Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Mart '08

 
Kategori
Futbol
 

Fenerbahçe ve Hacı Bekir Şerbeti

Fenerbahçe ve Hacı Bekir Şerbeti
 

4 Mart 2008 günü İspanya’da Şampiyonlar Ligi futbol karşılaşmalarından Sevilla ve Fenerbahçe Spor Kulüpleri arasında futbol maçı oynandı. İlk maçı İstanbul’da; Türkiye temsilcimiz Fenerbahçe 3 -2 kazanmıştı. Çeyrek finale kalmak için çok zorlu olacağı önceden belli olan karşılaşmada Fenerbahçe Spor Kulübü Futbol Takımı normal süreyi de uzatma sürelerini de 3 – 2 mağlup bitirdi. Bu sonuç, Şampiyonlar Ligi’nde yer alacak ilk 8 takımı belirlemek için yeterli değildi. Penaltı atışları yapıldı. Ve Fenerbahçe Spor Kulübü Futbol Takımı penaltı atışlarını 3 -2 galip bitirince, toplam sonuçta 5 – 5 biten bir karşılaşma sonucu oldu ve Sevilla Spor Kulübü Futbol takımını elemiş oldu. Böylece Fenerbahçe Spor Kulübü Futbol Takımı Avrupa’nın ilk 8 futbol takımı içine girdi. Ülke puanı ve Türk futbolu açısından çok önemli bir sonuç elde etti. Fanatik olmayan herkes sevindi.

5 Mart 2008 günü sabah arabamla işe gelirken tam 8.45’te Radyo D’de Hakan Gündüz’ün programında; sunucunun ünlü konuğu, araştırmacı televizyoncu ve bir zamanların da Fenerbahçe Spor Kulübü yöneticiliğini yapmış olan Uğur Dündar’dı. Uğur Dündar bu maç ile ilgili yorumunda mealen aynen şöyle dedi:

“Fenerbahçemiz 2 defa UEFA Kupası kazanmış olan Sevilla’yı eledi. Çok gururlandık. Böylece Fenerbahçemiz UEFA Kupası almış kadar oldu”.

Demek ki bir zamanlar Dünya Kupası’nı kazanan takımını herhangi bir şekilde eleyiversen Dünya Şampiyonu olunacaktı. Hatta 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası eleme maçlarında İngiltere’ye karşı 3 – 2 galip gelerek İngiltere’yi eleyen Hırvatistan’ı da şimdiden Avrupa Şampiyonu yapmalıydık. Çünkü İngiltere daha önce Dünya Kupası’nı kazanmıştı.

Tecrübeli televizyoncu çok ince mesaj veriyordu. “Bu mesajda ne var, bu sözlerde ne var” diyenler olabildiği gibi, “fanatik taraftarlar” bunun altında çok şey ararlar. Çünkü, Türkiye’mize UEFA Kupası’nı 2000 yılında ilk ve tek Galatasaray Spor Kulübü Futbol Takımı kazandırmıştır. Bu Kupa kazanıldığında da başta Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım olmak üzere birçok yönetici ve spor yazarı “tesadüf” demişlerdir. Oysa tesadüf, bir kez olur, iki kez olur. Haydi üç kez olsun. Tam 10 maç, hiç yenilmeden, 2 İngiliz, 2 Fransız, 2 Alman, 2 İtalyan ve 2 İspanyol takımına karşı galip veya berabere kalınarak tesadüf Kupa alınır mı?

Uç noktalarda olan rakip taraftar görüşünde tabi ki alınır.

“Galatasaray Spor Kulübü Futbol Takımı tesadüf eseri UEFA Kupası’nı almıştır. Ardından bir tesadüf daha olmuştur. Bir de UEFA’nın üstüne Süper Kupa almıştır. Hepsi tesadüftür”.

O zaman, 4 Mart 2008 günü oynanan maçta elenen takımın belirlenmesi penaltılarla belli olunca, Fenerbahçe Spor Kulübü Futbol Takımı’nın Sevilla Spor Kulübü Futbol Takımı’nı elemesi de tesadüf olmaz mı?

Fanatik Galatasaray Spor Kulübü Futbol Takımı taraftarlarına göre tabi ki olur, tabi ki tesadüftür. Fanatik Fenerbahçe Spor Kulübü taraftarlarının söylemine karşı bir söylem de tabi ki geliştirilir. Fanatik Galatasaray Spor Kulübü taraftarlarına da böyle bir söylem hakkı hiç savunmamamıza rağmen tabi ki doğar.

Vallahi bu söylemler Allah’ın bile gücüne gitmiştir, ama “fanatik söylemcilerin” gücüne gitmemiştir. Yıllardır aynı söylem, yıllardır aynı ince göndermeler yapılmaktadır.

“Tesadüf”.

“UEFA Kupası almış kadar olmak”.

Söylemlerin arkası kesilmez ki:

“2001’deki UEFA statüsüne göre, şimdiki gibi eleme usulü yoktu. Maçlar gruplara ayrılarak oynatıldığından ilk 2 takımın bir üst tura çıkabilmesi için 4 takımlı bir grupta 6 maç, daha fazla takımlı gruplarda ise 6’dan da fazla maçlar oynanıyordu. Yani Fenerbahçe Spor Kulübü Futbol Takımı’nın Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek finale çıkması için oynadığı toplam 8 maç vardı. Çeyrek finale daha önce ilk defa yükselene Galatasaray Spor Kulübü Futbol Takımı’nın 2001 yılında ikinci tur için oynadığı maç sayısı toplamda 12 idi”.

