Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Mart '10

 
Kategori
Anılar
 

Gençlik parkından bir anı ve ablam...

Gençlik parkından bir anı ve ablam...
 

internetten


Ankarada yaşayanlar bilirler Gençlik Parkını. Çocukluğumuz da en lüks yaptığımız şeylerden biriydi Gençlik parkındaki luna parka gitmek. Aman ne çok severdik orada gezip, eğlenmeyi, dönme dolaba, gondola binmeyi, konsere gitmeyi, dondurma yemeyi. Ne güzel günlerdi o günler. Az paramız vardı ama mutluyduk.

Henüz 7-8 yaşlarındaydım galiba. Rahmetli canım ablam, nereye gitse yanında beni de götürürdü. Birgün eniştem 'Sizi Gençlik parkına İbrahim Tatlıses ve Hülya Avşar'ın konserine götüreceğim' dedi. Sevinçten havalara uçtum. Düşünsenize onları canlı canlı görebilecektim. Ablam'ın diğer kız kardeşleri yerine beni tercih etmesinin sebebi, sanırım benim ona olan hayranlığım ve onun bana bir anne sevgisi ile yaklaşmasından kaynaklanıyordu.

***Ah canım ablam seni ne kadar çok özlüyorum bir bilsen.

Eniştem o dönemde kömür işletmelerinde kamyonculuk yapıyordu. BMC bir kamyonu vardı. O kamyon nelere kadirdir bir bilseniz. Galatasarayın yıllır önce çeyek finallere kaldığı günlerde Ankara turu atardık. Bir kamyon insan binerdik BMC'ye. Dolaş babam dolaş, bağır babam bağır.

***Ah o günler ah, bak yine gözlerim doldu. Özlüyorum o günleri hem de çok.

Neyse konuyu dağıtmayayım. Bindik kamyona düştük Ulus yollarına. Aman tanrım gazinoya bir girdik, tıklım tıklım. Sahneye uzak bir köşede zar, zor bir yer bulduk. Herkes garip bir heyecan içinde. Nedense ablam çok heycanlanmıyordu. Bense galiba çocukluğumun verdiği heyecandan olsa gerek sürekli masanın üstünde bağırıp duruyordum. Sonrasında, sahnede İbrahim Tatlıses ve mikrofon elinde Hülya derdini söyle, Hülya neden böyle diye şarkı söyleme başlamaz mı? Bir baktım ablam heycanlandan ve sevinçten masanın üzerine çıkmış. Beraberce, bağıra bağıra söyledik o şarkıları. Sonra Hülya Avşar tüm güzelliği ve edasıyla bembeyaz gelinlik vari elbisesi ile görünmez mi? Daha da bir kendimden geçtim sonra. Allahım ne muhteşem bir geceydi. Sevinçten hem ablam, hem ben dört köşe olmuştuk. Hepi topu cam şişedeki koladan ibaretti menümüz ama benim için muhteşem bir duyguydu onları o yaşta izleyebilmek.

Şimdi, canım ablamla geçirdiğim o güzel günler, yüzümde hüzünlü, tatlı tebbessümler bırakıyor. Koruyucu meleğim benim, biliyorum beni izliyor, hissediyorum. Hep kalbimde ve aklımdasın canım pamuk ablam, öyle de olmaya devam edeceksin.

İnsan, acıları yaşadıkca ve acıyla piştikçe daha bir anlıyor yaşamanın tadını. Günlerimizi öylesine geçirirken hiç düşünmüyoruz bu zaman nereye akıp gidiyor diye. Aman ailemizin ihtiyacı, çocukların geleceği, evin mecburi ihtiyaçları derken kendimizi hep bir hesap, kitap içerisinde buluyoruz her nedense. Üç kuruş para biriktirmenin derdindeyiz. İsyan halindeyiz, hep daha fazlası olsun diye. En çok bana, hep bana diyoruz. Farkında değiliz ki hayat akıp gidiyor ve biz tadına varamadıklarımıza hep bir yenisini daha ekliyoruz. Yaşamak istediklerimiz, gezip görmek istediklerimiz hatta yiyip, içeceklerimiz bile, yeri gelip hep arka planda kalıyor. Acil ihtiyaç listesi hep en önemlilerden, yani sadece yaşamamızı gerektirecek şeylerden ibaret oluyor. Halbuki zaman dediğimiz hain hiç bakmıyor senin isteklerine.

Hayat çok kısa. Ben bunu kısa bir süre önce çok sevdiklerimi kaybedince anladım. Hiçbir şey için değmiyor kendimizi üzmeye. Kendimiz için yaşamaya özen göstermek lazım diye düşünüyorum. Hiç birşeyin fazlasını istemiyorum. Çünkü öte dünyaya kefenden başka birşey gitmiyor. Kefeninde cebi yok ki koyalım içine birşeyler demi.

Sevdiklerinizle birlikte doya doya yaşamanız dileğimle...

Sevgilerimle...

 
Toplam blog
: 164
: 4548
Kayıt tarihi
: 26.03.08
 
 

Hayatı sevmek ve düzgün yaşamak isterken bulurum kendimi. Yaşamın bana verdikleriyle yetinmeye çalış..