Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Şubat '13

 
Kategori
Deneme
 

Gönderilmeyen Mektuplar - IV

‘Ben bu satıları yazmadan çok önce de karşılaşmış olabiliriz miyiz acaba?’ diye düşünüyorum bugün. Ama içimden gelen bir ses öyle olsa çoktan hissederdin diyor. Seninle karşılaştığımda bunu hemen anlayacak mıyım? Filmlerdeki gibi olabilir mi? Kulağıma fısıldar mısın acaba? ‘O benim diye…’

Yok, yok sen fısıldama, şaşkınım biraz ben. Olmadık bir şey söyler, her şeyi mahvedebilirim. Eşsiz olsun, mümkünse sakin bir yerde karşılaşalım, ilk sözlerini unutmak istemiyorum çünkü. Önümüzde yılsonu partisi var mesela; Mezun oluyorum da… Mümkünse orada karşılaşmayalım. Hani geleceksen bile bir engelin olsun, sakın oraya gelme… Sakın gelme, çünkü umarım okuldan birisi değilsindir. Ve onarın yakınlarından biri de olmanı istemem. Ben yaşıtım olan erkeklerden ve çevremdekilerden pek hoşlanmıyorum. Eminim şu ana kadar karşılaşsaydık senin olduğunu hissederdim.

Acaba sen kimsin? Şu anda ne yapıyorsun? Sende beni düşünüyor musun? Yani biliyorum tanımıyorsun henüz beni, ama ne bileyim işte hissediyor musun beni? Merak ediyor musun sende? Peki, gözlerin ne renk? En çok bunu merak ediyorum, gözlerinin rengini. Bir tercihim yok benim, renk konusunda aslında sarışınlar daha çok dikkatimi çekiyor benim. Ama önemli olan görüntü değildir. Biliyor musun ben henüz seninle tanışmadan seni seviyorum daha seni tanımadan. Hazırım ben beni sevmene… : )

Seni seviyorum diyorum çünkü ben adını, hissedeceğimi düşlediğim o duyguları seviyorum. Senin beni seveceğin düşüncesini seviyorum. Şöyle bir etrafıma bakıyorum da kimse sıcak gelmiyor… Çevremde yoksun daha henüz kokunu bile çekmedim içime. O kokuyu çektiğim an içime, onun sen olduğunu bileceğim buna eminim. Kendimi mükemmel ve kusursuz bir aşka hazırlamıyorum lütfen yanlış anlama. Belki sen beni sevmeyeceksin bu tek taraflı bir aşk olacak. Kendimi buna da hazırlıyorum… Göreceğim seni kokunu çekeceğim içime ve sen beni hiç fark etmeyeceksin ve ben hep o anı düşüneceğim belki de. Merak ettiğim şeylerden biride adın. Acaba ismin ne? Bir Mehmet mi olacaksın? Ya da bir Samim mi?

Mehmet ilk aklıma gelen isim. Samim de nerden geldi dersen, şöyle ki geçen yaz gittiğim kampta tanışamadığım hiç göremediğim o çocuğun adı. Arkadaşlarımla benim ağzımdan düşmüyor bu isim. Gülme ama ben Samim’i tanımıyorum hiç tanışmadık. Sadece bir arkadaşım benimle tanışmak istediğini söylemişti. Ben kabul etmedim. Neden dersen, kaderimdeki ilk aşk olsaydı mutlaka gelip beni bulurdu. Benimle tanışırdı. Öyle başkalarıyla haber göndererek benimle tanışmak isteyen biri benim ilk aşkım olamaz bence. Bir kere kendine güveni olmayan birisi olmaz. Neyse Arkadaşlarım belki o Samim’di treni kaçırdın sen diye benimle alay ediyorlar bir yıldır, böyle bir durum içindeyim işte : )

Sen Samim misin? Değilsin hissediyorum ben. O halde senden Mehmet diye bahsetsem olur mu? Şimdilik adın Mehmet olsun. Hoş geldin hayallerime Mehmet, ben de Leyla…

Mehmet sana bir sürü mektup yazdım ama bunları sana okutmayacağım çünkü ben çok utanırım. Utandığımda yanaklarım kırmızı kırmızı oluyor, çok komik görünüyorum. Ama belki çok ilerde yaşlandığımız zaman olabilir hem güleriz değil mi? Dur ya Mehmet, ne yapıyorum ben? Kim bilir belki genç öleceğiz. O halde anlaşalım ben sana bu mektubu birlikteliğimizin ilk yılını kutlarken vereyim olur mu? Lütfen gülme, lütfen gülme Mehmet… Bir yıl içinde birbirimize alışmış oluruz yani en azından belki utanmam. Bunları okursan bilmeni istediğim bir şey var. Ne olursa olsun, birlikteysen benimle o sensen mutlaka seni taparcasına seviyorumdur. Bu yüzden aramızda ne geçerse geçsin yollarımız bir gün ayrılsa bile beni hiç unutma. Hep kalbinde bir yerde kalayım olur mu?

Benim ilk ve son aşkım... Hayatıma geleceğin günü bekliyorum.

02/06/1997

Bugün nostalji rüzgarı esiyor buralarda, yıllar önce yazdıklarımı hatırladım. Bunları hatırladığım zaman gülümsüyorum. Bu mektubu yazdığım gece, önce defterimi ve kalemimi usulca çantamdan aldım. Parmak uçlarımda yürüyordum, annem duymadan evin terasına çıkacaktım. Annem diğer odadan bağırıyordu bana. ‘O saçlarını toplamıyorsan gece uyurken keserim’ diye. Saçlarım çok uzundu ben de toplamayı sevmiyordum napayım. Terasa çıktığımda tahta ve bir ayağı kırık masanın dengesini bozmadan, ayakta yazmaya başlamıştım heyecanla. Acelem neyse artık sanki mektubu birine gönderecektim, ya da ben mektup yazınca hemen gelecekti Mehmet hayatıma : )

...

Keyifle dinlemeniz üzere...

http://www.youtube.com/watch?v=IFPbFbncfQQ

 

http://blog.milliyet.com.tr/gonderilmhttp://www.youtube.com/watch?v=IFPbFbncfQQeyen-mektuplar-iii/Blog/?BlogNo=389017

http://blog.milliyet.com.tr/gonderilmeyen-mektuplar-ii/Blog/?BlogNo=359889

http://blog.milliyet.com.tr/gonderilmeyen-mektuplar-i/Blog/?BlogNo=319347http://www.youtube.com/watch?v=IFPbFbncfQQ

  

 
Toplam blog
: 16
: 411
Kayıt tarihi
: 19.07.11
 
 

1981 Aydın doğumluyum. Sağlık sektöründe reprezant olarak çalışmaktayım. Yürüyüş yapmayı ve müzik..