Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Aralık '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Gerçeğe bulanan hayallerim

Gerçeğe bulanan hayallerim
 

"RESİM:ALINTI"


Nemli bir hava… Ilıman… Islak ıslak kaldırım taşları… Güvercinler simitçinin tezgâhının etrafına üşüşmüş dökülen susamları mideye indirmekle meşguller… Sarı yapraklar yerleri süslüyor… Gökyüzü gri… Adım adım yaklaşıyorum iş yerime. Kiremit renkli dört bina. Yüzleri soğuk… Oğlumun deyimiyle mehter marşı ile ilerliyorum neredeyse bütün günümü geçireceğim bu taş binaya… Tüm soğukluktan arınmış küçük bir bahçe var iş yerinin hemen önünde. Şimdi hazan rengine büründü yapraklar… Dallar çıplak… Çam ağaçlarının iğne yaprakları da bol miktarda dökülmüş kahverengi toprak parçasının üzerine… İğne yapraklar da sararmış, kurumuş… Yazın dutlar dökülüyordu oysa yerlere… Coşkuyla fışkırıyordu yeşilin her tonu…

Her sabah orada birkaç saniye duralayıp, seyredip ilerliyorum binaya doğru. Öyle farklı duygular uyandırıyor ki yüreğimde. Hep camdan yapılmış kubbe görünümünde bir çardak düşlüyorum bu toprak zeminin orta yerinde, ağaçların arasında… İçinde bambu koltuklar ve bir masa… Yerde rengarenk bir kilim… Fonda Farid Farjadi’nin kemanının eşsiz nağmeleri… Dumanı üzerinde tüten bir fincan çay… Yağmur yağarken burada oturup cama vuran damlaların kendilerine buldukları yolda kayışlarını izlemek geliyor içimden… Kendi kendimle kalmak… Düşüncelerimde yoğrulmak ve yazmak sabahtan akşama… Kısa bir an için bu kadar hayal kurmak yeter diyerek ait olduğum yere gidiyorum isteksizce. Uzunca bir koridoru aştıktan sonra odama geliyorum. Yerime oturuyorum. Cam çardağımda doğa ile baş başa içemediğim çayımı masamda simidimi tırtıklarken yudumluyorum. Başlıyor iş trafiği.

Çalıştığım binanın altı yemekhane. Öğle vakti oldu mu yemekhaneden çıkan insanlar ellerindeki ekmek parçalarını benim cam kubbeli çardağımın olduğu bahçeye bırakıyorlar güvercinleri beslemek için… Sayamayacağım kadar güvercin boğaz kavgasında… Hepsi de besili… İlan panosundaki “Lütfen güvercinlere ekmek atmayın “ yazısına aldıran yok. Hatta biri tiye almış olacak ki yazının altına “Güvercinler diyette” diye yazmış. Sigaranın içeride içilmesi yasaklandığından beri bu bahçenin etrafında yemeğin üzerine keyif yapan beylere rastlamak mümkün. Bir yandan oksijen alırken bir yandan da kendilerini zehirlediklerinin farkındalar mı acaba.

Bazı günler arkadaşlarla dışarıya çıkıyoruz yemek için. Farklı bir mekanda olmanın iyi gelmesi yanında dostlarla tanıdık gözlerden uzak dar vakitlerde yapılan sohbetlerin keyfi doyumsuz. Sonrasında işe dönmek zor olsa bile.

Zaman zaman yürüyüş yaparken buluyoruz kendimizi. Ara sıra da renkli vitrin camlarının arkasındaki mankenlerin modanın yeni trendlerini taşıyan cansız bedenlerini hayran hayran seyrederken. Almak için bir şeyler beğenirken.

Binanın hemen önünde mermerden yapılmış beş basamak var ki bu beş basamak buzlandığı an ödüm kopuyor kayıp düşmekten… Kuzeye bakıyor bu kısım ve her yerdeki buzlar erise bile kalıp halinde kalıyor çok uzun süre. Atılan tuzlar bile işe yaramıyor. Böyle zamanlarda korkumdan öğle arasında bile dışarıya çıkmaktan kaçınıyorum.

Öğle yemeği dönüşü tam gaz devam işe… Sabahtan öğleye kadar ki zaman dilimi çabucak geçiyor da öğleden akşama kadar ki süreç uzuyor da uzuyor. Mevsim kışsa çabuk kararıyor hava. Yazın pırıl pırıl mavi gök eşliğinde çıkmak başka güzel. Gerçi o zaman da insanın canı eve gitmek değil açık havada daha çok vakit geçirmek istiyor.

Paydos saati gelince azat ederiz bedenlerimizi… Günün yorgunluğuna karışır özgürlüğün tadı. Ayaklarım eve gitmek üzere servise götürürken beni, cam çardağım uykuya dalar karanlığın koynunda.

(19.12.2008)

 
Toplam blog
: 755
: 776
Kayıt tarihi
: 13.06.07
 
 

Ankara'da doğdum. İlk, orta, lise ve üniversite eğitimimi Ankara'da tamamladım. AÜİF iş idaresi b..