Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Nisan '11

 
Kategori
İlişkiler
 

Fanilalı kadınlar

Fanilalı kadınlar
 

benden


(Ruhunun pencereleri ardına kadar açık olduğundan olsa gerek, adını bulamadığım bir yazardan alıntı olarak E-Postalarda dolaşan, blog ve forumlara “alıntı” notuyla konulan “fanila giyen kadınlar” başlıklı bir metin üzerinde konuyu bozmadan biraz düzenleme yaptım) 

Onlar tam ortada duran orta direk kadınlarındandır. Eylül'ün başlarından sonra, havaya ilk serinlikler inmeye başladığında fanilalarını giyerler. İlkbaharın yaz gelişini müjdeleyen ılık sıcaklığını hissetmeye başlayana kadar çıkartmazlar üzerlerinden. Hatta kimisinin uyurken giydiği çorapları, pazen pijamaları vardır. Çoğu yünlü terliklerini ve hırkalarını yataklarının kenarında hazır bulundurur.

Onların tiril tiril sabahlıkları, burunları açık terlikleri, ince askılı gecelikleri bulunmaz. Aslında öykünürler ve zaman zaman gidip alırlar da; ama bir türlü giyemezler. Giymeleri de pek bir iğreti durur üzerlerinde. Onlara ait değildir çünkü. Sevgililerinden, kocalarından önce en çok kendileri güler bu duruma. Kiminin ellerinde, kiminin dudak büklümlerinde, kiminin saç perçemlerinde, kiminin güçlü baldırlarında, kiminin de kendiliğinden oynak kalçalarında tutuludur seksilikleri. Bunların ayrımında olmadıkları gibi erkeklerden önce kadın arkadaşları fark eder tüm bu ayrıntılarını.

Onlar erkeklere göz süzmeyi, cilveli oyunlar kurmayı, çaktırmadan dokunmaları, ses tonlarına işve koymayı, şuh kahkahaları pek beceremezler. Aslında içten içe becermek isterler. Hatta fanila giymeyen kadınları sessizce ve ciddiye alarak izledikten sonra, onlar gibi olmaya karar verdikleri geceler de olur. Sabahları aynanın karşısında saçlarını tutma ve dökme biçimini, göz süzmeyi, şuh kahkahayı denerler. Denedikçe ya katılarak gülerler kendilerine ya da “adam sen de boş ver ben böyleyim işte” diyerek çıkarlar dışarı.

Son derece aşka tutkulu kadınlar olmalarına rağmen, bunu göstermekten çok anlaşılmayı beklerler. Onlar orta alanda kaybolan kadınlardan oldukları için anlaması ve ulaşması biraz emek ister. Onların ruhlarında her daim açan pembe bahar dalları hep saklı durur. Baharın gelişini herkesten önce sessiz bir coşku ile karşılarlar. Saf bir yanları vardır. Pek çok olumsuzluğa rağmen çabuk inanıp pek çok kereler aldanırlar. Hatta öylesine saftırlar ki ruhlarının aradığı her neyse bir gün bir yerlerde gelip kendilerini mutlaka bulacağına inanırlar. 

Aşkın hakkını sıradan kadınlar verirler. Ünlü olanlar, bakımlı ve güzel görünmek için harcadıkları yoğun emekten dolayı aşka yeterli zaman ayırmazlar... Katherine Hepburn 

Sert, katı ve güçlü görünür çoğu, ama çok çabuk kırıldıklarını az insan fark eder. Geçmişlerine, aşklarına, dostluklarına, çocukken âşık oldukları film yıldızına, bazı şarkılara, kullanımdan düştüğü hâlde hatırası hatırına eski eşyalarına fazlasıyla bağlıdırlar. Ve kabul etmek istemeseler de giderek annelerine benzemeye başlarlar. Huysuzlukları tuttu mu hayatı hem kendilerine hem de çevrelerine dar ederler.

Ancak onlarla korkmadan ömürlük bir ilişki kurulabilir. Yaşamı geniş alanlara yayarken ayrıntıya takılan tutkuyu ağır ağır keşfetmeyi, bir göğse dayanarak uyumayı, güne erken başlamaları, yağmurdan sonra toprak kokusunu duymayı ve her aradığınızda yanınızda olacağını bilmenin huzurunu yaşarsınız.

Pek çok erkek ve hatta pek çok kadın, yaşamın gerçekliğini yapan ayrıntıları hep “orada” hazır olan “fanila giyen kadınlarla” paylaşmak yerine, onları zor durumlarda tutunacak bir dost eli görür. Eğer fanila giyen bir kadınla yaşamsal bir ilişkiniz olmadıysa ruhunuzun hâlâ kapalı duran bir penceresi var demektir. 

Bu kadınların fanila giymeleri üşüdüklerinden değildir. Kadınların beden ısısı düşük olduğundan çevresel soğuk koşullara erkeklerden daha uyumludurlar. Öyle çok sıkı sıkı giyinmek istemezler. Giyinenlerin de genelde bir kansızlık sorunu vardır. Buradaki fanila toplumsal bir kümelemeyi simgeliyor bence. Yani orta direk kadınlarıdır bunlar. Öyle süslü püslü, saten ipek çamaşırlarla şehvetlerini sunacak kadar özgür değillerdir. Bu yüzden çok iyi ev hanımı ve anne olurlar da erkeğin cinsel şehvetine görsel açıdan hitap etmekte zorlanırlar. Bu zorlanım kusurlu bir cinsiyet kimliğine bağlı olmaktan çok içinde var oldukları yaşantı kültürünün "aile kadını" algısına uyumlu davranmak kaygısıyla oluşur. Muharrem Soyek
** 

 
Toplam blog
: 363
: 1765
Kayıt tarihi
: 04.08.08
 
 

Parasız yatılı Darüşşafaka Özel Lisesi'nde iki yılı hazırlık sınıfı olmak üzere yedi buçuk yıl ok..