Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Mart '20

 
Kategori
Sosyoloji
 

Evliya Çelebi’nin İzinde

 

midesi geniş mi geniş

görüşü dar mı dar

“karnı açlardan çok

kafası açlara acırım”

demiş ya bir bilge

al benden de o kadar!

                               H. E.

 

                Bilirsiniz, Evliya Çelebi, günümüzden yaklaşık 350 yıl önce yaşamış; gezginci bir yazarımız. O günlerin zorlu ulaşım koşullarına aldırmadan, neredeyse tüm İslam ülkelerini, yetmemiş, Avrupa’yı da gezip dolaşmış.

                Birçoğumuzun yaptığı gibi üstünkörü, âdet yerini bulsun türü bir gezi değil onunkisi. Her gittiği yeri inceliyor, araştırıyor adamakıllı. Tarihine de bakıyor, coğrafyasına da… Camisine de bakıyor, kilisesine de… Beyini de dinliyor, paşasını da…

                Ve yazıyor. Bıkmadan, usanmadan gezdiği gibi, bıkmadan usanmadan da yazıyor. Neden böyle yapıyor, bilmem. Kimse O’na böyle bir görev vermemiş ki! (1)

                Demek ki, zevk alıyor; yaptığı işten. “Hayatın boyunca, yorulmak istemezsen, sevdiğin bir işi yap.” derler ya. İşin sırrı bu olsa gerek.

                Bu öğüdü daha veciz söyleyen ünlüler de olmuş.

                Durup dururken, niçin mi Evliya Çelebi ile söze başladım bu kez?

                Var elbette bir gerekçesi. Bir haftadır elimden düşmeyen bir kitap var: Adı, “Evliya Çelebi’nin İzinde Şehirlerimiz” (2)

                Yazarı, Evliya Çelebi’nin bir hemşerisi…

                Evliya Çelebi’nin memleketini söyleyelim önce: Ünlü gezginimiz İstanbul’da doğmuş; ama aslen Kütahyalı

                İşte açıklıyorum; yayımlanmış 11 eseri olan bu yazarımızı:  Ankara eski Vali Yardımcısı YazarErtuğrul Taylan…

                Biliyorum, bu yazarımızı yakından tanıyanlar:

                “İşte burada yanıldın Hüseyin Erkan. Çünkü Ertuğrul Taylan, Kütahyalı değil, Uşaklı… Dahası, Uşak’ın Karahallı ilçesinden…” diye itiraz edecekler hemen.

                Ve bu itiraza benim bir diyeceğim yok; çünkü haklılar.

                Haklılarsa, neden mi Kütahyalı olduğunu söylüyorum?

                Anlatayım:

                Kaymakam ve vali yardımcısı olarak ülkemize uzun yıllar özveriyle hizmet eden yazarımız, 1939’da bugünkü Uşak ilimize bağlı Karahallı ilçesinin Çokaklı köyünde doğmuştur.

                Ancak, o yıllarda Uşak, Kütahya ilimize bağlı bir ilçe merkezidir. Dolayısıyla ilk kimlik belgesinde vilayeti Kütahya olarak yazılmıştır. Uşak, 1953’te vilayet olmuştur.

                Öyleyse, Ertuğrul Taylan hem Uşaklı’dır; hem Kütahyalı

                Ayrıca hâkim olan kızı on yıl Kütahya’da görev yapınca, yazarımız özellikle emekli olduktan sonra, yılda bir iki kez mutlaka gidip gelir; bu güzel kentimize. Dolayısıyla, bu eserinde önce Kütahya’yı anlatır.

                Bu kentimizde bir Evliya Çelebi heykeli, bir Evliya Çelebi Müzesi olduğu gibi, Evliya Çelebi Hastanesi ve Evliya Çelebi İlköğretim Okulu da var.

                Bildiğiniz gibi, çini ve seramik denince Kütahya gelir önce aklımıza. Ve Türkiye’nin ilk ve tek “Çini Müzesi” bu kentimizde... Bu müzede “1766’da Kütahya çinici/fincancı ustaları ile kalfaları arasında yapılan bir sözleşme” bulunduğunu ve bu sözleşmenin, “dünyada bilinen ilk toplu sözleşme” olduğunu da bu kitaptan öğrendim ben.

