Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Eylül '13

 
Kategori
Sosyoloji
 

Evlilik mi, evcilik mi?

Gazetelerde ve ana haber bültenlerinde sıkça karşılaştığımız kelime grubu “Aile İçi Şiddet”

Evlilik sorumluluğunu taşımaktan aciz, bedeni büyük ama beyni küçük insanların yaptığı evliliklerde sürekli rastlanan bir durumdan bahsediyorum.  Henüz kendi çocukken, bir kadın nasıl anne olabilir? Bağımsız hareket edemeyecek kadar toy bir erkek, nasıl ev reisi olabilir? Annesine olan bağlılığını bağımlılık boyutunda yaşayan bir adamın eşine olan sevgisini de özde değil, sözde yaşadığını söylemek doğru olmaz mı? Bağımlılıkla karıştırılan bağlılık duygusunun, hastalıklı bir durum olduğunu anlamak için tıp doktoru olmak gerekmez ki…  Bağımlı oldukları için boşanmayı hazmedemeyip psikolojik ve fiziksel şiddete başvuran erkeklerin sayısı bir hayli fazla.  Kaldı ki, şiddetin sadece fiziksel boyutu yok ki… Sırf mutsuz etmek için psikolojik savaş verdiren insanlar da var ve bu da şiddetin başka türü.  Egosunu tatmin edebilmek ve kendine olan güvensizliğini aşabilmek umuduyla, eşinin kıskançlık duygusunu tetikleyen hasta ruhlu erkekler veya kadınlar da var ve bu da şiddet. Vazgeçilemeyen erkek sıfatına bürünebilmek uğruna, yok efendim falanca kadın bana baktı, şu kadın beni aradı, eski sevgilim yakamı bırakmıyor gibi çoğu zaman uydurma senaryolarla eşini yıpratan hasta erkeklere bir yuva nasıl emanet edilebilir ki? Evde yaşanan her sorunu çocuk gibi ailesine anlatan, eşini kötüleyerek boşanmak istediğini her fırsatta dile getiren,  fakat iş boşanmaya gelince de timsah gözyaşlarıyla ‘geri dön’ çağrısı yapan o kadar çok insan var ki… Hastalıkta ve sağlıkta… Diye başlayan sadakat sözlerini önemsemeyerek evde eşinin ütülediği pantolon ve gömleklerle dışarda ihanet eden adamlar, pardon erkek müsfetteleri de çok. Kadınların arızalı olanlarına da değinelim biraz;  bazı kadınlar o kadar kaprisli ki, çalıştıkları halde sadece kendileri için harcıyorlar ve evin hiçbir masrafına ortak olmuyorlar. Sonra da neymiş efendim, evi geçindirmek zorunda olan o değilmiş. Eşitlik eşitlik diye her yerde ahkâm kesen hanfendiler, eşitliği de kendilerine göre yorumluyorlar demek ki… Eşi eve geldiğinde “ Hoş geldin kocacığım” demekten aciz birçok kadın var. Şu istisnaları bunun dışında tutuyorum;  Adam eve ekmek getirmiyorsa, aldatıyorsa, eşini eziyor ve ezdiriyorsa, boşanmayla tehdit ediyorsa, dövüyorsa, babasının evine göndermeyle tehdit ediyor hatta gönderiyorsa yani kısacası zulmediyorsa o erkeğe “Hoş geldin kocacığım” demek, denilse bile sıcacık bir tebessümle diyebilmek mümkün değildir. Bu durumda o kocaya haddini bildirmek gerekir. Ya sev, ya terket diyerek net bir çözüme ulaşmak şarttır.

İnsanları evliliğe hazırlamadığınız müddetçe bu kutsal yükün altına sokmayın. Onların da böyle bir yükün altına pervasızca girmelerine engel olabilmek için evlatlarınızı iyi yetiştirin.  Masumların ve ilerde doğacak masum yavruların canını yakmayın. Evlilik okulları yaygınlaşmalı ve zorunlu olmalı. Evlilik, mantık ile duygunun sentezi olursa anlam taşır, aksi halde zehir olur ve topluma da zehir akıtır.

 Mutlu yarınlara…

Mehtap Özay

 İl ve Anadolu Gazeteleri  Köşe Yazıları 2013/ Puslukalem.com

 
Toplam blog
: 22
: 8398
Kayıt tarihi
: 17.03.13
 
 

Öğretmen, Yazmaya çalışan,yazarak konuşanlardan...'Kelimelerin gücü adına!'    ..