Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Mayıs '16

 
Kategori
Özel Günler
 

Gazi-1964'lülerin Özdere toplantısı...

Gazi-1964'lülerin Özdere toplantısı...
 

Gazi 64. Arkadaşlar yürüyelim, hayır artık oturalım...!


Özdere nire biz nire… Dayan dizlerim dayan bire…
 
Artık zor geliyor böyle uzun geziler… Ama yine de arkadaşlarımız arasında delikanlı gibi olanlar var.. Koşturup duruyorlar.
 
Biz Gazi Eğitim Enstitüsü’ İngilizce Bölümü’nden 1964 yılında mezun olanlar, yıllar sonra da olsa eski bir alışkanlığımızı unutmuyoruz.. Uçuyoruz, kaçıyoruz, sonra mutlaka bir yerde buluşuyoruz. 
 
İki yıl önce mezuniyetimizin 50. yıldönümü idi ve toplantımız Gazi Eğitim Enstitüsü’nün bulunduğu Ankara’da oldu… Kalan Hocalarımızla  buluştuk, okulumuzu ziyaret ettik. Eski anıları yadettik…
 
Sonra bir yıl geçti aradan. Bu yıl da  4-5 Mayıs 2016 tarihleri arasında İzmir, Gümüldür, Özdere’de deniz kıyısında bir Turistik Otelde buluşmaya söz verdik. 
 
Bu işleri daima çevreden, çevreyi iyi tanıyan arkadaşlar organize ediyorlar. Bu kez de İzmir’li arkadaşlar Fevzi Şimşek, Ahmet Uğur, Rafet Şanlıtürk bu işleri organize ettiler. Özdere’de çok güzel bir oteli iki geceliğine, uygun bir fiyatla ayarlamışlar. Çok iyiydi, mutlu kaldık. Manzara boldu. Zaten ikinci gün  çok güzel bir gezi yaptık.
 
İkinci gün Selçuk’a uğradık çok fazla kalmadık, oradan Şirince’ye geçtik. Buraya daha önce de gelmiştik. Çok çetin olan yollarını düzeltmişler; şimdi turistlerin gelmesi, gezmesi için çok daha elverişli bir yer olmuş . 
 
Şirince'de arkadaşlar gezdiler, dolaştılar… Çok mutlu ayrıldılar. Burada söylenecek bir şey var. Şirince’ye iyi bir tuvalet lazım. Bu da laf mı diyeceksiniz ama; turist istiyorsanız; yiyecek içeceğe nasıl önem veriyorsanız, bu işlere de önem vereceksiniz..!
 
Şirince’den sonra Tire’ye geldik. Aslında biz Türkiye’nin küçük kasabalarını ne kadar az biliyormuşuz, bunu bir kez daha anladım. Tire çok şirin bir Ege kasabası ; köftesiyle ünlüymüş. Çarşısında “Tire Köftesi” yapan bir çok lokanta var. Biz de birisine girerek bu tereyağında domates içinde pişirilen, ünlü köftelerden yiyerek karnımızı doyurduk. Biraz çarşıda gezildi. Ben, beyin hasarlı bir arkadaşımızla arabada oturduk.. Bekledik (Benim ayaklar kolay kolay yürümüyor ki…!)  Meğer Tire  “Keçe”den yapılmış ürünleriyle ünlüymüş. Arkadaşlar bazı hediyelik eşyalar aldılar. 
 
Bilmezdim İzmir’den hareket eden bir demiryolu, buraya, Tire’ye kadar gelirmiş..  Çok güzel, tarihi bir de Demiryolu garı var. Garın çevresi çok yeşil bir park. İnsanlar burada mutlu görünüyor ama tren artık çalışmıyormuş veya turistlerin isteği üzerine bazen çalışıyormuş..! İşte o kadar. Tabii dolmuşların, otobüslerin vızır vızır çalıştığı bu yerlerde tren çalıştırmak pek de akıl karı değil.. Bilemiyorum. Bu işi bir de Tire’lire sormak gerekir..! 
 
Hadi oradan da hareket ettik. Hedef : “Bayındır” .  Bilin bakalım Bayındır neyi ile ünlüdür? Çiçekleriyle. Evet  5.Mayıs tarihinde burada uğradığımızda bir “Uluslararası Çiçek Festivali” vardı ve caddeler, sokaklar çiçeklerden geçilmiyordu… Çiçek çiçek her yer çiçek.. Burada bir buçuk saat mola verdik, herkes ellerinde envai türlü çiçeklerle otobüse geldiler. 
 
