Gökkubbe

İzlenimler

Gizemli Bir Söyleşi Nabide KILINÇ

GÖKKUBBE (Rıfat Kalakoğlu’nun kitabı ile ilgili düşünceler)

Basım tarihi 2007. UM yayıncılık şiir dizisi. Benim için imzalandığı tarih, 14.07.2008. Yani Temmuz ayı. Geldiği tarihi de göz önüne alırsak, Temmuz’un son haftası gibi. Yaklaşık Ağustos ve Eylül ayı, bir buçuk ay geçmiştir. Geldiği zaman okumak, incelemek gerekliydi. Bu konuda şairin kendisine “hoşgörür müsünüz henüz inceleyemedim, kitabınızı aldım, ” dedim.

20.Eylül günü akşamüstü kitabı çantama koydum. Kitabı incelemek için şiir dolu bir gece ayıracaktım. Bu da 21 Eylül Pazar akşamına denk gelir.

Gecenin sessizliğe akan ırmağında GÖKKUBBE... Şairi Rıfat KALAKOĞLU. Marmaris’te Yeni Sayfa Gazetesi’nde ve Çağdaş Marmaris Gazetesi’nde köşe yazarıdır. Çağdaş Marmaris Gazetes i ve Mehmet Emin beyle kaç yıldır tanışıklığımız ve dostluğumuz devam etmektedir. Yeni Sayfa Gazetesi bazen yazılarımı yayınlamakta, özellikle Ünal ağabey (Şöhret Dirlik) yazılarımı gazeteye vermektedir.

Şairi Rıfat Kalakoğlu kitabını “kültür insanı Nabide Kılınç’ın Gökkubbe’de payına düşen mucizeleri tüketmemesi dileğiyle” diyerek imzalamıştır. Nezaketine çok teşekkür ediyorum.

Şairi ile henüz birebir tanışıklığımız yoktur, ama dostluk şairin çok sevdiği bir iştir. Can dostu ve arkadaşı “Yükselecek Demirel” ile tanışıklığım bunu arttırmaktadır.

Muğla Damla Sanat Akşamları programıyla tüm Muğla’ya gönlünü kazıyan Yükselecek Demirel şiir kitabının önsözünü “Altmışlı yılların ortası.Muğla-Düğerek kökenli bir dost çıkageldi yanıbaşıma. Sevgi ve saygı dolu cana yakın. Duygu ve coşku seline kapılmış bir çağlayan...Coşkusu ve gülen yüzüyle hep yanıbaşımda...Candı, can ciğerdi...yitse bulunmaz bir cevherdi benim için...” diyerek yazmıştır.

Kitabının arka kapağında Rıfat Kalakoğlu kendisini şöyle anlatmaktadır ; “seni doğduğum zaman anca tütünleri dikmeye başlamıştık” der Annem...Muğla’da. 1945 senesinde Nisan’ın balığı yuttuğu gün dünyaya gelmişim. Muğla’nın mahallesi 3 km ötedeki köyümüz Düğerek’te oturmak öyle pek fazla kısmet olmadı. Babamın memur yaşamı gereği çocukluğum Milas’ta ve Ula’da geçti. Karabağlar yaylasında evimiz, yurdumuz vardı. Tarlaya tütün dikerdik. Bostan ekerdik. Doğduğum köyün ve köylünün dertlerini iyi bilirim.”

Şiirlerinden “İkizler Sokağı, Gökkubbe, Okul Destanı, Bayraklaşan Atatürk, Demirciler Arastası” en çok etkilendiğim şiirleridir.

Şair-yazar gazeteci Rıfat Kalakoğlu şiir yaşamından lise yıllarında etkilenmiş, yazmaya başlamıştır. Şiirlerine ve yaşamına bakıldığı zaman şair “toplumcu-gerçekci” bir diyalektik kurmaktadır.

Şair bu duygularını “ şiir nereye yönelirse yönelsin duygusallığını ve toplumsal görevini unutmamalıdır” diyerek anlatmaktadır.

Toplum ve köy gerçeklerinin içinden çıkagelmiştir, şair. Bunu şiire yorumlamış, lirik bir dille de şiirselleştirmiştir.

Sanat toplumu en etkili dille anlatma yöntemidir. Sanat toplumun ruhunu, yüreğini, sezgilerini ezgilerle, şiirle anlatmakta, izlencelerle vermektedir. Öyle ki, sanat toplumun kalbi gibidir ve atardamarıdır....

Biz duygulu şairin, GÖKKUBBE şiirinden anlatımlar verelim;

Başımda Gökkubbe, dönüyor kuşlar.

Sonbaharın hüznü içimde kışlar

İnsanı güzel kılan gözler, kaşlar

Ta derinlerden bakan cam gibiyim...

Bu köprüden nasıl, neden geçerim.

Aşkın şarap olsa senden içerim.

Dünya bir yana , sen neysen seçerim.

Ben şimdi o güzele ram gibiyim...

Bir bilensin sen, bir yeten, bir seven

Bir yaradansın hiç yoktan vareden.

Kimim kimsem yok, sen miyim şimdi ben.

Dağ başında devrilen çam gibiyim...

GÖKKUBBE elinize aldığınız masmavi, sonsuzluğa uzanan sevgiyle bir anlatım, bir kitap, bir şiirdir. Şiirin ve şairin yoğunluğunda kalırsınız...Okuyun GÖKKUBBE’yi...

Nice şiirlere, kutlu olsun Gökkubbe...Şairi Rıfat KALAKOĞLU’nun ellerine, düşüncelerine, duygularına sağlık...

Bana uzanan Gökkubbe’yi yudumladım bugün.Selam olsun sevenlerine, dostlarına, şairine, Yükselecek Demirel’e...