Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Eylül '22

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Eylül

Serin bir Eylül gecesi

Hatta sabah olmak üzere

O malum saatler

Az sonra o geçecek buradan

Hep bu saatte geçer…

Balkondayım, dolunay var bu gece

Köşedeki sokak lambasının altında bir siluet beliriyor

İşte o!

Balkonda öylece durmuş ve neyi beklediğini bilmeden bekleyen yaşlı bir çınar gibiyim

Geceyi aydınlatan dolunay ve dalga sesleri dışında dikkat çeken pek bir şey yoktu yazlıkta o sabah.

Tam köşedeydi

Epeyce bakıştık

İlk defa fark etmiş olmalı ki beni, ilk defa bu kadar dikkatli baktı

Tam ayağa kalkmak için hamle yapacakken o sesi duydum:

“Müzeyyen?”

Müzeyyen donakaldı. Adını nereden biliyordu ki?

Sanki dört yazdır bunu duymayı beklemiş gibiydim.

Evin önündeki banka çöktü adam.

Bir süre öylece bakıştılar, hiç konuşmadan.

Hep uzaklara baktılar. Ne diyeceklerdi? Lafa nereden başlayacaklardı? Kim kime neyi, nasıl soracaktı?

Ama bu sessizliğin de bir ömrü vardı.

“İyi görünüyorsun” dedi Müzeyyen. “Umarım her şey yolundadır?”

“Her şey yolunda, sağ ol.” dedi adam.

“Şaşırdın mı seni tanımama?”

Müzeyyen yine şaşırdı. Nereden biliyordu? Belli etmemek için hiç duraksamadan devam etti.

“Evet, biraz.”

“Neden?“

“Yani olabilir yazlık sonuçta herkes herkesi neredeyse tanır.”

“Evet, doğru. Ama seni sandığından iyi tanıyorum” dedi adam.

İyi tanınmak, bilinmek, fark edilmek, belki daha fazlası. İçinde geçmiş zaman kipi dolu ifadeler.

Müzeyyen çıktı evden, banka oturdu, adamın yanına. Dönüp baktı.

Adam sanki bir sır verecekmiş gibi sokuldu

“Hep bu saatlerde uyanıksın ne zaman geçsem, hep hüzünlü gibisin” dedi.

Baktı Müzeyyen adama, tam bir şeyler diyecekti, sustu.

 “Bu saatlerde balkonda oturup hava almayı severim, iyi gelir bana” dedi geçiştirmek için.

“Hava almak için?” “Her gece mi?” “Tam da benim geçtiğim saatlerde?”

“Evet, başka ne olabilir ki zaten?”

Kendini gereksiz yere savunma ve açıklama yaparken bulan Müzeyyen bir de kendini bu duruma soktuğu için ayrıca gerginleşti. Okları adama çevirmek için:

“Esas senin ne işin var hep bu saatte?” dedi.

Adam duraksadı. Dünyanın en anlamsız sorusunu sormuşcasına ona bakan Müzeyyenin gözlerinin içine baktı.

“Senin her gece burada oturduğunu gördüğüm günden beri hep bu saatte buradan geçiyorum ben.”

Müzeyyen yutkundu.

Ne diyeceğini bilemediği için sadece durdu. Başını çevirip denize doğru baktı. Halâ aklına söyleyecek bir şey gelmemişti. Bu sefer de kolundaki saate bakıp;

“Neyse, benim artık gitmem gerek, iyi geceler” dedi.

“Ne zaman dönüyorsun şehre?” dedi adam.

“Birazdan.”

“Peki. Seni gördüğüme sevindim. Kendine iyi bak.”

“Sen de”.

Arkasını dönüp gitti Müzeyyen.

“Gitme, dur!” dese gidemeyeceğini biliyordu. Bunları düşündükçe daha hızlı yürümeye başladı.

Koşar adımlarla eve girdi.

 

 
Toplam blog
: 57
: 189
Kayıt tarihi
: 15.11.17
 
 

Süleyman Demirel Üniversitesi Halkla İlişkiler - Anadolu Üniversitesi İşletme  Köşe Yazarı/Blogge..