Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Şubat '09

 
Kategori
Sinema
 

Gölgesizler

Gölgesizler
 

www.golgesizler.com Kar! Neden yağar kar?!!


Ümit Ünal'ın Ara'sından sonraki filmini sabırsızlıkla bekliyordum, toplumsal değişim sürecini ağır bir biçimde yaşayan entelektüel burjuva öyküsündeki fantastik dokunun pastoralini Gölgesizler'de buldum. Gölgesizler, Hasan Ali Toptaş'ın bir romanı, 1994 Yunus Nadi Roman Ödülü almıştı. Ümit Ünal bu romanı filme uyarladı. Bu kez dört duvar arasında bir apartman dairesine değil ama hangi zamana değgin olduğu önemsiz, içinden çıkamadıkları bir köyün köylülerinin çok duvarlı dünyalarına gireriz.

Hiçbir yerden hiçbir yere giden hiç kimse olmak kolaydır, kimlik sorumluluğu taşınmaz. Camisi, kahvesi, ağzı ''hayır dua''lı yaşlıları, ağırbaşlı muhtarları, ağırbaşlı bekçileri, ateist bakkalı vardır, bir tek yitip gitmiş berberin dükkanı boştur. Berberin karısı, kaygılı bir bekleyiş içindedir, cami hocasıyla da yasak bir aşk yaşamaktadır. Romanı film yapan filmdeki yazar Altan Erkekli, berberinde traş sırası beklerken esinlenerek kaleme aldığı romanın kurgusuna ilzeyiciyi de katar. Bir köyde, tek kişinin gözünde bile her şeyin hiçbir şeye dönüşmesinin ikirciklendiren bir yarı masalsı yanı vardır. Korkulu gulyabani düşleri kendisinin görmediği bilincindeki ve iç rahatlığı güvencesindeki izleyici yavaş yavaş, öyküdeki fantastik örgüyü alkışlamaya başlar, için için...

Muhtar, hem yanındakini, hem kendini inandırmak istercesine söz ve söz öbeklerini iki kez yineler. İki heceli, iki hecesi de birbirinin tıpkısı seslerden oluşan ''berber''in söylenişi ise o tekerlemeyi dilinizin ucuna getirir ama diyemezsiniz; kahramanlar nihilist (hiççi) bir felesefe yolculuğuna çıkmışlardır. Muhtar, gücünü köyün ozanı, duygu insanı delikanlı üzerinde dener. Köyün güzel kızını o kaçırmış olsa gerektir.

Filmdeki dilin homojen yapısında ilerlerken iki yerde tökezledim ama hiçbir şey olmadı! Hüzün, dalgınlık ve derin mutsuzlukları senaryoda başarıyla yansıtılan yiğit muhtar ile güzel eşinden doğan çocuklarının hilkat garibesi olduğu bilgisi düpedüz verdirilmeseydi, Asker Hamdi ile bir avlu dolusu çocuk efsanesini sordukları dedenin sözle de körlük bilgisi verilip bilgeliğinin birkaç kez vurgulanması gerekmeseydi keşke! Ama dediğim gibi, hiçbir şey olmadı!

Arko traş sabunu, Gripin, akide şekerleri, kuru fasulye, açık kolonya satan bakkal çay bardağında rakısını içer, telgraf memuru ilçede berber koltuğundan fırlayıp göreve gider, bir akşam saati, motoruyla gelip telgrafı muhtar ilçede diye bekçiye verir. Bunlar da bir zamana ilişkin birer ipucu olmaktan uzaktır.

Polen yağmurunda ayı avına çıkılır, gizli aşklara sessiz kalmak yaraşır.

Muhtar hiç kimselerden olmak, uzaklardan bakmak istemiştir. İsteğine de kavuşur sonunda. Selçuk Yöntem'i Devrim Arabaları sonrasında bu rolde de görmekten kıvanç duydum. Doruklardaki sanatçının Gölgesizler'deki oyunculuğunu unutmayacağımı şimdiden biliyorum.

Candan Erçetin'in ''Ak mıyım, pak mıyım, ben kimim?'' dediği parçasıyla birlikte akan jenerikte salonda hiç kimsenin koltuğundan kalkamadığının ayırdına vardım.

Yapıtın ziyaretçi sayfasına yazdığım gibi MÖTBE'de Ümit Bey'den Ara'yı dinlemek çok güzeldi. Gölgesizler, Ara'dan sonra beklediğim, umduğum film oldu. Muhtarın yinelediği sözcüklerle söz dizileri, yaşamın korku kaynaklı heyecanını dindirmeye, yatıştırmaya yetmiyor ama o elinden geleni yaptı. Ümit Ünal'ı, yine biriktirdikleriyle gelerek bize Gölgesizler'i anlatacaktır diye bekliyoruz.

Bu blog Sinema sitesinde de yayınlanmaktadır

 
Toplam blog
: 101
: 2403
Kayıt tarihi
: 18.11.07
 
 

İzmir'den merhaba! İzmir'de, Göcek'te, Marmaris'te, Milas'ta, Söke'de, Bodrum'da sonra yine İzmir..