Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Şubat '22

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Ezilenlerin Sesi: Joker

Hayat, uzak çekimde komedi, yakın planda trajedidir.

Charlie Chaplin
 

İzleyici, karakterin psikolojisine bürünebiliyorsa ve bu yönetmen tarafından sağlanabiliyorsa işte o zaman izleyici ve karakter arasındaki bağ kurulmuştur. Joker filminin yönetmeni ve senaristi Todd Phillips, karaktere yansıttığı aşağılanma, hor görülme, eziliş ve sarsılma temalarını o kadar etkileyici yansıtmış ki seyirci bir anti-kahramandan ziyade kendi kahramanını yaratmış ve duygularını, yaşadıklarını nasıl anlatacağını bilemeyen, görünenin çok uzağında ruh hastası diyebileceğimiz bu karakteri benimsemiş ve kendileriyle özleştirmişlerdir.  

Sorun bende mi yoksa millet iyice deliriyor mu?”

Arthur Fleck (Joaquin Phoenix), komedyen olmak isteyen ve günlük olarak farklı işlerde komedyen olarak çalışan biridir. İnsanları güldürmeye çalışırken aslında etrafındaki insanların tamamen farklı odak noktaları olduğunu keşfetmekte ve insanların başka bir insana ne kadar da kolay zarar verebileceğini yaşadığı talihsiz tecrübelerle keşfetmektedir.

“Umarım ölümüm yaşamımdan daha anlamlı olur.” 

Konuşabileceği birinin olması ona etki etmese de aldığı 7 farklı ilacın etkilerini düşününce artık daha farklı bir hayat istiyor ve konuşacak birini değil konuşulacak biri olmak istiyordu.  Belki de içinde yaşadıklarını en iyi ifade ediş şekli bu yalnızlığın gölgeleriyle olan uyumuydu. Hastalığına sığınarak attığı kahkahalarında bile acı bir haykırış vardı. İnsanlara açıklamak zorunda olduğu bir durum gibi algılanması ve sürekli yanlış anlaşılmaları beraberinde getirmesi artık katlanılmaz bir hal alıyordu. Sığınacak bir liman arıyordu. Her gün yalnız gidilen yollar sadece katlanarak artan acıları beraberinde getiriyordu. Artık anlaşılmak istiyor ve kendini anlatmaktan duyduğu yorgunluktan kurtulmak istiyordu.

 Mutlu

Şehri istila eden fareler bile süper fare olarak haberlerde gösterilirken, annesiyle yaşadığı yalnız ve acınası hayatını nasıl son dakika haberine çevirebilirdi ki? Sadece sanatının anlaşılmasını istiyordu, sadece saygı duyulmak ve alkışlanmak. Hayata neşe ve kahkaha yaymak için geldiğine olan inanç belki de ona umut veriyordu. Anlaşılmak istiyordu ve biraz empati buna yardımcı olabilirdi. Açıklamalar yapmaktan sıkılmıştı. Kendini ifade etmeye çalışmak ve sürekli onay beklemek çok yoruyordu.

Aynı karenin içine kaç hayat sığabilir ki? Toplumun dışladığı, öyle kabul ettiği, zorunlulukla devam eden ya da göstermelik kaç hayat sığabilir? İnsanların garip olarak adlandırdıkları sen, böyle olmayı neden seçtin? Tüm bu zorlamalarla nasıl başa çıkacaksın?

Tüm bu sorulara cevap niteliği sadece zarar vermekse; ya kendine zarar verecekti ya da etrafındaki onun gibi çöp olarak görülen bir nesneyle yer değiştirecekti. Savaşın toplumla mı yoksa düzenle mi başlayacağına karar verip harekete geçmeliydi. Belki de sorun komedyen olmak için yeterince komik olmayışıdır. Belki de hayat ona farklı bir sürpriz planlıyordur. Maskesini takıp o sürprizi karşılaması gerekiyordur. Duymak istediklerini kendine kanıtlayabilmek için önüne çıkan tüm engellerden kurtulması gerekiyordur. Bunun için bir silah ya da hayal gücü yeterli olabilirdi. Peki, Arthur hangisini seçmeli? Tüm o olmak istediği insanları izlerken, aldığı notları gözden geçirirken fark edecektir ki önünde aşması gereken engeller vardır. Kendini tüm o olmak istediği insanlarla karşılaştırırken, gerçeğiyle tanışması ve barışması gerektiğinin farkına varacaktır.

“Akıl hastalığının en kötü yanı herkesin öyle bir şey yokmuş gibi davranmanızı beklemesidir.”

Arthur’un etrafındaki olaylara cevap verişi kahkahasıyla olur ve o anı yakalayamaması, yanlış anlarda kahkaha atması hep yanlış anlaşılırdı. Joker’e dönüşmesinin başlangıcı da böyle olmuştu. Yanlış yerde yanlış zamanlama.. Fakat artık hastalığını anlatacak gücü yoktu ve artık anlatmak da istemiyordu. İfade edecek kelimeleri yoktu. Artık bir şeyler yapmak ve imzasını atmak istiyordu. Ve o ilk ateş sadece bir başlangıçtı. Gotham sokakları suça o kadar alışkın ve gebeydi ki tüm bastırılmış ve gizlenmiş suçların yanında adaleti sağlamak çok zor olacaksa da denemeye değerdi. Belki de kaçıp gizlenmeye bile gerek yoktu.

