Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Mayıs '09

 
Kategori
Futbol
 

Ezberlenmiş nakarat..

Ezberlenmiş nakarat..
 

Hoca 'sarıl bırakma' dedi, hayatta bırakmam!


Beşiktaş'ın ayaklarına gelen fırsatı elini tersiyle itme konusunda tezlere konu olacak bir yeteneği var. Bunca yıldır Beşiktaş'ın şampiyonluk ihtimallerine her seferinde inanan ben, nasıl oluyor da bu tramvaları yaşayıp bir sene sonra tekrar o havaya girebiliyorum, anlayabilmiş değilim. Neyse ki yalnız değilim, benimle birlikte birçok Beşiktaş taraftarı kandırılmış, önce gaza getirilip, sonra aldatılmıştır. Hep aynı nakaratı her sene dinlemekten yorulduk artık. Bu takıma paranı, enerjini veriyorsun, ama 3 kuruşluk keyif bize haram, çektiğin şey olsa olsa kabir azabı olabilir.

Gaziantep'in Sivas'a karşı insanüstü mücadelesinin sonucunda galibiyeti, beni ve tüm Beşiktaşlıları İnönü'ye koşa koşa taşımıştı. Atmosfer muhteşemdi, hani 'iğne atsan yere düşmez' derler ya, o şekilde tribünler. Kaşkolları kaldırmışız, 'bizimkisi bir aşk hikayesi' ni söylüyoruz. Taraftar kenetlenmiş, her yer tıklım tıklım, santrada 3lü yapacağız sanıyoruz. O ne? Çarşı 3lüye de karşı sanırım, bir şampiyonluk tezahüratıyla başlıyor maç. Sanki aksilikler maçın başında bununla başlamış gibi hissediyoruz. Sonrası, koskocaman bir boşluk.. İlk yarı kim ne yaptı, anlayabilmiş değiliz. Delgado, Tello, Holosko yok maçta, arıyoruz bulamıyoruz.. Beşiktaş korkunç bir pas kaybı yüzdesiyle resmen uyuyan devi uyandırdı. Hele gol anlaşılır gibi değil. Amatör takım gibi, faul bekleyip pozisyonu bırakmak, defansa ve Rüştü'nün tecrübesine hç yakışmadı. Bunun aynısını geçen sene ofsayt diyerek durdukları Marsilya maçında da yapıp, maçı dinamitlemişlerdi. Aynısını yaparak taraftarı kahrettiler.

Mustafa Denizli'nin ilk devre çıkardığı dizilişe kimsenin itirazı olamaz. Belki 'Yusuf niye yok?' diyebilenler olabilir, Yusuf tüm maçı çıkaramazdı, zaten 2. yarıyı bile çıkaramadı. Ama Delgado'nun yerine kim oynasa, onun yarısı kadar pas hatası yapmazdı. İzlerken ben saçımı başımı yolmaktan yoruldum, Denizli yorulmadı. Bir takımın kaptanı , haftalardır sadece 1 devre oynayıp o devreyi de bir olumlu pas yapmadan bitirebiliyorsa, burada bir tuhaflık var demektir. Bunun görülmemesi gerçekten inanılmaz. İlk yarının en kötüsü Delgado yerini Yusuf ile, ilk yarının en sinirlisi Gökhan Zan yerini Cisse ile değişince Beşiktaş pas yapmaya başladı. Tam bu sırada Fenerbahçe'nin 'derslik' 2. golü geldi. Üst üste o kadar çok pasın arasına bir kişi bile mi girmez? Bu kadar göstere göstere bir gol yediğimizi yıllardır hatırlamıyorum, yazık, gerçekten yazık. Sonrasında Holosko'nun muhteşem golü hayat verse de, Denizli, sanki 'karşı takımın teknik direktörü'ymüş gibi, takımın her daim en iyisi Ernst'i çıkarıp yerine kanserojen madde Serdar Özkan'ı aldı. Delgado ile birlikte saç baş yolduranlar listesinin en tepesindeki bu arkadaş, doğru yere bir pas atamadığı gibi, aldığı tüm pasları ezdi, sola sıkıştı kaldı, hiçbir topu ortaya kesemedi. Bu iki kişiye varsın artık başka takım sabretsin, Beşiktaş taraftarı gereğinden çok fazla sabretti. Artık bu iki 'futbolcumsu' arkadaş ilk 18'e bile alınmasa gerçekten Beşiktaş zerre kadar bir şey kaybetmeyecek.

Bundan sonra Beşiktaş toparlanamadı, maçın çevrilmesi imkansız hale geldi. Rüştü bana göre her iki golde de hatalıydı, ilk golde topu takip etmedi, 2. golde kafasının üstünden golü yedi. Ama en inanılmaz olan, tüm kale ve kaleci vuruşlarını Fenerbahçeli futbolculara nişanlamasıydı. Yunus Yıldırım, Fenerbahçeli futbolcuların zamandan çalmasına ve Guiza'nın voleybol oynadığını sanmasına seyirci kaldı. (Aynı pozisyonun daha da hafif versiyonuyla Bursa maçında İbrahim Toraman oyun dışı kalmıştı.) Ayrıca Ernst'in penaltısına seyirci kaldı. Beşiktaş iyi oynamasa da, en azından berabere kalabilirdi, hakem sonuca etki etti.

Beşiktaş kötü oynasa da sonuca gidecek yetenekli adamlarıyla iyi pozisyonlar buldu, Fenerbahçe ise ekmeğini resmen taştan çıkardı. Bana göre maçın hakkı beraberlikti. Beşiktaş, en önemli rakibi kaybetmişken, defanssız, Alex'siz, kadrosu sınırlanmış, moralsiz ve motivasyonsuz Fenerbahçe'ye karşı kötü oynayarak affedilmez bir hata yapmıştır. Eğer ilk 6'daki takımlardan birini bile yenemiyorsan, 2 kez yakaladığın liderlik fırsatını elinin tersiyle itiyorsan, şampiyon olmayı haketmiyorsun demektir. Bundan sonra şampiyon olsa bile taraftarın yaşadığı tramva atlatılmaz. Fenerbahçe'nin kazanma iştahını kutluyorum, bunun yarısını tüm seneye yaysaydı, en önemli şampiyonluk adayı olurdu

Lig benim için bitmiştir. Şu noktada, İnönü'de adam gibi maç kazanamayan takımımın şampiyon olmasını gönülden istemiyorum. Beşiktaş'a 'Abdurrahman Çelebi'lik yakışmaz. 3 büyükler bu sene sınıfta kalmıştır, şampiyonluk daha çok hak eden Sivas'ın olmalıdır.

 
Toplam blog
: 55
: 969
Kayıt tarihi
: 15.01.09
 
 

29 yaşındayım. İTÜ Tekstil Mühendisliği mezunuyum. Evliyim. Çocukluğumdan beri futbol gönüllüsüyüm. ..