Statü değişikliği, kulüplerin elinde olan bir şey değildir. Şimdi “idam” cezası kaldırılmıştır. Ama geçmişte çok idamlar olmuştur. Şimdi o insanlara “boşu boşuna gittiler” diyebilir miyiz? İnsan ölümüne “acımak” başka, “idama karşı” olmak başka, o an “yürürlükte olan yasa” başka şeylerdir.

Söylemlere devam:

“Tesadüf”.

“UEFA Kupası almış kadar olmak”.

“Daha çok maç yaparak veya daha az maç yaparak aynı statüye erişmek”.

Sen de al, o da alsın, şu da alsın, herkes alsın Avrupa’da Kupa. Böyle söylemler, fanatik olmayanları “fanatik” yapmak için söylenmektedir. Bilerek, tasarlayarak, taammüden (!...).

Yapmayın be kardeşim, yapmayın ne olur? Bırakın herkes sevinsin Galatasaray Spor Kulübü Futbol Takımı’nın aldığı UEFA ve Süper Kupa’sına. Bırakın bu işin tesadüfünü bilmem nesini. Fenerbahçe Spor Kulübü Futbol Takımı’nın Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek finale çıkmasına herkes sevinebilsin. Bırakın ince mesajları.

7 Mart 2008 günlü bütün gazetelerde; Fenerbahçe Spor Kulübü Futbol Takımı’nın Sevilla Spor Kulübü Futbol Takımı’nı penaltılarla eleyerek Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek finale kalmasıyla ilgili olarak, Galatasaray Spor Kulübü eski Başkan’ı Faruk Süren’in açıklamaları yer aldı:

“O kadar da önemli bir şey değil. Henüz bizim 7 sene önce çıktığımız seviyeye geldiler. Düşünsenize, Arsenal çeyrek finale kaldı diye Londra’da bayram yapıyorlar! Biz UEFA Kupası’nı kazandık, henüz böyle bir kupayı kazanan başka Türk takımı yok. Onun için bunları abartmamak lazım”.

Galatasaray Spor Kulübü Futbol Takımı’nın 2000 yılında UEFA Kupasını ve Süper Kupa’yı kazandığı zaman Kulüp Başkanı Faruk Süren’di. Yukarıda söylediği sözler, bizim yazının başından beri anlatmaya çalıştığımız “tesadüf” söylemine karşı söylenen ve bu söylemlere karşı doğan bir hak’tan olmuştur. Bu hak’kı savunmuyoruz, ancak kulüpler her zaman birbirlerine sözümona böyle bir hak doğduğundan hareketle kinayeli göndermeler yapmaktadırlar. Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı ve yöneticilerinin Galatasaray Spor Kulübü Futbol Takımı’nın 2000 yılında aldığı UEFA ve Süper Kupa’ya karşı söylenen “tesadüf” söylemini nasıl savunmuyorsak, Galatasaray Spor Kulübü eski Başkanı’nın söylediği söylemi de savunmuyoruz. Halk arasında kullanılan bir tabiri burada söylemek etik açıdan uygun olmayacağı için söylemiyorum. Ama anlaşılacaktır.

Bu bir “yarışa” (!...) dönmüştür. Bu “yarışın” da olduğu bellidir.

Burada başka bir konu daha ortaya çıkıyor. Galatasaray Spor Kulübü ve Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanları ve yöneticileri hangi taraftar sınıfına girerler? “Sadece taraftar” mı yoksa “fanatik taraftar” mı?

Bu yöneticilerin böyle konuşmak zorunda oldukları (!...) göz önüne alındığı zaman, hangi taraftar sınıfına girerler, gerçekten karar vermek zor. Galatasaray Spor Kulübü’nün şimdiki Başkanı Özhan Canaydın, “fair play” ödülü sahibidir. Ama fanatik taraftarlarınca pek sevilmemektedir. Kimileri basiretsizlikle, kimileri iyi yönetici olmamakla, kimileri de Galatasaray Spor Kulübü’nün hakkını yeterli çıkışlarla ve konuşmalarla yapamadığından hareketle “makbul” Başkan’larından pek saymazlar. Makbul Başkan, çataçat konuşan, sağa sola saldıran, yerli yersiz çıkışlarla her türlü tahriki yaratan ve bunları yaparken de sözümona “kulübünün menfaatini korumak” gerekçesiyle kendi taraftarlarına onların istediği mesajları verendir. İşte bu yüzden, “böyle konuşmak zorundadırlar”.

Zamanın Galatasaray Spor Kulübü Başkanı Ali Tanrıyar, “Galatasaray’ı sevmeyen ölsün” dememiş miydi?

Arada sırada yelkenler de indirilmektedir tabi ki. Değilse hep “saldıran” görünmek toplum gözünde pek makbul değildir. Bütün kulüp yöneticileri zaman zaman şerbet sunarlar, zaman zaman da kin ve nefret tohumları ekerler. Bunu 6 Mart 2008 günlü Milliyet Gazetesi’nde Ercan Güven “Bir Günde Bir Misli Büyümek” başlıklı yazısında şöyle belirtiyor:

“Maç bitmiş, söz Aziz Yıldırım’da... Eskiden olsa gözleri irileşmiş, sesi adrenalinden gitmiş, hırsından yerinde duramayan ve medyadan girip rakiplerden çıkan bir Aziz Yıldırım beklersiniz değil mi? Eski çamlar bardak olmuş Hacı Bekir şerbeti sunuyor”.

İnsan “bu şerbet daha ne kadar sunulacak, daha ne kadar devam edecek?” diye merak ediyor.

 
Toplam blog
: 135
: 1226
Kayıt tarihi
: 11.10.06
 
 

Ankara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu Öğretim Üyesi. Spor Sosyolojisi, Popüler Kültü..