Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ocak '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Fenerbahçe Sivas'ta lideri değiştirdi

Fenerbahçe Sivas'ta lideri değiştirdi
 

En son bloğumu 15 Ocak'ta, Sinop'tan Sivas'a sessiz sedasız geçtiğim gün yazmışım. O gün bugündür tık yok...

Yolculuğumu kimseye haber vermemiştim aslında ama, yine de fark edenler olmuş. İlk kutlama İDO’dan geldi. İstanbul Deniz Otobüsleri yani… Ne alâka, ben de anlamadım. Ama hoşuma da gitmedi değil. Arkadan daha çok borç para istediğim zaman beni hiç üzmeyen, kırmayan, parayı ne yapacaksın, ne zaman ödeyeceksin diye sormayan dostlardan geldi kutlamalar.

Henüz bu yüzden kimseyle bozuşmadım. Allah korusun aramızda bir problem olduğu gün, hepsinin bana nasıl da dirsek çevireceklerini, azılı bir düşman gibi karşıma dikileceklerini, gerekirse donuma kadar her şeyi elimden almak için nasıl da mücadele edeceklerini çok iyi biliyorum.

Ama hepsinin birer iyi gün dostu olduğunda şüphe yok. En büyük dileğim, bir yılın sonunda Sivas’tan Siirt’e doğru yola çıktığımda, bu iyi gün dostlarına hiç ihtiyacım kalmamış olması.

Bir yıl kalmayı planladığım Sivas'ta geçirdiğim bu iki haftalık sürede tek bir yazı bile yazamadığımı görünce, acaba burada ilham perileri yok mu, diyecektim ki, âşıklar diyarında olduğumu hatırladım.

Aslında işlerimin yoğunluğu yüzünden blog yazmaya fırsatım olmadığını biliyorum. Hatta bu yüzden Şile toplantısına bile katılamadım. Umarım bunun karşılığını alırım ve bu sevinci de siz blog dostlarımla paylaşırım.

Sivas’taki bir yıllık zorunlu ikametimin ilk günlerinden itibaren kendime daha düzenli bir program yapmaya karar verdim. Çalışmalarımı biraz daha yoğunlaştırmak, kendime biraz daha fazla zaman ayırmak, özellikle de bunu bir gelir kaynağına dönüştürmek zorundayım.

Umarım gayretlerimin bir faydasını görür, bu sevincimi de siz blog dostlarımla paylaşırım.

Yazmaya fırsat bulamayınca okumaya hiç kalmıyor. Gene de bazı kaçamaklar yaptığımı söylemeliyim. Zaten tek tük de olsa yazdığım yorumlardan bu belli oluyor.

Uzun bir aradan sonra şeytanın bacağını kırmama sevgili takımım Fenerbahçe sebep oldu. Sivas’ı kendi sahasında farklı yenip lideri değiştirdi.

“Kendisi lider olamadı ki” filan gibi bir düşünceyi aklınızdan geçirmeyin sakın, en kötü ihtimalle Ali Sami Yen’de biz o düğümü çözeriz.

*****

Takım tutmak böyle bir şey işte. Bağlandığınız renkleri hep seviyorsunuz, savunuyorsunuz. Burada ölçü ne galibiyet, ne mağlubiyet, ne güzel, ne de kötü oyun. Sadece renkler… O renklerin sizde uyandırdığı duygular…

Eğrisine, doğrusuna, yanlışına bakmadan, bir şeyi sürekli sevmek ve savunmak istiyorsanız, futbol kulüpleri bunun için birebirdir… Bu duygu rekabet yaratıyor, rekabet de taraftarı ve takımı daha çok coşturuyor.

Bazı arkadaşlarımız futbolla pek ilgilenmiyorlar, daha doğrusu öyle zannediyorlar. Belki de onu gereksiz buluyorlar. Fakat futbol yerine siyasi tercihlere bağlandıklarını, bazı siyasi kanaatleri ölesiye savunduklarını, yani fanatik bir taraftar olduklarını farkedemiyorlar.

Takım tutmak duygusal bir yoldur. Onu sadece seversiniz, niye sevdiğinizi düşünmezsiniz, sevmeye lâyık olup olmadığını da araştırmazsınız.

Fakat partiler öyle mi ya? Onları niye sevdiğimizi bilmek zorundayız. En azından bir sebebimiz olmalı ve o sebep ortadan kalktığında, beklentilerimize cevap veren başka bir partiye oy da verebilmeliyiz, gönül de bağlayabilmeliyiz.

Ne zamana kadar? Daha iyisi ortaya çıkıncaya kadar…

*****

Temizlik, doğruluk, iyilik ve güzellik… Sübjektif tarafları olmakla beraber objektif yönleri ağır basan bu değerlere sahip çıkmak zorundayız.

Kirlilik, eğrilik, kötülük ve çirkinlik, bunların karşısında sadece, savunulacak hiçbir yanı olmayan kavramlardır.

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..