                Kütahya’nın madence de zengin bir il olduğunun altını özellikle çizmiş yazarımız. 4000 çeşit ürünün elde edilebildiği bor madeni bakımından zengin bir ilimizdir Kütahya.

                Yakın bir gelecekte, günümüzün altın yumurtlayan petrolünün bile pabucunu dama atacak bir madendir bor. Ve dünya rezervinin % 72’si bizim ülkemizde...

                1824’te Avrupalı gezginlerin keşfettiği Çavdarhisar ilçe merkezi yakınındaki M.Ö. 3 bin yıllarından kalma antik Aizanoi kentinde neler varmış; bir bakalım:

                Anadolu’da en iyi korunmuş Zeus Tapınağı ile 15 bin kişilik tiyatro, yanında büyük bir stadyum, iki hamam, dünyanın ilk ticaret borsası, Sütunlu Cadde, iki agora, jimnasyum, nekropeller (toplu mezarlıklar),su bentleri, su kanalları veiki köprü…

                Bilirsiniz,  tarihimizle ilgili çok önemli bir belge olan Orhun Yazıtlarını ilk bulan Ruslar’a esir düşmüş İsveçli bir subay...  Bunu anılarında yazınca, konu ile ilgilenenler Finli ve Rus tarihçiler… Ve uzun araştırmalar sonunda okumayı başaran da Danimarkalı Vilhem Thomsen… Yani en önemli tarihsel belgemizin bulunmasında, araştırılıp okunmasında bizim hiçbir payımız yok. Ne acı değil mi?

                Aynı onun gibi, bizim ülkemizde bulunan tarihi Aizanoi kentini de Avrupalı gezginlerin keşfetmiş olmasını öğrenmek, benim gibi, sizin de içinizde bir yerleri sızlatıyor mu?

                Modası çoktan geçmiş, hiçbir işe yaramaz eften püften şeylerle uğraşmak yerine bilimi ve sanatı ne zaman baş tâcı edeceğiz biz?

                Gezgin yazarımız, Osman Gazi’nin annesi Hayme Ana’nın türbesi bulunan Domaniç’ten sonra, Altıntaş ilçesini anlatır. Niçin mi Altıntaş’tır bu ilçenin adı? Evliya Çelebi veriyor bu sorunun yanıtını:

                Çünkü kasabanın eteğinde bulunduğu taşlık tepeden altın madeni çıkmaktadır.

                Yazarımızın ilçesi Karahallı’daki Halk Kütüphanesi’nde, “Kitap aklın ilacıdır.” yazıyormuş. Ne güzel!..

                Antik Teb şehrinin kütüphane girişinde de, “Ruhun iyileşme yeri” yazısı varmış.

                Binlerce yıl önce “ilkel” dediğimiz insanlar, kitap okuyarak ruhsal hastalıkları tedavi etmeyi keşfetmişken, günümüzde milyonlarca insan, kitap okumak yerine ilaç yutarak ilaç firmalarını zengin ediyor.

                İzmir - Halep kervan yolu üzerindeki Uşak, ülkemizde ilk iki şeker fabrikasından birinin kurulduğu ilimizdir. Ancak bu şeker fabrikası da kapatılmıştır; birçok fabrikayla birlikte.

                “İşsiz sayısı niçin çok ülkemizde?” diye mi sorarsınız siz hâlâ?

                Görevi fabrika açmak olan görevlileri, fabrika kapattıklarında alkışladığımız sürece, kim ne derse desin, her geçen gün işsiz sayımız artacaktır maalesef!               

                                                                                                                   Hüseyin Erkan

                                                                                              huseyinerkan.antalya@gmail.com

------------------------------------------------------------------------------------

(1)   UNESCO, 2011’i “Evliya Çelebi’nin 400. Doğum Yıldönümü” ilan etmiştir.

Evliya Çelebi’nin İzinde Şehirlerimiz,Ertuğrul Taylan, Dorlion Yayınları, 2020                           E-   Posta: dorlionyayinlari@gmail.com; ertugrultaylan@gmail.com

 

 

 

 
Toplam blog
: 303
: 309
Kayıt tarihi
: 21.02.11
 
 

1942'de Antalya'ya bağlı Akseki ilçesinin Gödene (Menteşbey) adlı kuş uçmaz kervan geçmez bir köy..