Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Aralık '13

 
Kategori
Güncel
 

Fadime Ayvalıtaş'ın evlat acısını ölüm mü dindirmeliydi?

Fadime Ayvalıtaş'ın evlat acısını ölüm mü dindirmeliydi?
 

Gezi direnişi sırasında katledilen Mehmet Ayvalıtaş’ın annesi Fadime Ayvalıtaş 20 Kasım günü Çapul TV’ye şu açıklamaları yapmıştı.

“Gezi direnişinde çocuklarını kaybeden biz anneler bir araya geldiğimizde ağlamaktan başka bir şey yapamıyoruz. Herkes kendi evladını anlatıyor. Herkes kendi kuzusunun güzel bir anısını anlatıyor. Daha yaramız kabuk bağlamamıştır, ama diğer taraftan da sürekli tuz basıyorlar. Başbakan, ‘başın sağ olsun’ demek bir yana, arayıp sabır dileyebilirdi.

‘Anneler ağlamasın’ diyor. Ben de diyorum ki, ilk başta biz anneleri öldürün ki biz evlatlarımız ölürken ağlamayalım.”

Fadime Ayvalıtaş evlat acısına daha fazla dayanamayıp kalp krizi geçirdi ve yaşama veda etti. Aslına bakarsanız Mehmet’in ölümüyle zaten çoktan yitmişti Fadime Ana. “Önce bizi öldürün.” Evlat acısını yaşamamak için çaresiz bir çözüm sunuyordu.

“Analar ağlamasın” diyen bir Başbakan’ın samimiyetini sınamaya devam etmemize gerek kalıyor mu? Anaların gözyaşını dindirmeyi bir kenara bırakın. Kendi iktidarından rahatsız gençlerin üzerine polisi salarak ölümlere neden olan bir iktidar, anaların gözyaşını da mı kategorize ediyor? Kendi seçmen kitlesini muhaliflere karşı kışkırtan bir iktidarın memlekette huzur istemesi ne kadar mümkün? Mehmet eylemcilerin üzerine cipiyle dalan bir sürücü tarafından öldürüldü. Eylemci öldürmenin cezaya tabi olmadığı bir ülkede bu kadar ucuzdu işte yaşam. O kadar açık bir cinayetin davası bu kadar erteleniyorsa ve uzatılıyorsa adaleti kimden bekleyeceğiz?

Fadime Ana işte artık daha fazla acı yaşamamak için öldü aslında. Bir ölüm acısının bile adaletin tecellisiyle yatıştırılmadığı bir ülkede bir ana ancak ölerek acıdan kurtulabilirdi. Ölüm acısının ölümle unutulduğu bir ülke burası…

Mehmet’in davası yine ertelendiğinde şu açıklamayı yapmıştı Fadime Ayvalıtaş. “Benim Mehmet’imin katilini İstanbul Valisi dâhil ilk günden korudu. Vali o gece yağmur yağıyordu ve araba kayıp kaza yaptı’ demiş. O gece yağmur yoktu. Sadece onlar mı yaşıyor bu İstanbul’da. Sabah gelirken içinde bir ümitle gelmiştim, katil tutuklanır diye. Ama Mehmet’imin katilini kolladılar. Ben hiçbir yerde böyle bir adalet görmedim”

Evet, görmedik. Üstelik bu davaların silahlı polislerin gölgesinde görüldüğünü de düşündüğünüzde gizliden gizliye 12 Eylül uygulamalarının yaşandığına kanaat getirebilirsiniz.

Geçtiğimiz gün Cüneyt Özdemir’in 5N1K programında BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık’a isyanını düşünüyorum. Haklı bir isyan… Sırrı Sakık’ın doğru bir düşünceyi ifade ediş biçiminde ben de ciddi bir sorun olduğunu düşünüyorum. Bütçe görüşmeleri sırasında AKP’li Oya Eronat'a 'Acısının keyfini çıkaran kadın' diyen BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık, bu açıklamasında o güne kadar acıları kategorize edenlere yönelik bir tepki ortaya koymaya çalışırken, politikadan bağımsız olarak düşünmemiz gereken “evlat acısı” kavramını kategorize ediyordu belki de farkında olmadan.

Oysa ırkı, dini, fikri ne olursa olsun. Bir evlat öldüğünde ölen bir de ana vardır. Kayıp evladının yolunu gözlerken yiten Berfo Ana’yı da unutmadan, anaların ağlamadığı, evlatların bir hiç uğruna ölmediği, kayıplara karıştırılmadığı özgür bir ülke nasıl kurulur, diye düşünmeli. Siyasetin harcayacağı mesai bunu içermeli…

http://www.twitter.com/dgnozcn

doganozcanbando@gmail.com

 

 
Toplam blog
: 87
: 1141
Kayıt tarihi
: 28.11.12
 
 

Uludağ Üniversitesi İktisat bölümü mezunuyum. Ancak dört yıldır müzikle uğraşmaktayım. Trompet ça..