Karanlıkta İlk Dans

İlk defa kendini ifade edebilmiş, ilk defa özgürce gösterisini yapıyordu. Bu defa kimse ona zarar verememişti. Güç ondaydı. Seyircinin gözünden bir cinayet gibi görünse de, Gotham gibi bir şehir düşünüldüğünde oyunu kuralına göre oynuyordu. “Gülümsemeyi unutma!” mesajından “gülümseme!” göndermesine doğru bir geçiş mesajıyla, Joker karakterine geçiş yapıyoruz. Gücünü kazanmaya başlamış bir karakterle tanışıyoruz. Yeniden doğuş..

“Kısa bir süre önceye dek kimse beni görmüyor gibiydi. Var mıydım, yok muydum bilmiyordum[…] Benim bütün düşüncelerim olumsuz. Hayatım boyunca gerçekten var oldum mu olmadım mı bilmiyorum. Ama şimdi biliyorum. İnsanlar da fark etmeye başladı.”

Hayattaki tek amacı bu soğuk ve karanlık dünyaya kahkaha getirmek olan Arthur, hayatının yoluna girmeye başladığını ve Gotham halkı için bir kahraman yarattığını düşünüyordu. Joker’in yükselişine en büyük katkıyı inandığı tüm şeylerin sahte ve yalan olduğunu öğrenmesi sağlamıştı. Saygı duyduğu bir figür olan Murray Franklin’in  (Robert De Niro) onunla dalga geçmesi, şehrin güç sembollerinden biri olan Thomas Wayne’nin (Brett Cullen) babası olduğunu düşünmesi fakat öğrendiği bir gerçekle annesinin yıllardır ona yalan söylediğinin ortaya çıkması. Gerçeklerin peşine düştüğünde ise neyin gerçek neyin hayal ürünü olduğunu ayırt edecek bilgiye sahip olmaması, aklını iyice karıştırmış ve nefretini en üst düzeye çıkarmıştı.

Murray, Show programında Arthur’u soytarı olarak tanıtmış ve Arthur’un içindeki tüm gerçeği bir alana yöneltmesine katkı sağlamıştır. Bununla birlikte nefret Gotham’da dalgalanmaya başlamıştır. Babası olduğunu düşündüğü Wayne ise annesi Penny Fleck’in (Frances Conray) hasta olduğunu ve Arthur’un evlatlık olduğunu ortaya çıkarmış ve televizyonda kendi insanını palyaço olarak adlandırmıştır. Tüm tutunduğu gerçeklerden soyutlanan Arthur, Joker’e dönüşümünü tamamlamak üzeredir.

“Hangi korkak böyle soğukkanlı bir iş yapar ki? Ancak maskenin arkasına saklanan biri.. Kendinden daha şanslı olanlara imrenen biri.. Ama kendi yüzünü göstermeyecek kadar da korkak. O tür insanlar daha iyi olmadıkça hayatlarında bir yere gelmiş olan bizler de onlara ancak palyaço gibi bakarız.”

Arthur artık Joker olarak sahnede yerini almalıydı ve tabii ki Gotham’da yaşayan birçok kişi de ona palyaço maskesi altında destek verecekti. Artık Show devam etmeli ve sahne boş kalmamalıydı. Kendisinin de ifade ettiği gibi “sürekli mutlu olmaya çalışmak çok zordu.” Annesi garip davranışlar sergileyen, fiziksel şiddet uygulayan biriydi. Tüm bunlar Arthur’un kahkahasının ortaya çıkışındaki acı gerçeği açıklıyordu. Penny’nin ifade edişiyle Arthur hiç ağlamayan, mutlu küçük bir çocuktu. Görmek istediği bir gerçeklik yaratmış ve oğluna hep mutlu olarak seslenmişti. Kendi dünyasında, sahte gerçekleriyle, travmalar yaşamış bir çocuk yetiştirmişti. Joker’in doğması asla tesadüf değildi. Bu sebeple, seyirci Joker filmini izlerken Arthur’a güvenip güvenmeme konusunda hep ikilemde kalır. Savaşında haklı olduğunu düşünürken, aniden tedavi olması gerektiği fikri ortaya çıkar.

Hastane odasında yıllardır annesi olarak tanıdığı Penny Fleck ile tanışır ve yüzleşir. Bu yüzleşme tek yönlü olsa da, sonu çok trajik olacaktır. Belki de tüm yükünden kurtuluşunu sağlayacak olan bir cinayet olacaktır. Nefretini anlatır Penny’ye, gülüşünde bir sıkıntı olduğunu ifade edişini hatırlatır ve onu öldürür. Aynı anda hem içindeki anne figürünü öldürür, hem de yeni bir hayata adım atmak için özgürlüğüne kavuşur. Annesi, gülüşünün sıkıntılı olduğunu defalarca söylese de Arthur gerçeğinin o gülüş olduğunu ifade eder. Mutlu ismini ne kadar yük olarak gördüğünü ve bu ismin Penny ile birlikte yok olduğunu anlatır seyirciye.