Otobüs hareket etti ama sağımız çiçek, solumuz çiçek bahçeleriyle doluydu. Anladık ki, Çiçekçilik Bayındır’a çok para kazandırıyor. Bayındırlılar Avrupa’yı çiçeksiz bırakmıyorlar. Ben Yalova’yı Çiçekçilikte uzman sanırdım ama Bayındır’ı gördükten sonra, helal olsun, dedim kendi kendime. Mis gibi kokan bir kent görmek istiyorsanız Bayındır’a gelin,,,
 
Sağımızda solumuzda Ödemiş, Demirci gibi  bir çok kasabayı uğramadan geçtik. Daha sonra yine Selçuk’a uğradıktan sonra Gümüldür, Özdere yoluna saptık. 
 
Burada bütün dağlar denize dik iniyor. Oysa biz bu dik dağların üzerinden aşarak ilerlememiz gerekiyor. Özdere yolunda deniz körfezler halinde bir görünüyor, bir görünmüyor… İşte bizim Otel İzmir’den 1.5 saat ötede bir yerde, harika bir körfeze kurulmuş bir cennet parçasıydı. 
 
İlk gün oteli ve çevresini tanımakla geçmişti. Otelde sadece 27 tane Bulgaristan’lı turist vardı. Birkaç tane de Alman turist. Otele varıp, kahvaltı ettikten sonra, felaket bir yağmur, boran başladı… Ama nasıl yağıyor. Neyse bir saat sonra hiçbir şey kalmadı.
 
İkinci gün iki araba dolusu (Bulgar arabası) Bulgar turisti daha geldi. Bunlarla bu koca otel döner mi, biraz kuşkudayım. Biz kaç kişiydik : Galiba 40 kişi. 45 kişi geleceğini beyan etmiş ama son anda birkaç kişi sağlık durumlarını gerekçe göstererek vazgeçmişler.
 
Genellikle, ikinci günün akşamı bizimkiler bir Balo yaparlar. Herkes en güzel elbiselerini giyerler, kravatlarını takarlar (smokinlerini giyecek değiller ya..!)  geceye arzı endam ederler. Anlaşma üzerine Otel bize en güzel yemeklerini çıkarır (o gece seçkin yemeğimiz balıktı!) Yedik içtik, bir güzel dans ettik; göbek attık; kurtlarımızı döktük. Göbek atamayanlar benim gibi uzaktan alkış tutup, hey heylediler…
 
Ertesi günde “Sepet havası” günüydü. Yani 6.Mayıs… Hadi gelirken, dolmuş bizi otelden 2 km uzakta yolun ortasında bırakmıştı. Tesadüfen bir araba aldı otele getirdi de.. Giderken ne yapacağız. Herkes bizim için seferber oldu. Herkes İzmir’e kadar alacağına söz verdi. Kalkış saati koydunsa söz verenleri bul..! Sağ olsun arkadaşlarımız. Ayak yürüse, mesele değil… Eskiden olsa İzmir’e kadar yürür giderdim. Ama vakit çok geç… 
 
Neyse Ahmet bize bir dolmuş ayarlamış. Dolmuş bizi Gaziemir, Cuma Ovası’nda bıraktı. Niye? Çünkü İzmir Metrosu “İZBAN” oradan başlıyormuş. Dolmuşçu bizi caddede bıraktı. “İzban” hemen şurada, dedi… Hemen şurada dediği yer, 1 km aşağıdaymış. Nasıl yürüdüğümü ben bilirim. 
 
Metro’ya bindikten sonra, iş kolaydı.. İzban bizi taa Karşıyaka’ya kadar getirdi. Karşıyaka’da ise kızım beni bekliyordu. Kavuşmak mutluluktu. İzmir’de iki gün daha kaldık.
 
Bundan sonraki Buluşma bakalım hangi bahara… Çıkar mıyız, çıkmaz mıyız? Veya kimler daha yollarda dökülür kalır. Bilemiyorum.
 
Ama ben eski arkadaşlarımı görünce çok seviniyorum.. Gözlerimden yaşlar geliyor. Onların hiç birisi o ilk öğretmen tazeliklerini, saflıklarını ve temizliklerini yitirmediler. Hep Cumhuriyet çocukları olarak, hep iyi insanlar olarak, iyi insanlar yetiştirdiler. Tümüyle  gurur duyuyorum. Onları görünce müthiş seviniyorum. Arkadaşlarım, dostlarım benim. Siz daha çok yaşayın. Yetiştirdiğiniz nice kuşaklar var… Bu gurur size yeter..!
 
Not: İlgili resimler Milliyet Blog “Galeri” kısmında. Bakarsanız..!
 
 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..