Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Mart '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Farid Farjad ve düşündürdükleri...

Farid Farjad ve düşündürdükleri...
 

Kemanı ağlayan adam


Doğu mistiktir, batı ise çıplak realist. Doğunun ruhu vardır, batının aklı. Doğunun çizgileri, yuvarlak, esnek, kıvrımlı; batınınki ise keskin ve sivri. Biri derin, diğeri yüzeyseldir.

Doğu mistisizmi ile batı realizmi çok nadiren sanatta buluşurlar. Tıpkı Farid Farjad’ın kemanı yorumlayışındaki doğu-batı sentezi gibi.

Farid Farjad: Dünyaca ünlü, İran’lı keman virtüözü. Amerika’da yaşıyor. 1938 yılında Tahran’da doğup; 1966 yılında Tahran Müzik Konservatuar’ında klasik müzik üzerine mastır yapmış. Bundan sonraki dönemde Tahran Senfoni Orkestra’sında önemli görevler almış hatta başkemancı olmuş.

Ne zaman ki; kendi öz yurdunda müzik yasaklanmış, sırtlayıp kemanını düşmüş uzak diyarların yollarına. Çalışmalarına Amerika’da devam etmiş. Öyle ya, müziği yasaklayabilen, kapkara zihniyetle bir başına kemanıyla savaşamazdı ki… Şimdi kemanı ağlatan adam olarak biliniyor… Kim bilir, belki de kemanın böylesine ağlama nedeni, yurduna duyduğu özlemdir…

Onun yorumuyla Golha’yı dinlerken amansız hasreti duymamak mümkün mü?

http://www.youtube.com/watch?v=BbEw5X9QzMs&feature=related

Kendisi bugünlerde ülkemizin misafiri. İstanbul, İzmir, Antalya ve Diyarbakır’da bir dizi konserler verecek.

Şair ruhuyla, ülkemiz için yaptığı ilk yorum; “yurdum kokuyor, burada nefes alırken İran’ı soluyorum.” Bülbül altın kafeste…

Kendisinin bu yorumunu duyunca aklıma yüzlerce düşünce üşüşüyor. Kurtulamıyorum…

Örneğin, Sinan Çetin’in Abdullah Gül ile Hindistan’a uçarken yaptığı konuşma aklıma geliyor: “Nihayet sanatı destekleyen bir cumhurbaşkanımız var!” Bunu söylerken, bir gün kendisine de sinema yasakları getirilebilir olasılığı hiç aklından geçti mi ki, diye düşünüyorum.

Ardından tüm avamlığı ile Seda Sayan’ın cümlesi takılıyor beynime: “Erdoğan dünya ahiret benim ağabeyimdir.” Şimdilerde kendisi, Kızılhisar bardakları gibi dizi dizi eskittiği kocalarını yan yana sıralarken, yarın bir gün kendisinin de dört numaralı zevce olarak sıraya geçirileceğini hiç hayal etti mi ki?

Açılıma destek yemeğine çağırılan ve bu çağrıya koşa koşa giden irili ufaklı peynir düşkünleri. Kapana kısıldıklarında soluğu nerede alacaklar?

Ardından, Org. Büyükanıt’ın eşi, Filiz Büyükanıt’ın, gözyaşlarını sessiz hıçkırıklarla yutarak, 8 Mart’ta Atamızın defterine yazdıklarını düşünüyorum…

“Aziz Atam, İlke ve devrimlerin, sosyal, siyasal ve kültürel alanlarda arka planda bırakılmış Türk kadınını layık olduğu yüceliğe ulaştırmakla kalmamış, bu konuda tüm uluslara da örnek olmuştur. Bizi yürümekte olduğumuz yoldan alıkoymak ve ilkelerini aşındırmak isteyenlere hiçbir zaman izin vermeyeceğimizden asla şüphen olmasın. Huzurunda saygıyla eğiliyoruz”

Kemanı ağlayan adam; Farid Farjad’ı düşündükçe, umarım bir gün bizim, Cihat Aşkın’larmızın, Suna Kan’larımızın, hatta Suat Suna’larımızın kemanları da ağlamaz, demekten kendimi alamıyorum.

“Bir memlekette, namuslular, namussuzlar kadar cesur olmadıkça, o memlekette kurtuluş yoktur” diyor İsmet İnönü.

Cesaret, salt korkusuzluk değil; korkuya rağmen üstüne gidebilmektir!

Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün 1 Aralık 2008 yılı verilerine göre Türkiye’deki cezaevi sayısı 384 tanedir. Toplam kapasiteleri ise 99.509 kişidir. İki katını daha açsalar bile, bu ülkenin cezaevleri kapasitesi, namusluların tamamını kapatmaya yetmez!

İşte bu yüzden, aydınlık bakabilen ve görebilen herkesin Atatürk Türkiye’sine sahip çıkma adına mücadeleye devam etmesi gerektiğine inanıyorum.

KORKMADAN VE ONURLUCA!

...

Türkiye'deki cezaevleri ile ilgli link: http://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrkiyedeki_ceza_evleri

 
Toplam blog
: 135
: 3170
Kayıt tarihi
: 23.07.08
 
 

Eğitim sürecinin bazı bölümleri Almanya ve İngiltere'de olmak üzere en son PAÜ'den eğitim uzmanlı..