Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Mayıs '16

 
Kategori
Blog
 

Blog-avaz...

Blog-avaz...
 

Blogavaz… Ya da Blog-avaz… 
 
Avaz ne demek? Bağırmak, çağırmak, nara atmak, feryat etmek…demek.
 
Aşık Veysel ne demiş: "Sinemi deler avazın / Turnam senin sunam senin." 
 
Peki, avazı atan kim?
 
Bir kere başta ben bağırıp çağırıyorum. Elbette keyfimizden değil… “Memleketin dertlerinden naşi..” diyecek olsak, bu blog’da bile : “Ulan ne nankör adamsın, şu memlekette yiyip içiyorsun, yine de bu memlekete…” diye gelecek karşı-avazların çokluğu beni korkutuyor. Onun için sözümü geri alıyorum. Ve..
 
Memleket mazbut ama… diyecekken, biri oradan atılıyor , “memleket mazbut amma velakin cücükler bozuk…” deyip işin içinden çıkıyor. Evet bugün de 4 arslan yavrusu şehit olmuş, gel de avazını koyverme, hüngür hüngür ağlama… Genç insanlar gidiyor be; biz de öylesine seyrediyoruz. Avaz lazım avaz...!
 
Gel de avazını koyverme…
 
Başbakan gümbür gümbür konuştu.. Hiç gitmeyecekmiş gibi Başbakanlık yaptı ama bir göz kaş işaretiyle cumbur lop gitti… Avaz?? Yok avaz… Çünkü kendi düşen ağlamaz. Çünkü artık insanlar bazı mevkilere göz kaş işaretiyle geliyorlar; göz kaş işaretiyle gidiyorlar… Vatandaş gerçek nedenini anlamıyor bile. 
 
Avaz koparan, bir tek gidenin kendisi… O da içinden, kimselere göstermeden… Gizli gizli, “kendim ettim, kendim buldum..” diyerekten… Eee ne yaparsın, etmeden bulma dünyası… Sen istediğin kadar ben bu memleketin sahibiyim de, özgüvenle çık konuş, danış… Hop diye gidiyorsun, gerçek nedenini bile bilmiyorsun… Önemli olan kimseye “Gözünün üzerinde kaşın var,” demeyeceksin… Yoksa seni al aşağı ederler. Nasıl olduğunu anlayamazsın…
 
Avaz’lar yükseliyor her yerden… Başta benden ve her yerden…
 
Peki ben niye bağırıyorum. 
 
Her şeyden önce, sağ kalçamda “romatizmal artaroid” denen bir durum var. İlaçlarımı içtim mi, merhemlerimi sürdüm mü, eh biraz iyiyim; sürünüyorum.. Amma velakin, biraz fazla yürümeyeyim, yorulmayayım, kalçam öylesine katılaşıyor ve ağrıyor ki, sağ bacağımı koparıp atmak istiyorum… tek bacakla kalıyorum.
 
Gel de avaz üstüne atma…
 
4-5 Mayıs tarihlerinde bizim Gazi-64’lülerin toplantısı vardı. Biz Gazililer, içtima borusu öttüğü zaman neredeysek (eğer ölmemişsek..) belirlenen yerde toplanır birbirimize sarılırız; seviniriz, güleriz, eğleniriz… Ondan sonra da eksilenleri sayarız.. Dudaklarımızı bükeriz..
 
Bu yıl toplantımız, İzmir, Gümüldür, Özdere’de bir ünlü, turistik otelde dediler. Ben de ayağımın durumunu unuttum ve yollara revan olduk. Başlangıçta her şey iyiydi ama otel çok uzaktı ve oldukça büyüktü. Mesafeleri ben sakat ayağımla almaya kalkınca hemen posta attı ve sonra… Avaz üzerine AVAZ… Ne yaparsın? Sürükledik durduk ama yolculuk ve gezi de bana zehir oldu.
 
Çare: üç tane: 1. İlaçla, milaçla böyle idare edeceksin; 2. Atroskopi yaptırıp kalça ekleminin çevresini temizleteceksin; 3. Kalça eklem başlangıçlarını kestirip protez taktıracaksın…
 
Ne kadar kolay söylüyorum değil mi? Kırk katır mı, kırk satır mı? 
 
İşte, zavallı insanoğlu sonunda o durumlara düşüyor. Bu durumlar dışında başka bir çareyi bilen bir doktor, operatör, fizikçi varsa lütfen yazsın… Ben de avazımı geri alayım…
 
Avaz ha! Ne avazı diyenlere, kafanızı kaldırın bir de yaşlıların, kimsesizlerin haline bakın, belki görürsünüz.. diyorum. 
 
Kafanızı kaldırın bakın (ama görmeye çalışmak için..) şu dünyanın, memleketin haline bakın, çok şeyler göreceksiniz. Onların çoğunluğu da insana AVAZ attıracak cinstendir…
 
BLOG-AVAZ nedir anladınız mı? Feryat etmek feryat…! Avaz üstüne avaz…
 
 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..