Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Kasım '07

 
Kategori
Özel Günler
 

Gerçek özür

Gerçek özür
 

3 Aralık Pazartesi Dünya Özürlüler Günü,

Özürlülük; doğuştan ya da kaza veya uzun süren bir hastalık sonucunda oluşan bedensel, zihinsel, duygusal ve sosyal yeteneklerin kaybı olarak tanımlanmaktadır.

Özürlülük nedenleri: Doğumsal ve genetik bozukluklar, annenin fötüsü etkileyebilecek sağlık sorunlarının olması, doğum sırasında ortaya çıkabilecek sorunlar veya doğumdan sonra geçirilen hastalıklar ve kazalardır.

3 Aralık’ın Dünya Özürlüler Günü olması nedeniyle çeşitli etkinlikler, sunumlar yapılacak, yazılar yazılacak ya sonra…

Bir süre sonra herkes kendi yaşamına devam edecek. Aradan geçen zamanla birlikte çevremizde özürlü kişilerin bulunduğunu ya unutacağız ya da unutmaya çalışacağız. Oysa, özürlü kişiler de herkes kadar sosyal yaşama katılma hakkına sahipler.

Bedensel, zihinsel ya da görme özürlü bir kişi ile karşılaştığımızda ne tip bir tepki vermekteyiz ? İlk verdiğimiz tepki genelde acıma duygusudur. Özürlü kişi ya da özürlü yakını kendisine acıyarak bakılmasını ya da yaklaşılmasını ister mi? Bunu düşündük mü hiç

Özürlü kişilerin de bizler kadar yaşama ve sosyalleşme hakları bulunduğundan söz ettik. Peki, bu haklar kendilerine sağlanabiliyor mu? Bu nokta da biraz durup, düşünmek gerekli sanırım

Yaya kaldırımlarının yüksekliği neredeyse duvar yüksekliğinde ayrıca yaya kaldırımı değil araba park yeri, cadde de karşıdan karşıya geçebilmek için insanlar ile arabalar arasında adeta büyük bir meydan savaşı verilmekte, bir yere düşmemek için başımız önümüzde yere bakarak yürümek zorundayız. Merdivenlerin yüksekliği de kaldırım kenarlarının yüksekliğini pek aratmayan nitelikte.Toplu taşıma araçlarında özürlüler için düzenlenmiş bir takım kolaylıklar çoğunlukla kullanılmamakta.

Bizler bile yaya kaldırımında vb. yürürken bin türlü akrobasi yapmak zorunda kalırken, özürlü kişiler bu durum karşısında ne yapacak?Bu kadar olumsuz koşul da nasıl olacak da sosyalleşebilecekler.Onlar sosyalleşmeyi ne kadar çok isteseler bile birtakım merciiler bu haklarını elden alabilmek için tam gaz çalışıyorlar.

Başka bir konu, büyük firmalarda, işyerlerinde engelli kadrosu bulunmakta ancak bu engelli ya da özürlü kadrosunu dolduran işyeri sayısı -özellikle büyük işyerleri- yok denilecek az. Üstüne üstlük bazı işyerlerinde özürlü kontenjanlarını da sağlıklı kişiler dolduruyor. Kısacası, engelli ya da özürlü kişilerimizi kendi yaşamlarını sürdürmelerine yetebilecek kadar da olsa iş olanağı da pek sunulmamakta.

Gelelim bizlerin bakış açısına, sokakta yürürken ya da trafikte araç kullanırken özürlü bir kişi karşımıza çıkıpta biraz hareketlerimizi yavaşlatmamıza neden olduğunda en çok duyduğum seslenme tipi şudur;

“Hey ahbap, madem engellisin otur oturduğun yerde. Sana kim sokağa çık dedi?”

Bir çocuk parkında oynayan çocukları seyreden ya da oyun oynayan zihinsel özürlü bir çocuk ve anneye karşı çevrede bulunanların genelde verdikleri tepki; acımayla karışık korku ve kendi çocuğunu koruma güdüsünün ortaya çıkardığı traji komik görüntüler.

Bu örnekleri daha da arttırmak mümkün. Dünya Özürlüler Gününe sayılı günler kalmışken elimizi vicdanımıza koyup kendimize şu soruyu sormaya ne dersiniz?

Hangisi daha büyük özür,

Bedensel, zihinsel, görme özürlü olmak mı, yoksa düşünce özürlü olmak mı?

 
Toplam blog
: 226
: 1337
Kayıt tarihi
: 26.01.07
 
 

1960 İstanbul doğumluyum. Kitap okumayı, yazı yazmayı, resim yapmayı ve yabancı dil'den Türkçe'ye..