Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Temmuz '06

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Geçinme sanatı

Hayatımızı devam ettirebilmemiz için gereken şeyleri sağlamaya, geçinmek diyoruz. Ne lâzım peki hayatımızı sürdürebilmemiz için? Ev, araba, yazlık, bilgisayar, cep telefonu, internet, mücevher... Ya da ekmek, su, ilaç, barınak, elbise, yatak, yorgan, kitap, defter... Hepsi için önce para lâzım.

Asgari ücret denilen şey, çalışan bir insana, sağlıklı bir hayat yaşayabilmesi için, ihtiyaç duyduğu şeyleri temin etmeye yarayacak kadar verilmesi gerekli para demektir.

Bunun nasıl tesbit edildiğini bir vatandaş olarak ben hep merak etmişimdir. Ama Basınımızın değerli mensupları, filan şarkıcının hangi renk bikini giydiğini, kimseyi hiç ilgilendirmediği halde, bizim adımıza merak edip, kendilerini tehlikeye atarak binbir zahmetle tesbit edip bize aktarıyorlar da, şu yıllardır herkesin bir numaralı derdi olan asgari ücret meselesini irdeleyip nasıl oluştuğunu bize anlatmıyorlar.

Çalışan bir insanın eşi ve çocuğuyla birlikte üç kişilik bir çekirdek aile oluşturduğunu farzedersek, tesbit edilen bu ücretin yiyecek, giyecek, barınak ve diğer zaruri ihtiyaçlara dağılımının nasıl olması gerektiğini, Allah rızası için birinin açık seçik anlatması gerekmiyor mu?

Bu kadar hayatî bir konuya böylesine bir çözüm bulunmuşken, niye insanlar bu çözümden mahrum bırakılsınlar? Yüzbinlerce aile hazır böyle bir reçete varken niye akşama kadar hesap kitap peşinde rezil rüsvâ olsun?

Alırız önümüze reçeteyi, kaç zeytin, kaç gram peynir, kaç kat elbise, ne kadar tüp, ne kadar odun, kömür, hallederiz gider. Hatta tesbit edilen bu resmî rakamların yanında gazetelerde yeni köşeler açılıp, alternatif listeler bile sunulabilir.

Her gün gazetelerin sayfalarında at yarışlarına, idda oyunlarına ayrılan yerlere bakın. Bu kadar gayretin sonucunda kime ne fayda sağlanıyor? Hiç. Gazeteye bakarak kupon doldurup tutturan mı var? Olsa da böyle bir sonuç para getirir mi? Bu tür oyunlarda parayı sürprizler kazandırır. Onu da zaten bilimsel olarak birinin tahmin etmesi çok zor.

Asgarî ücretin uygulamada zaten hiçbir fonksiyonu bulunmuyor. Normal şartlarda bu para bir insanın geçimine yetmeyeceği için, haklı olarak çalışanlara daha yüksek ücret ödenmekte, bazı işlerde de bundan daha düşük ücretle insanlar çalıştırılmaktadır.

İşe yaradığı tek yer, SSK primlerinin ödenmesine getirdiği sınırdır. Çalışanların büyük bir çoğunluğunun asgarî ücretten sigortalandığını herhalde bilmeyen yoktur. Bazı işletmeler için bu belki bir avantajdır ama, küçük işletmelerin buna bile gücü yetmemektedir.

Her yönüyle çarpık bir yapıya sahip asgarî ücretimize şimdi bir tırpan da IMF vurmak istemektedir. Bence tam zamanı deyip onlardan bir reçete istemeliyiz. Hani hükümete sundukları reçeteyle ekonomik durumumuz giderek düzeliyormuş ya, bakarsınız vatandaşın durumu da onların sunacağı reçeteyle düzelebilir.

Evet, evet... Şu reçeteyi bir an evvel alalım lütfen... Neyi, ne zaman, ne kadar yiyip içeceğimizi bilelim artık değil mi?

en az şu kadar olmalı derken, işverenler en çok bu kadar verebiliriz derler. Hükümet de zaten şu miktarı aşmayın diye uyarısını yapar.

Serbest piyasa ekonomisinde her malın bir değeri vardır. Ve siz satmak istediğiniz mala istediğniz fiyatı koyarsınız. İşine gelen alır, gelmeyen almaz. Tabiiki serbest piyasa, serbest rekabeti de beraberinde getirdiği için, ister istemez satış yapmak için fiyatı makul bir seviyede tutmak zorundasınız.

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..