Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Ağustos '08

 
Kategori
Tarih
 

Genç Türk Devrimi'nin siyasal ve toplumsal dinamikleri

Genç Türk Devrimi’nin siyasal ve düşünsel dinamikleri

1908 Devrimi tarihimize “özgürlük hareketi” diye düşmüştür.

Neye karşı özgürlük?

Feodal zalim sultan Abdülhamid’in istibdadına karşı özgürlük… Burada özgürlük çift yönlüdür: Hem demokratik devrim bağlamında ve içeriğinde özgürlük; hem de siyasal bağlamda özgürlük…

19. yüzyılın ortalarında Osmanlı toplumu emperyalist hegemonya sürecine düşmeye başlamasıyla filizlenen Türk Devrim süreci ya da Türk vatan savunması hareketi çeşitli aşamalardan geçerek günümüze kadar ulaşmıştır. Bu 150 yıllık süreç içinde Özgürlük devrimi ikinci aşamayı oluşturur.

Genç Türk devrimi, bir anayasa devrimidir. Abdülhamid’e 1876 Anayasası’nın yürürlüğe sokulması karşılığında bir süre için, 1909 yılındaki 31 Mart gericilik Olayı’na kadar tahammül gösterilmiştir.

Genç Türk devrimi yaygın olarak sanıldığı gibi, askeri bir harekât ya da bir darbe değildir. Ya da yaygın şekilde söylendiği gibi, asker-sivil aydın hareketi değildir. Tam tersine bir halk hareketidir.

Görünüşe bakılırsa, Makedonya’da Resneli Niyazi 3 Temmuz günü 200 kadar gönüllüsünü alıp dağa çıkmıştır. Onu Enver Bey izlemiştir. Onları izlemek ve tedip etmekle sarayın görevlendirdiği ve gönderdiği hafiyelerin de Selanik’te çarşının orta yerinde tedip olunmaları sonucu, padişah soğuk ecel terleri dökmeye başlamıştır. İktidar bir avuç sabun köpüğü gibi avuçlarından uçup gitmek üzeredir.

Makedonya dağlarına çıkan ve her bireri binbaşı, yüzbaşı seviyesinde asker olan subaylar halkın bir parçasıdır. Öte yandan Doğuda, Erzurum’da, Van’da ve diğer çeşitli illerde isyan eden halk kitleleri 1908 Devrimine can ve kan katmıştır.

Bir süredir, ordu içinde ve halk arasında içten içe bir kımıldanma vardır. Herkes tetiktedir. Emperyalistler Osmanlı’dan Makedonya’yı söküp alma hazırlıkları yaptığı inancı kamuoyunu epeydir meşgul eden bir düşüncedir. Bu konuda en çok endişeyi hiç kuşkusuz asker yurtseverler duymaktadır. Bu hareketlenme, 1908 Haziran ayında birdenbire canlanır ve yükselir; en üst noktasına ulaşır... İngiliz Kralıyla Rus Çarı Reval’de buluşmuştur. Bu mülakatta Rus Çarı İngiliz Kralına:

—Kollarımızda bir hasta adam var, çok hasta. Kendiliğinden ölürse çok vahim sonuçları olabilir. Size bunun paylaşılmasını öneriyorum…

Diye bir teklif yaptığı Osmanlı ülkesine bomba gibi düşer.

İşte, Resneli Niyazi ve Enver Beyi ateşleyen ve dağa çıkmalarına vesile olan olay budur.

Feodal saray ve padişah yeterli düzeyde muhalefet edemeyince Reval olayına, askeri muhalefeti delirtmiştir. Ve dolayısıyla silahla buluş-muş olan devrim düşüncesinde bir kıvılcım işlevi görmüştür.

Şimdi; buraya kadar anlatılanlardan anlaşıldığına göre, 1908 Devrimi’nin çok karmaşık nedenleri olmakla birlikte başlıca ve somut nedenleri şöyle sıralanabilir:

Her şeyden önce, 20. yüzyılın başlarında, emperyalizmin kendine bağımlı olarak feodal ilişkilerin çözülmesini sağlayan kapitalizmin gelişimine bağlı olarak yeni toplumsal güçlerin tarih sahnesine çıkmasın rağmen, hala siyasal iktidarın müthiş derecede asalak hale gelmiş, hazıryiyici bir avuç feodal saray çevresi ve padişahla sınırlandırılmasıdır. Bu ifadesini Abdülhamid despotizminde bulmaktadır. İkinci olarak en büyük etkenlerden bir diğeri, emperyalist hegemonya ve saldırılardır. Bu da ifadesini en son olarak Reval mülakatında bulmuş, bir an için Osmanlı kamuoyu Makedonya’nın Osmanlı’nın elinden gittiği korkusuna kapılmıştır.