“Koskoca hayatımın tek bir dakikası bile mutlu olmadım. Eskiden hayatımı trajedi zannederdim. Ama şimdi fark ediyorum ki tam bir komedi.”

Özgürlük ve Dönüşüm

Murray Franklin Show’a katılmayı en büyük hayali olarak adlandıran Arthur, programda Joker’i sergileyecektir. Önündeki tüm engellerden kurtulmaya başladığını kanıtlamak istemektedir.  Seyirci ise Arthur’la hiç bitmeyecek bir bağ kurmuş ve aklındaki soruları cevaplamaya odaklanmıştır. Tüm bunların sonunda ne olacak? Arthur akıl hastanesine mi yoksa hapishaneye mi gönderilecek? Başlattığı bu kaostan o nasıl etkilenecek? Hiç etkilenmiyormuş gibi görünse de aynada yazan “mutlu bir ifade takın” cümlesiyle mi kapanışı yapacak?

Kaybedecek bir şeyim kalmadı. Artık hiçbir şey bana zarar veremez. Hayatım bir komediden ibaret […] Değilmiş gibi yapmaktan bıktım artık. Komedi görecelidir. Çok şey bilen bu sistemde doğruya da yanlışa da siz karar veriyorsunuz. Aynı şekilde, komik olana da olmayana da yine siz.. Her gün yanınızdan geçiyorum beni fark etmiyorsunuz. Kimse kendini başkasının yerine koymuyor artık.

Arthur’un son şakası göreceli olacaktır. Canlı yayında Murray Franklin’i öldürmek ve Joker’i tüm ülkeye tanıtmak. Gotham yanıyor ve arabanın içinde Gotham sokaklarına bakarken yarattığı kaos ile gurur duyan Arthur’u izler seyirci. Joker artık şovunu bitirmiş ve başlattığı hareket bir uyanışı tetiklemiştir. Şimdi tüm alkışlar Joker içindir. Gerçeğiyle yüzleşme ve eseriyle gurur duyma zamanıdır. Kendini anlamayanlara karşı kesin cevabı ölüm olan bir anti-kahraman yaratılmış, Gotham içinse kahramanına kavuşmanın günü olmuştur.

Asıl sorun şu ki Arthur gerçekten çabaladı. İş arkadaşlarıyla iyi geçinmeye çalıştı. Patronuna yaptıklarının sebebini açıkladı. Annesine gerçekten çok iyi bakıyordu. Hastalığı için uzmanla görüşüyor ve ilaçlarını alıyordu. İnsanlara kahkahasının sebebini açıklamak için kartın üzerine açıklama yazmıştı. Kısacası, Arthur gerçekten çabaladı. Annesinin ona mutlu diye seslenmesi mi onun böyle hissetmesine sebep oldu? Gerçekleri fark etmesi nasıl oldu? Yoksa kahkahalarının sebebini bilmeyen insanların ona karşı şiddet uygulaması mı? Gülerken yanlış anlaşılmak ve o gülmenin ardında yatan acıyı anlatamamak o kadar karışık bir his olmalı ki Arthur gülmekle ağlamayı birbirine karıştırmaya başlamıştır. Gülerken aslında ağlıyordur. Gotham şehrinin siyah beyaz manzarasından kurtulmak pek kolay olmasa da, şehir Arthur’u muhteşem bir şekilde yansıtıyordu. Aralarındaki karşı koyulamaz çekim bir bütünlük sağlamıştı.

Bastırılmış duyguların bir gün açığa çıkması beklendik bir şeyken Arthur annesinin psikolojik yükünden kurtulmayı artık eskisinden de çok istemişti. Zayıflıkları ile başkaldırmayı ve bir kaos yönetmeyi öğreniyordu. Yalanlar üzerine kurulmuş bir toplumda var oluş çabası gösteriyordu. Bir maskenin ardından toplumun gerçeğini yansıtıyordu. Sadece kendi varoluş hikâyesi değil onun gibileri temsil ediyordu. Toplumu düzeltmeye çalışırken bir seri katile dönüşmüş ve düzeni değiştirmişti.

Joker karakteri alkışlanarak başarılı olduğunu düşünse de Arthur hala bir palyaçodur. Hala toplum tarafından dışlanan bir korkaktır. Arthur, Joker olarak bir komedyen olmayı değil, toplumda var olmak isteyen bir bireyi canlandırıyor. ‘Mutlu’ olarak adlandırılmış olan Arthur aslında kahkahasının ardındaki Joker’le gerçeği keşfediyor. Ağlamayı bilmediği için kahkahası duygularını oluşturuyor.

 

 
Toplam blog
: 57
: 280
Kayıt tarihi
: 18.07.15
 
 

1992 yılı İstanbul doğumlu. İlkokulu İstanbul'da okudu, ortaokulu ve liseyi Edirne'de bitirdi. Kara..