendiler ki bu daha önemli... Sekizinci Türkiye de mücadelesiyle turnuvanın en parlak takımlarından birisi oldu... Turnuvanın en büyük hayalkırıklığı kuşkusuz Litvanya oldu. En önemlisi isimler turnuvaya gelmese de en azından çeyrek finale kadar çıkabilecek bir kadroya sahiptiler ama kimseyi yenemediler, büyük ihtimalle özel davetle seneye Türkiye'de izleyeceğiz. Turnuvanın en değerli beşi; Spanoulis-Teodosic-Rudy Fernandez-Lorbek ve Gasol şeklinde. Gasol böylece üçüncü kez en iyi beşe girmeye hak kazandı.
 
Toplam blog
: 641
: 316
Kayıt tarihi
: 16.12.07
 
 

Bir uluslararası ilişkiler öğrencisinin gözünden dünya ve bonusu olarak da futbol... ..