Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Mayıs '08

 
Kategori
Anılar
 

Gezi: Bölüm- 13

Gezi: Bölüm- 13
 

Tom-Gavin-Miranda Bentley-Fisher Baba-oğul-kız


Şark sofrası
Bilirsiniz işte önden tulum peyniri, tereyağı, ezme salata, lavaş, çiğköfte vs. Kebaplardan Adana. Alinazik. Beyti, çöp şiş, domateslisi, ezmelisi, fıstıklısı kebaplar. İçecekler ayran. Şalgam, kola vs. Ortaya kocaman bol yapraklı yeşil salata. Tatlılardan önce bol cevizli kabak tatlısı ardından künefe oh anam keyfe bak keyfe! En son üzerine bol köpüklü taze çekilmiş orta şeker kahve.

Kaç saattir buradayız hiç bilmiyorum! Her ikimizin de karnında sanki bir futbol topu varmış gibi oldu. Hani perhiz, hani diyet, ne oldu Tom amca?

Şimdi sıra geldi hesaba, bu göbekle kaçma işi zor! Tom nihayet elini cebine attı. Benim bakmaya bile cesaret edemediğim yemek hesabının üzerine dolarları koydu.

Garsonlara da her birine yüklüce bahşiş verdi. Garsonlar bana Türkçe, ona İngilizce memnuniyetlerini bildirdiler ve bizi kolonya manyağı yaptılar. Bu arada hesabı ne kadar şişirdiler Allah bilir! Bunca olaydan sonra kimseye güvenim kalmamıştı doğrusu.

Kapalı çarşıdan çıktığımızda, karnımızdaki tosuncukları seve seve! Laleli yokuşundan aşağı Aksaray’a otele döndük.

Tom; şu ana kadar kendisiyle ilgilenmemden ve ona arkadaşlık etmemden çok memnun kalmıştı. Daha önce birbirimizin adreslerini almıştık. Beyazıt’tan aldığım Türkçe, İngilizce kullanma kılavuzuna ismimi ve imzamı atarak, içine birde resmimi koyarak ona hediye ettim.

Tom’da, bana; oğlu Gavin ve kızı Miranda’yla birlikte çekildiği bir resmi, arkasına isimleri yazarak, kartvizitinle birlikte vermişti.

Birlikte olduğumuz 24 saat içinde beni defalarca Kanada’ya davet etmişti.

Yarın için onunla tekrar Topkapı da buluşacaktık.

Tom’dan ayrılıp K.çekmeceye evime döndüm.

10.07.1987 sabah erkenden Çatalca’ya şirkete döndüm. Şefim Metin bey “oo Talip erken dönmüşsün” deyince. Ona avans almaya geldiğimi, tatilimin ikinci bölümü, İğneada da yeniden başlıyor dediğimde; bana sadece gülümsedi.

Topkapı da Tom ile buluşma saati gelmiş ve geçiyordu. Otobüs biletimi aldığım için zamanım kalmamıştı. Tom ile Pamukkale yazıhanesinde saat 12.00 de buluşacaktık 12.35 kadar beklemiştim.

Benim arabam 13.00 de kalkacağı için Trakya oto garına ancak yetişebilmiştim. Tom ile bu şekilde ayrılmış olduk. Aradan 21 yıl geçti bir daha kendisi ile hiç görüşmedim kendisinden hiç haber alamadım.

Sadece o değil tabi Asker arkadaşım Birol öskaya ile de hiç görüşememiştim.

Milliyet blog toplantısı için Ölüdeniz’e gitmeye karar verdiğimizde internetten asker arkadaşım Birol’un köy muhtarına ulaştım ve ondan benim telefonumu asker arkadaşıma vermesini rica etmiştim.

Sağ olsun telefonumu asker arkadaşıma vermiş;

26 Nisan 2008:

Bu akşam saat 20.15 suları bir telefon geldi kim olduğunu tanıyamadım.

- Kimiylen görüşüp durum?

- Kimi aradığınızı söylersen ben de kiminle konuştuğunuzu söyleyeceğim!

- He he he… Beni tanımadın mı leeen?

- Hayır kimsiniz?

- Ben Birol

-…..Birol !

-Ooo asker arkadaşım nasılsın? Sen nerelerdesin? Yahu sana ulaşabilmek için her yere mail attım. Sonunda internetten sizin köyün muhtarına ulaştım ve telefon numaramı bıraktım.

(Gündüz erkenden yaptığım bu eylem aklımdan çıkmış)

-Eee Mümin’de vaadı benim telefonum. Ben onun yanine uğradıydım bir ara senide soruvedim.

(10 yıl kadar önce)

-Evet bana söyledi (iki sene kadar önce) ama telefonunu bulamadı. Hanımının vefat ettiğini söylemişti Mümin, çok üzüldüm asker arkadaşı başın sağ olsun. Hüseyin ne yapıyor? (Asker arkadaşımın oğlu, biz birlikte asker ocağındayken doğmuştu. Daha sonra 1987 gezimde 2-3 yaşlarındayken görmüştüm.)

- Eyii, durup duru ne yapsın.

- Arılar duruyor mu ne iş yapıyorsun?

- Yok dumuyor. Hepsi öldü. Birkaç tene kaadı işte ileçlık. İşler kötü esker akideşi eskisi gibi deel gari. Sen ne iş görüyon?

- Vallahi bildiğin gibi demir çelik ferforje kaynak işleri ustalık yani. Sen internet nedir bilir misin asker arkadaşı?

- Yok be esker akideşi ben onlardan anlamam bilip durursun, emme sen meraklıydın böyle şeylere bilirim seni.

- Hanım yanı başımda 21 yıl sonra asker arkadaşımla telefondaki konuşmamı dinliyor ve ağlamamak için kendini zor tutuyordu.

Biliyor musun asker arkadaşı? Ben üç hafta sonra Fethiye Ölüdeniz’e geleceğim ve gelmişken fırsat bulursam seninle görüşmek istiyorum. Muhtara da böyle söylemiştim zaten.

- Hıı ne demek! Sen buraya gelip te bana uğramaz isen, o otobüsle beni ezmiş gibi olursun biliyon mu?

Tamam asker arkadaşı sana uğrayacağım söz. Görüşürüz.

Bak bekliyon emme…

Bu vesile ile 21 yıl sonra asker arkadaşımla 19 mayısta allah kısmet ederse buluşacağım. Coşkun karabulut beyefendiye, vesile olduğu için, Harun Deniz kardeşime gelmemi çok istediği için ayrıca teşekkür ediyorum.

Yalçın'ı merak edenler! Vallahi ne yapıyor hiç bilmiyorum-:))

 
Toplam blog
: 438
: 826
Kayıt tarihi
: 07.01.07
 
 

Milliyet Blog'a hangi vesile ile kayıt olduğumu doğrusu hatırlamıyorum!  Bende birçoğunuz gibi ya..