Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Şubat '11

 
Kategori
Edebiyat
 

F’yi hep kendisine benzetirdi: “Esmer, uzun, zayıf ve sabahları erken kalkan.”

F’yi  hep kendisine benzetirdi:  “Esmer, uzun, zayıf ve sabahları erken kalkan.”
 

Manisa'da doğan İlhan Berk’in çocukluğu, yoksullukla geçer. Babası, onun doğumundan sonra annesinden ayrılıp başka bir kadınla evlenir. Evin geçimini en büyük kardeşi üstlenir. İkisi kız altı kardeşin en küçüğüdür. Babasız büyümüştür. Babası vardır, ama ondan uzaktır; kalbindeki baba sevgisi izsizdir. Kolay bir çocukluk ve gençlik dönemi geçirmeyen İlhan Berk şiire yürekten sarılır. Şiirde birçok dönemi yaşar. “Yaşama eskisiyim ben” diyen İlhan Berk, 28 ağustos 2008 tarihinde Bodrum`da 92 yaşında şiiri öksüz bırakır. Genç şairlerden Özkan Satılmış İlhan Berk'e aşk'ı sorduğunda 'Bir kadını seversin, sonra seni vurur ve gider, işte aşk bu!' demişti. Düzyazının öğrenilen olduğunu, öğrenilenin de yaratı olamayacağını bu yüzden de düzyazıdan uzak durduğunu söylerdi İlhan Berk. Mektupları ise aşka benzetirdi. Hem de beyaz bir aşka. İlhan Berk, kalabalıklardan çok çabuk sıkılırdı. Şiirden ve kendi dünyasına yakın şeylerden söz edilmiyorsa oradan uzaklaşırdı. Ona göre, okumak, okunmak şair için bir ölçü değildir. Hatta, her şeyini yitirmiş bir toplumda okunmamak iyi bir ölçüdür, iyi bir şair için. 

Memet Fuat’a göre İlhan Berk, “Elinin değdiği şeyi şiire çeviriyor.” Mehmet H. Doğan'a göre 'Değişikliği şiirin anayasası yapmıştır'; Feridun Andaç'a göre 'Zamansızlığın şairi'dir; Orhan Koçak'a göre 'Anlatı doymazı'dır. Ahmet Oktay ise 'Çalışa çalışa şair olmuştur. İmgesel / düşlemsel yanı ise hep başkalarından edinilmiş gibi'dir der. Turgut Uyar'a göre, "Şiir diye bir şey olmasaydı o icat eder.", Cahit Sıtkı'ya göre "Her mısrada bir cigara yaktırır", Sezai Karakoç'a göre, 'İlhan Berk II. Yeninin en bulucusu, en dilcisi, en ülkücüsü, en toplumcusu, en üstünü, en yerlisi'dir. 

Eylül 1952'de Yeditepe Yayınları'ndan çıkan Günaydın Yeryüzü kitabı hakkında 1953 başlarında 'komünizm propagandası' yaptığı gerekçesiyle 142. maddeye muhalefetten dava açılır. Kırşehir Lisesi'nde Fransızca öğretmenidir. Dava İstanbul'da sürmektedir. Tutuksuz yargılanır. Kitabın 'proletaryayı ayağa kaldırdığını' söyleyen bilirkişi raporu okunduğunda, ürperir. Davayı Burhan Apaydın alır. Dava zaman aşımına uğrar. Hayatı boyunca hep Marksizme inanmış olarak yaşar. 1989'da yaptığı bir söyleşide bu inancının hiç değişmediğini söyler. Türkiye gibi ülkelerin sosyalizmden başka kurtuluş yollarının bulunmadığına inanır. Dünya görüşü Marksçı olsa da siyaseti yaşamına bulaştırmaz , siyasete büyük bir ilgi duymaz. 

