Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ağustos '09

 
Kategori
İnançlar
 

Gel kardeşim kucaklaşalım

Gel kardeşim kucaklaşalım
 

En çok hangi çiçeği seversiniz?

Gül, Karanfil, Nergis, Lale… Hangisi?

En çok sevdiğiniz çiçekten başka hiçbir çiçek olmadığını, dağ taş her yerin bu çiçekle dolu olduğunu hayal edin bir an için. Bıkmayacak mıydınız?

En çok hangi yemeği seversiniz? Her gün, her öğün aynı yemeği yediğinizi düşünün, birkaç gün sonra kusmayacak mıydınız? O yemeği gördükçe mideniz bulanmayacak mıydı?

En çok kendinizi mi seversiniz? Sadece kendinizle kaç gün baş başa kaldınız?

Kendinize kaç gün dayanabilirsiniz?

Peki neden herkesin bize benzemesini isteriz? Bizim gibi düşünmesini, bizim gibi inanmasını, bizim gibi davranmasını…

Bizden bir tane yetmiyor mu evrene? Bizden bir ikincisine ihtiyaç var mı? Bizim bir kopyamıza, bir müsvettemize kimin tahammülü var?

Yaratan aynı ağacın dallarındaki iki yaprağı bile tıpa tıp aynı yaratmamıştır. Çimendeki otlar bile bir birinden farklıdır. Halifesi olan Âdemoğlunu farklı, orijinal, her biri kendine özgü mizaç ve karakterde yaratmasında elbet bir hikmet vardır.

Ne ilginçtir ki başkalarını kendine benzetmeye kalkışan, farklılıkları yok etmeye çalışan, farklıya tahammül gösteremeyen kesimlerin bazıları kendisine inançlı der. Ne acıdır. Yaratanın yarattığını beğenmemek, onu kusurluymuş gibi kendince değiştirmeye, şekillendirmeye, kendine benzetmeye çalışmak ne büyük gaflettir. “yaratılanı hoş gör, Yaratandan ötürü” (Yunus Emre)

Şimdi Gül’ün Karanfil’e, ya da Lale’nin Sümbül’e üstünlük taslaması, ondan ayrıcalıklı olduğunu sanması sağlıklı bir düşünce hali midir?

A kardeşim! Gül kardeşim! Can kardeşim!

Sana/bana binlerce yıldır oynan bir oyun var. Farklığını yaratandan gelen zenginlik saymak yerine, kavga konusu, husumet konusu, üstünlük ve ayrıcalık konusu yapıp bizi bir birimize kırdıranlar var.

Zenciydik, Arap’tık, Hintliydik, Çinliydik, Kürt’tük, Türk’tük, Aleviydik, Hanefiydik…

İsimlerimiz değişti, sıfatlarımız değişti, renklerimiz değişti, dillerimiz, inançlarımız değişti, FAKAT KADERİMİZ HİÇ DEĞİŞMEDİ.

Biz seninle bir birimizi boğazladık, onlar konaklarında yazdıkları senaryoyu izlediler, yönettiler. Bizim kanımız dereleri, denizleri boyadı, onlar servetlerine servet kattılar. Biz vatan diye tek varlığımız olan canımızı, evladımızı veririz, onlar vatanın kaymağını götürürken bizi küçümserler….

Yüksek perdeden atıp tutanların bu vatan için ödediği bedeli araştır. Onun konforunu kendi sefaletinle karşılaştır. O zaman oyunu göreceksin.

Köşe başlarını teslim ettiklerine bir bak. Malını, namusunu, geleceğini teslim ettiğin insanların dürüstlüğünü yakından incele, o zaman Karanfilin Menekşeyle kavgasının anlamsızlığını göreceksin.

Bir milyara yakın insan açlık çekerken, bir kesimin aşırı beslenmekten hastalandığını bilmek acı değil mi?

Dünyanın zenginliğinin %90’nının, nüfusun %4’üne gittiğini öğrenmek hazin değil mi? Senin ülkende farklı mı sanıyorsun?

Kardeşim, Gül kardeşim, can kardeşim, seninle kavga etmemizin anlamı ne? Bu tarla Gül’e de yeter Karanfil’e de.

Seninle farkımız GÜL ile KARANFİL kadardır. Seninle farkımız sadece her birimizin ayrı güzellik olmasından öte bir şey değildir. Ortak kaderimiz ise ikimizin de bahçıvan tarafından biçiliyor olmamız.

Bırak kavgayı bahçıvanlar eylesin.

Ben derim ki, gel kardeşim, biz seninle kucaklaşalım. Bu tarla ikimizi de yeter.

Kavga edeceksek hep birlikte, kenelere ve yarasalara karşı mücadele edelim.

Gör kardeşim;

HAYATINDA SANA SELAM VERMEYENLER, CENAZENDE TEKMİL SIRA DURURLAR, NEDEN?

Bak kardeşim;

Biz seninle kasaplık koyunlarız, kesilmek için bakılır, besleniriz.

Hesaplar ölümüzün ederi üzerine yapılır, etimiz, postumuz, yünümüz değer bizim.

Yıllardır pasta bölünecek diye seni ustura gibi bilerler. Hiç sormaz mısın o pastadan bana düşen ne diye? Senin kavgan onurlu yaşam kavgası, bırak pastası bölünen kendi pastası için kendisi de biraz bedel ödesin.

Seninle bizim ödediğimiz yeter.

Öyle kaynaştık ki seninle, bizi kimse ayıklayamaz, bırak vatan bölünecek yalanıyla bizi daha fazla kanatmasınlar. Bölünen vatan değil pastadır. Siyasi pastadır/parsadır, ticari pastadır/parsadır, ihale pastasıdır, mevki makam pastasıdır, yönetim kurulları parsalarıdır……

Sen Gülsün ben Karanfil, gel seninle kucaklaşalım. Pastayı da biraz biz paylaşalım.

Yeter bir birimizi kanattığımız.

Gel kardeşim kucaklaşalım.

 
Toplam blog
: 34
: 639
Kayıt tarihi
: 15.08.06
 
 

1968 Hakkari doğumluyum. Elektrik Önlisans, Halkla İlişkiler Önlisans, İktisat Lisans, Sosyoloji ..