Öte yandan Genç Türkler’in düşünsel kaynakları arasında Japonya’daki reform hareketleriyle İran ve Rusya’da anayasal rejim inşası hareketleri bulunmaktadır. (*1) Özellikle Rusya’nın 1905 devrimi Türk Devrimi’ni çok derinden etkilemiştir. Kaldı ki, Rus devrim hareketleriyle Türk devrimci süreçleri arasında çok büyük derinliği olan bir etkileşim süreci vardır. Sanki yapışık ikizler gibi birbirini etkilerler. Yani başka türlü söylersek, 1905 Devrimi 1908 Genç Türk Devrimi’ni ateşlemiş; 1908 Devrimi de Rusya’daki 1917 Devrimlerini tetiklemiştir. Bu süreç de, Türk’ün “ateşle imtihanı”nda büyük ilham kaynağı olmuştur. Kemalist Devrim’in düşünsel temelleri arasında Sovyet Devrimi’nin derin etkileri vardır.

Nasıl ki, Namık Kemal’lerin, Ziya Paşa’ların, Mustafa Fazıl Paşa’ların 19. yüzyılın ortalarında, Tanzimat hareketlerine ve 1838 İngiliz Ticaret Sözleşmesi’yle başlayan sömürgeleşme sürecine bir tepki olarak başlayan muhalefetleri ve devrimci mücadeleleri 1876 İkinci Meşrutiyeti’yle sonuçlanmışsa, ilk Meşrutiyet’in deneyimi zemininden yararlanan Jöntürk devrimci hareketinin Abdülhamit istibdadına karşı mücadelesi de İkinci Meşrutiyet Devrimi’yle sonuçlanmıştır.

1908 Devrimi’nin dinamikleri çeşitlidir. 1908 Haziran’ındaki Reval buluşması devrim ateşini tetiklemiştir. Jöntürkler ayrıca evrensel kaynaklara sahiptir. Dünyadaki özgürlükçü hareketlerden güç aldılar. Japonya’daki özellikle eğitim alanında görülen reform ve aydınlanma ve ilerleme süreçleri, Rusya ve İran anayasal hareketleri Jöntürk Hareketi’ne güç veriyordu. (*2)

Türk Devrimi’nin Meşrutiyetler aşamasında devrimci muhalefetin toplumsal tabanını, 19. yüzyıldaki emperyalist yağma sürecinde ülkede gelişen dışa bağımlı kapitalizmin yarattığı milli burjuvazi doldurdu. Ancak sınıfsal dinamiği güçsüz ve cılız olan bu sınıftan kaynaklanan zaafları Jöntürk hareketinin çok radikal siyasal çözümler getirmesini önledi. Sınıfsal karakteri gereği ve önderliği içinde düşünsel yönden yeterli derecede ileri unsurlar bulunmadığından siyasal iktidar onlara ateşten gömlek gibi gelmiştir.

Tarihimize İttihatçılık (İttihat ve Terakki Partisi-İTC) olarak da geçen Genç Türkler hareketinin özlemlerini dile getirdiği, “tutuk ve kendine güvensiz olan” bu yeni sınıfın mensupları esasen “meslek sahibi kişi”lerdi: “Öğretmenler, avukatlar, gazeteciler, doktorlar, küçük rütbeli subaylar, küçük memurlar ve kentlerde buhran içindeki zanaatkârlar ile tüccarlar…” (*3) –“Tüccarlar” sözcüğü bir çevirmen yanılgısı. Doğrusu tacirler olacak-Bkz: TDK Sözlüğü…

Bu yeni sınıfın çıkarları ve hedefleri, emelleriyle sınıfsal yapısı arasında çelişki vardı. Toplumsal gücü oldukça zayıf ve cılız olan, bundan dolayı da kendinden emin olamayan, özgüveni zayıf ve bütün hareketleri tutuk milli burjuvazinin radikal hedefleri bulun-maktaydı. Bu sınıf devrimi ilerletme eğilimindeydi ama sınıfsal cılızlığa buna engeldi.

İttihatçı siyasal program ise mevcut toplumsal yapıyı yıkma anlayışına sahip değildi. Ancak siyasal statükoyu devam ettirme taraftarı da değildi. Seçim sistemi tercihleri bağlamında siyasal katılımcılık konusunda da kitle eğilimi yoktu; yani çoğulculuğa karşı olmasının yanında halkın yönetime katılımı konusunda da fazla is-tekli değildi. Ancak ekonomik reformlar konusunda hayli ileri düşünce taşıyorlardı. Kamu maliyesi ve sarayın aşırı tüketici yapısına karşıt idiler. (*4)

www.fatihozcan.org
KAYNAKÇA:

(*1) İttihatçılıktan Kemalizme, Feroz Ahmad, s. 8

(*2) İttihatçılıktan Kemalizme, Feroz Ahmad, Kaynak Yay. İkinci basım, 1986

(*3) age.- s.10

(*4) age.- s.10

 
Toplam blog
: 510
: 505
Kayıt tarihi
: 04.04.08
 
 

"Cv" Dedikleri Özgeçmişim 1953 yılının karanlık günlerinde Haziran ayının 24. günü, ağaçların mey..