- Kategori
- Doğal Hayat / Çevre
Eyvah! Kuraklık kapımızda
Son günlerde basında, televizyonlarda rastlanan çok önemli bir cümle. 'Kuraklık kapımızda'
Susuz bir kış geçiriyoruz. Uzmanların belirttiğine göre Küresel Isınma kış ortasında Türkiye'yi vurmuş. DSİ Yetkililerinin belirttiğine göre Güney Marmara eylül ayından bu yana geçmiş yıllar ortalamasının çok altında yağış almış. Sadece Güney Marmara mı? Bütün yurtta azalan, hatta hiç. yağmayan yağmurlar sebebiyle barajlardaki su seviyesi tehlike sınırlarının altına inmiş.
Gene uzmanların belirttiğine göre Barajlarda 15 günlük su kalmış. Önceki gün hemen hemen tüm Türkiye'de çiftçiler cuma namazından sonra yağmur ve kar duasına çıkmış.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanımız 'Tarımsal kuraklıktan endişe ediyoruz. Dua edelim, yağmur ve rahmet eksilmesin .'diyor.
Bazı yetkililer yağmur bombası uygulanması gerektiğini savunuyorlar. Bir kaç yıl önce bu çareyi denemişlerdi. Orman ve Su İşleri Bakanımız ise Türkiye'de 7-8 yılda bir bu kuraklık olayının yaşandığını belirtiyor.
Bunlar basında olayın vahameti ile ilgili okuduğumuz yazılar. Gelelim bize. Biz ne yapacağız su sıkıntısında. Daha doğrusu sıkıntıya düşmeden şu anda mevcut suyumuzu idareli kullanmak için ne gibi tedbirler alıyoruz.
Çevremde gördüğüm kadar ile kimse yaklaşan kuraklık tehlikesi ile ilgili bir su ekonomisi tedbiri almıyor ve gelecek tehlikeyi de fazla dert etmiyor. Arada bir kaç kişi , birbirine yolda rastladığında 'yağmur, kar da yağmadı vah vah' diyor bazen.
Oysa ne çabuk unuttuk bir kaç yıl önce yaşadığımız büyük su sıkıntılarını. İstanbul'da çok katlı apartımanlarda basınç azlığı sebebiyle yukarı katlara çıkmayan suları merdivenlerden kovalarla taşıdığımızı. Günde birkaç saat verilen suları depolamak için evin her yerine koyduğumuz kova ve leğenleri, maşrapa ile su kullanmanın sıkıntısını ne çabuk unuttuk.
O yıllarda yaşadığımız büyük su sıkıntısı sebebiyle hepimiz apartmanlarımızın zeminine büyük su depoları inşaa ettirdik tonlarca su alan. Şimdi apartımanın zemininde o depolara bakarak deprem riskinde nasıl bir tehlike karşısında olduğumuzu düşünüp hayıflanıyoruz.
Anlayacağınız biz ancak bir müsibet başımıza gelince çare arama derdine düşüyoruz. O olay geçtikten sonra da çabucak unutuyoruz çektiklerimizi.
Bu sefer böyle olmasın diyeceğim, elimizdeki 15 günlük suyu idareli kullanalım, boşa harcamayalım, hiç değilse bir ay yetsin diyeceğim. Bu arada yetkililerimiz bir çare bulsun, artık dua mı olur, yağmur bombası mı olur, diyeceğim ama nasılsa beni kimse dinlemeyecek.
İyisi mi ben gidip iki,üç kova, maşrapa, leğen falan alayım. Zira sular gelince eskilerini çöpe atmıştım.