Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Haziran '11

 
Kategori
Bilim
 

Evrimin motorları – mutasyon ve doğal seçilim

Evrimin motorları – mutasyon ve doğal seçilim
 

7 milyon yıllık kafatası


Hayat bulmuş bir canlı, tek hücre olarak veya hücreler birliği olarak yaşar. Onu çevreleyen bir ortam vardır. Canlı kendisini çevreleyen ortama uyumlu olmak zorundadır. Yoksa yaşayamaz. Canlının özelliklerini çekirdekte bulunan DNA belirler. Şu talihsizliğe bakın ki ortam şartları sürekli olarak değişir (bizim yaşadığımız bir ömür, canlılık tarihinde bir parmak şaklatması kadar bile değildir, o yüzden yaşantımıza bakarak çevre şartları değişmiyor diyemeyiz. Kaldı ki bu kadar kısa sürede bile insanın dünyada yaptığı değişikliği gözleyebiliyoruz). Şu talihe bakın ki DNA değişebilme özelliğine sahiptir. DNA öyle bir yapıya sahiptir ki ister istemez değiştiği zaman sahip olduğu canlının özelliklerini de değiştirir. Buna mutasyon diyoruz. Şöyle olasılıklarımız var: 

Diyelim ki ortam özellikleri değişmedi, canlı da mutasyon geçirmedi. Canlı o ortamda yaşamaya devam eder. Hiçbir sorun yoktur. Bu şekilde bazı canlılar milyonlarca yıl yaşayarak (soylarını devam ettirerek) günümüze gelebilmişlerdir. 

Diyelim ki ortam özellikleri değişmedi, ama canlı mutasyon geçirdi. Yeni özelliklere sahip canlı var olan ortamla çelişmiyorsa yaşamaya devam eder. Özellikleri değişmeyen akrabası da yaşamaya devam eder. 

Diyelim ki ortam özellikleri bir nedenle değişti. Ama canlı değişmedi. Bu haliyle canlı yaşamaya devam edemez, yok olur. Buna doğal seçilim diyoruz. 

Diyelim ki ortam özellikleri bir nedenle değişti. Canlı da bir şekilde mutasyon geçirdi. Eski canlı özellikleri ortama uyumlu olmadığı için yok olur. Yeni canlının yeni özellikleri yeni ortama uyum sağlıyor mu? Sağlamıyorsa yaşayamaz ve o da yok olur. Ama amaçsız bir şekilde kazandığı yeni özellikleri yeni ortama uyum sağlıyorsa yaşamaya devam eder. Buna doğal seçilim diyoruz. 

Değişim amaçlı değildir. Yani ortam değiştiği zaman canlı bilerek o ortama uygun bir değişim geçirmez. Ama geçirdiği değişikliklerden birinde o ortama uyum sağlarsa o özellikleri kazanmış olan canlı yaşamaya devam eder. Burada yaşamaya devam etmekten amaçlanan şey daha çok yaşadığı ortama o özellikte yeni canlılar verebilecek kadar yaşamaktır. Buna doğal seçilim diyoruz. Değişimin %99’u kötü yönde olabilir. Ama doğal seçilim geriye kalan %1’i seçer ve yaşatır. Dünya üzerinde canlılığın gelişmesi bu şekilde olmuştur. 

Mutasyona ve doğal seçilime sayısız örnek verilebilir. Dünya değişen ortam şartlarına uyum sağlayamayıp yok olmuş türlerle doludur. Yok olan türlerin varlığını fosillere bakarak anlıyoruz (Bunlardan başka canlının ortama sınırlı olarak bir uyum sağlama becerisi vardır. Kendimizden örnek vereyim. Yazın sıcak havaya uyum sağlamak için terleriz. Kışın soğuk havaya uyum sağlamak için su kaybederiz, tabi hiçbiri aşırı olmamak şartıyla). 

Canlılar proteinle beslenir. Bir canlının besini başka bir canlı olabilir. Bu durumda iki taraf için de yok olma tehlikesi vardır. Besin olan canlı yok olursa onunla beslenen canlı da yok olur. Bu da doğal seçilimdir. 

Aynı bir tür içinde güçlü olanın yaşama şansı daha fazladır. Örnek olarak, 6 köpek yavrusundan iri yarı olan yavru diğerlerini iteleyip annesinin memesine ulaşabiliyorsa onun diğerlerine göre ileride yavru verecek kadar uzun yaşama olasılığı daha fazladır. Bu da doğal seçilimdir. Biraz daha iri olması genlerinden, DNA’sından gelir. Doğal seçilim daha çok onun yaşamasına şans tanır. 

Bu işler bir hücreli canlılar dünyasında da aynı şekilde devam eder. Örnek olarak, antibiyotikler hücrelerin üremesine engel olur. Ama bazı hücreler zamanla mekanizmaları mutasyon geçirdiği ya da diğerlerinden farklı oldukları için yeni nesil hücreler direnç kazanır ve artık antibiyotikler onları yok edemez. Grip virüsü böyle bir virüstür. Her yıl mutasyon geçirirler ve her yıl üretilen aşılar bir sonraki yıl işe yaramaz olur. Yine aynı nedenle dünya yeni yeni bakteriler ve virüslerle tanışır. Bunlara karşı insanların bağışıklık sistemleri bir süre işe yaramaz çünkü aynı sebeplerle insan vücudu o virüs veya bakteri ile henüz tanışmamıştır. AIDS, kuş gribi, domuz gribi, bu günlerde gündeme gelen C. Coli veya EHEC basili yeni oldukları için insan vücudunun direncinin olmadığı böyle şeylerdir. 

 
Toplam blog
: 125
: 6625
Kayıt tarihi
: 18.11.09
 
 

İstanbul 1980 doğumluyum. Yüksekokul mezunuyum. İstanbul'da oturuyorum. Dünya ve çevre hakkında düşü..