Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Haziran '08

 
Kategori
Edebiyat
 

Fahriye abla şairi dıranas 99 yaşında !

Ayrılış, Ayışığı, Hatıra, Kar, Evreni Sevmek ki, Son Aşk, Sokaklar… Bu isimler çok tanıdık gelmez belki ilk anda. Aslında bunlar ünlü şairimiz Ahmet Muhip Dıranas’ın şiirlerinin adı. Olvido; ama özellikle Fahriye Abla desem, sanırım çok kişi belki şairini anımsamaz ama, bu şiirden birkaç dize aklına geliverir. Bu şiirden yola çıkarak kurgulanan sinema filmini mutlaka duyan, izleyen vardır.

Bugün onun ölümünün 28. yılı. 21 Haziran 1980’de dilimizde dolaşan şiirleriyle bize güzel duygular yaşatmayı başarmış olan Dıranas, yaşasaydı bu yıl 99 yaşında olacaktı. Onu saygıyla anarken, yaşamından bir kesit de sunmak istiyorum.

Ahmet Muhip Dıranas 1909 yılında Sinop'un Salı köyünde dünyaya gelir. Ankara Erkek Lisesi'ni bitirir. Şiir sevgisinin gelişmesinde onun lisedeki edebiyat öğretmenleri Faruk Nafiz Çamlıbel ve Ahmet Hamdi Tanpınar’dır. Lise'yi bitirdikten sonra 1930-1935 yılları arasında Hâkimiyet-i Milliye gazetesinde çalışır. Ankara Hukuk Fakültesi'nde iki yıllık öğrenciliğinin ardından, İstanbul'a gider, Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'ne kaydolup bu fakülteyi bitirir.

Güzel Sanatlar Akademisi Kütüphane Müdürlüğü, Dolmabahçe Resim ve Heykel Müzesi resim yardımcılığında bulunur. 1938'de Ankara'ya dönen Dıranas, CHP Genel Merkezi'nde Halkevleri Kültür ve Sanat Yayınları'nı yönetir. Ağrı dolaylarında askerlik görevini yaptıktan sonra, Ankara'da Çocuk Esirgeme Kurumu Yayın Müdürü, Kurum Başkanı (1957-1960), daha sonra İş Bankası Yönetim Kurulu üyesi olur. Devlet Tiyatrosu Edebî Kurul Başkanlığı, Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu üyeliği de yapan Dıranas, politikaya atılarak Zafer gazetesinde yazılar yazar. Birkaç kez DP'den milletvekili adayı olursa da seçilemez. Kuşkusuz bir sanatçının, namuslu, onurlu bir şairin, üstelik giderek azgınlaşan sağ bir iktidar partisinden seçilememesi onu çok da rahatsız etmez, politikayı bırakır, şiirlerine döner.

Evet Ahmet Muhip Dıranas hece şiirinin son kuşağından bir şairimiz. Ancak Batı şiirinden özellikle Baudelaire, Verlaine’den etkilenmiş, kendinden bir iki kuşak sonrası şairler üzerinde, az sayıda şiiriyle bile olsa, uzun süre etkili olmuştur. O da hocası Ahmet Hamdi Tanpınar gibi az sayıda şiir yazmış ve yayımlamış, şiire başladıktan neredeyse elli yıl sonra (1974) kitaplaştırmıştır.

Gerek Fransız şiiri, gerekse kendinden önceki kuşaktan ustaları Ahmet Haşim ve Ahmet Hamdi Tanpınar'dan aldığı etkileri sanatına yedirerek özgün bir şiire ulaşmıştır. Dıranas, hece ölçüsü sınırlarında kalmasına karşın, durak ve vurgu yerlerini değiştirmiş, gelenekselde çağdaşlığı yakalamıştır. Çağrışım gücü yüksek, yurdu, insanı ve doğası ile barışık, alışılmadık deyiş örgüsüyle unutulmaz şiirler yazmıştır. Şiirlerinde aşk, doğa, ölüm, anılar, sığ olmayan bir anlatımla ve düşündürücü boyutlar içinde yer alır.

Ahmet Muhip Dıranas da Cahit Sıtkı Tarancı gibi şiirde ahenge ve sese önem verir. Örneğin Kar şiirinde Ahmet Muhip sesi ön plana çıkarırken Olvido adlı şiirinde ne sesi anlama ne de anlamı sese baskın kılmıştır.

Ahmet Muhip Dıranas’ın yayımlanan ilk şiiri 15 Eylül 1926’da, Muhip Atalay imzasıyla Milli Mecmua'da çıkan "Bir Kadına" adlı şiirdir.Dıranas Ankara Erkek Lisesi’nde öğrencidir o sıralarda. Sonra kendi imzası ile çeşitli dergilerde şiirleri yayımlanır.

Dıranas’ın çeşitli dergilerde yayımlanan şiirleri, 1974 yılında İş Bankası Kültür Yayınları arasında, "Şiirler" adı ile çıkar.Şair 65 yaşındadır bu kitabı çıktığında. Ayrıca "Kırık Saz" adlı eseri de çıkmıştır. Dıranas’ın ölümünden sonra yayımlanan yapıtları Yazılar (Adam Yayınları, Haziran 1994), Oyunlar Gölgeler, Çıkmaz, Finten. (Adam Yayınları 1995, İstanbul), Toplu Yazıları ( YKY 2000), Şiirler (YKY Kasım 20069

Evet yazıma son noktayı koyarken, şiirleriyle içimizde yaşayan Dıranas’ı Fahriye Abla şiiriyle bir kez daha sevgiyle, saygıyla analım.

FAHRİYE ABLA

Hava keskin bir kömür kokusuyla dolar,
Kapanırdı daha gün batmadan kapılar.
Bu, afyon ruhu gibi baygın mahalleden,
Hayalimde tek çizgi bir sen kalmışsın, sen!
Hülyasındaki geniş aydınlığa gülen
Gözlerin, dişlerin ve ak pak gerdanınla
Ne güzel komşumuzdun sen, Fahriye Abla!

Eviniz kutu gibi küçücük bir evdi,
Sarmaşıklarla balkonu ökük bir evdi;
Güneşin batmasına yakın saatlerde
Yıkanırdı gölgesi kuytu bir derede.
Yaz, kış yeşil bir saksı ıtır pencerede;
Bahçende akasyalar açardı baharla.
Ne şirin komşumuzdun sen, Fahriye Abla!

Önce upuzun, sonra kesik saçın vardı;
Tenin buğdaysı, boyun bir başak kadardı.
İçini gıcıklardı bütün erkeklerin
Altın bileziklerle dolu bileklerin.
Açılırdı rüzgârda kısa eteklerin;
Açık saçık şarkılar söylerdin en fazla.
Ne çapkın komşumuzdun sen, Fahriye Abla!

Gönül verdin derlerdi o delikanlıya,
En sonunda varmışsın bir Erzincanlıya.
Bilmem şimdi hâlâ bu ilk kocanda mısın,
Hâlâ dağları karlı Erzincan?da mısın?
Bırak, geçmiş günleri gönlüm hatırlasın;
Hâtırada kalan şey değişmez zamanla,
Ne vefalı komşumuzdun sen, Fahriye Abla!

 
Toplam blog
: 178
: 1483
Kayıt tarihi
: 01.06.08
 
 

1946 yılında Gaziantep’in Oğuzeli ilçesinde doğdum. İlkokulu aynı ilçede, ortaokulu Ceyhan’da, li..