Fransız edebiyatından yaptığı olağanüstü şiir çevirileri olan İlhan Berk’in kendi şiirinde de Fransız şair Apollinaire’den etkilendiğini ve bu etkinin de şiirine yansıdığını görebiliriz... Apollinaire dizeleri arka arkaya sıralamaz, boşluklarla, şiiri dolduruyordu. İlhan Berk de bu yeni tekniği şiirinde uyguluyordu. Şaşırtan ve heyecanlandıran şiiri yazdığına inanan İlhan Berk, şiiri sarsacak sözcüklerin peşindeydi. Okuru tekdüzelikten birdenbire şaşırtma eğilimi içindeydi. Rimbaud: " Şiir, tüm anlamları sürekli bir biçimde büyük bir güçle ve bilinçli olarak altüst etmelidir.' der. Anlam yasak bölgelere girmeli, kapıları zorlamalı, girdiği yeri de bilmemeli, kapatılmalı, ağzını, yüzünü dağıtmalı anlamın. Şiir anlaşıldığında şiir olmaktan çıkar der Rimbaud. Şiirde, tıpkı Rimbaud gibi anlamı reddeden ilhan Berk de şiirin us’la yazılmayacağına inanırdı. 

Gençliğinde etkilendiğini söylediği şairler Yahya Kemâl, Ahmet Haşim, Nâzım Hikmet'tir. İlhan Berk, şiirin siyasallaştırılmasına karşıydı. Nazım’ın bir şiir ikonu haline getirilmesine ve şiirin ideolojiye alet edilip sloganlaştırılmasına hep uzak olmuştur. Aragon, Eluard’ı örnek alarak kendi sol dünya görüşüne göre şiirler yazar. Sanata ve sanatçıya bakışı geniş bir estetik pencereden olmuştur. O, Türk şiirinin yaşlanmayan hep genç kalan usta kalemiydi. Şiirdeki arayışı da sürekli değişim içindeydi. İlhan Berk 1953 yılına kadar kitaplarında gerçekçi bir şair görüntüsü sergilese de 1953’te “Yenilik” dergisinde yayımladığı “Saint Antoine’nin Güvercinleri”nde İkinci Yeni’nin renklerinin oluştuğunu görürüz. İlhan Berk “İkinci Yeni”nin bir altın çağ olduğuna inanan şairlerdendi. İkinci Yeni'nin sözcülüğünü üstleniyor, İkinci Yeni'nin kurucularından daha İkinci Yeni'ci oluyordu. Geleneksel ve batılı şiir biçimleri üzerinde sürekli denemeler yaptı. 

İnsanı, tarihi, doğayı, kutsal kitapları, mitolojiyi ve kentleri şiirinde farklı bir çağrışımla sunan, çarpıcılığı ve şaşırtıcılığı bir ilke gibi benimseyen İlhan Berk, sürekli kendini yenileyen bir şiir ustasıydı. Kısacası Memet Fuat’ın da imlediği gibi 

“Dokunduğu her şey şiirdi.” 

- Ne yapıyorsun? Yeryüzünün yaşına çalışıyorum. Yeryüzü şiirinde olduğu gibi ya da ; yine Taşbaskı kitabından Gökyüzü şiirinde yazdığı gibi Manzara uyanır doğrular kendini. Neden sonra gökyüzü gelir. Aynasını tutar. Şaşırtıcı ve çarpıcı şiirlerin ustasıydı 

ÇIT 

Çıt 

der 

ölüm 

çıt 

avluya 

düşen 

gölge 

İlhan Berk bu kısa şiirinde de aradaki boşluklarla insanın kalbine oturan acı ve kederi imler.Gölge ise ayrılıktır ... En çok da ölümü çağrıştırır. Kısa ve vurucu dizelerle okuyanı şaşırtır İlhan Berk. Memet Fuat'ın çok güzel bir sözü vardır: Şairleri ölüm günleriyle değil, doğum günleriyle anmalıyız.” Ama İlhan Berk’in doğum tarihini araştırdığımızda yalnızca 1918 yılı ile karşılaşıyoruz. Ay ve gün belirsiz. 

F’yi hep kendisine benzetirdi İlhan Berk. “Esmer, uzun, zayıf ve sabahları erken kalkan.” 

28 Ağustos 2008’de Bodrum’da bir F eksildi. Ege’nin uzun, zayıf ve sabahları erken kalkan şairin ölümüyle kıyılara vuran dalgaları, artık öksüz. 

Mine Ömer 

 

 

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 56
: 504
Kayıt tarihi
: 05.10.09
 
 

Mine Ömer; Larnaka, Kıbrıs doğumludur. Kıbrıs Bayrak Radyosu'nda memur olarak çalıştı. Haber ..