Finike - Portakaldan fazlası... Bir cennetin adı!

“Portakal” sözcüğünü duyduğunda ağzı sulanmayanınız var mıdır?

Yaraladığınız kabuğuna parmağınızı daldırdığınız anda ortalığa yayılan nefis kokunun tetiklediği derin bir nefes alma refleksiyle başınızın geriye gittiğini ve gözünüzü kapayıp yaşamın güzelliğini tüm benliğinizde hissettiğinizi hayal ettiniz, öyle değil mi?  

Kabuğunun yarısını tek hamlede baştan başa yarıp alıverdiğiniz ve ikinci hamlenizde tüm albenisiyle avucunuzda bulduğunuz bu harika meyveyi meğer ne çok özlemiş olduğunuzu şu an hissettirmenin acımasızlık olduğunu düşündüğünüzü seziyorum…

Ve önce ikiye bölüp yarısını sol avucunuzda muhafazaya alırken diğer yarısından  usta bir el hareketiyle ayırdığınız çeyreği ağzınıza atıp damağınızda ezerek bir iki çiğnemeyle midenize gönderirkenki o keyfi ve yaşam sevincini…

Duyumsadınız değil mi?

Allah’ın en büyük lütuflarından biri…

Portakal…

Bu sihirli sözcükle bir arada otomatiğe bağlanmış gibi dudaklarımızdan dökülüveren bir sözcük daha var.

“Finike”

“Finike Portakalı”

Peki neyin nesidir bu Finike?

Sadece bir portakal markası mı?

Finike, portakalımızın ana vatanıdır.

Antalya – Muğla karayolunda Şahin Tepesi’nden Kumluca’yı kuşbakışı gördüğünüz anda Akdeniz’in mavilikleriyle Torosların yeşillikleri arasına  yayılmış o muazzam ova, Finike Ovası’dır bu lezzetin kaynağı.

Bu yeşil cenneti baştan başa katettiğinizde varacağınız güzelliğin adı da Finike’dir.

Finike Portakalından yola çıkarak vardığınız bu yerin adı portakalın Finike’sidir.

Yani,“Finike Portakalı” sadece portakaldan ibaret değildir. Portakaldan fazlasıdır.

Portakaldır ve de Finike’dir.

Finike, portakalıyla adı bütün dünyada ünlenmiş olmakla birlikte pek kimsenin bilmediği bir cennetin de adıdır.

Yani şimdilerde bilinmiyor.

Yoksa, bu cennet geçmişte keşfedilmiş elbet ve yurt edinilmiş.

Işıklar ülkesi Likya’lılar bu cenneti bir dönem başkent yapmışlar.

Lymra: bugün dahi cennet bahçesi…

...

Yazın yaklaşmasıyla birlikte hepimizde bir telaştır başlıyor.

Tatilimizi nerede geçireceğiz?

Toplaşıyoruz tıkış tıkış Marmaris, Bodrum, Kuşadası, Çeşme… Büyükşehirlerimizdeki kalabalığımızla yine bir arada tatil yapıyoruz sözüm ona.

Doğal güzellikleriyle, billur gibi deniziyle, asırlık ağaçlarının gölgesinde keyf yapılabilecek bakir ve uçsuz bucaksız plajlarıyla varlığından habersiz olduğumuz cennetlerin en güzellerinden olan Finike gibi zenginliklerimizden bihaber…

Anadolumu’zun özgünlüğünü tenefüs edebileceğiniz otantik kent merkezinin büyüleyiciliğinden uzakta…

Yemyeşil ırmakların bir küçük kasabayı nasıl güzelleştirebileceğinin ayırdına varamadan…

Bir yaz tatilimizi daha heba edip gittiğimizi bilmeden…

…

Size bir şey diyeyim mi?

Burada Finike’nin nasıl bir emsalsiz güzellik olduğunu anlatmayacağım.

Şu kadarını söyleyeyim…

Finike, bundan tam 40 yıl önce, Marmaris’i gördüğümde hissettiklerimi anımsatıyor bana…

Buranın fazladan bir de plajı var, doyumsuz… Marmaris’inki gibi “bir gıdım” olmayan…

Bir kere baştan başa yürümek gerek, yalın ayak…

.,.

İnanmadınız mı?

Sorun değil…

Finike öyle kalakalsın, bozulmadan…

Siz de görmeyiverin…

Kaybeden siz olursunuz, Finike değil!

Kenan IŞIK