Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Mayıs '11

 
Kategori
Deneme
 

Görmeden sevmek

Görmeden sevmek
 

İnsan görmediği birini sevmeye devam edebilir mi? Böyle bir sual görmüştüm çok evvel okuduğum bir yazıda. Üzerinde düşünmüştüm, karşıt fikirler çarpışmıştı beynimin içinde. Soru etkilemişti beni. Beynimin yarısı hemen hayır dedi, insan sevdiği birisinin yanında olmak ister, sevdiği hep yanında olsun, gitmesin, ona dokunsun, kokusunu, sesini duysun ister. Görmediğimi sevemem mümkün değil dedim.

Ama sonra düşündüm, insan birini sevmeye devam etmek için ille de görmesi mi gerekir. Hayır dedim kendimce, görmese de sevmeye devam eder. Bir kere sevmeye gör, hep sever artık, unutmaz eğer gerçekten sevmişse. Aklı onda kalmıştır, kalbi orada saklanmıştır, kilit altındadır. Sonra bir sürü soru birbiri peşi sıra sıralandı zihnimde.

Aşk görüp dokunarak mı olur sadece? Yoksa sevdiğin yanında yokken de devam edebilir mi? Sadece yanındayken mi çoğalır aşk? Ya sevip alıştıktan sonra giderse, ya da gitmek zorunda kaldıysa. O zaman unutulacak mı yaşananlar? Uzakta olmak için bir sebebi varsa, vazgeçilecek mi şimdiye kadar hissedilenlerden? O zaman sevmeyecek mi sevdiğini, sevmekten vaz mı geçecek?

Araya giren mesafeler mi karar verecek kalbinin atmasına, yavaş yavaş azalacak mı yüreğindeki sevgi uzaklıklar arttıkça. Belki bir zaman sonra çıkıp gelecek, o zaman kalan kırıntılarla ne yapacaksın? Nasıl bir araya toplayacaksın? Gelir mi ki bir araya ne kadar çabalasan.

Mesafeler uzadıkça ayrılık da uzayacak. İnsan nasıl sever uzaktaki sevgiliyi, istemez mi ellerini, dokunmalarını, sevmelerini. Kokusunu duymayı istemez mi, başını omzuna koyup sakinleşmeyi ya da sarılmayı sıkıca. Ellerini tutup yüzüne bakmayı, gözlerinin içinde kendini bulmayı, tensel dokunmayı nasıl yok sayar da sadece yüreğinin sesini düşünür.

Peki, uzaklıklar arttıkça başka başka bedenlerin cazibesine mi kapılır insan? Kapıldığı başka bedenler, ruhlar vazgeçirtebilecek mi şimdiye kadar sevilenden. Unutturabilecek mi peki gerçekten hissedileni, bütün yaşananları. Eğer unutturabiliyorsa o ruhlar ya da başka bedenler o sevmelerin gerçekliği nerede?

Eğer duyulmuyorsa bu ayrılıkta özlem hiç mi sevmemiş, yalan mıymış söylenenler. Eğer vazgeçebiliyorsa yapılan ve yaşanan onca şeyden ve eğer gerçekten inanmıyorsa tanrıya ta yürekten, içten, o zaman gerçekten sevmemişler demektir. Çünkü tanrıyı da görmeden seviyoruz. Tüm hayatları boyunca tanrıyı görmeden onun aşkıyla yaşamıyorlarmı insanlar?

Hiç görmeden sevmek mümkün mü? Hiç koşulsuz, sesini duymadan, yüzünü görmeden, gözlerine bakmadan, ellerini tutmadan. Sadece varlığını hissederek, kalbinde yaşatarak ona inanarak sevmek. Mümkün müdür böyle birşey? Ama belki de gerçekten sevmek böyle birşeydir. Tanrıyı sever gibi.

Hep ulaşılmayanı ister insan, onun olmayanı ister uzanır almak için. Alamadıkça daha da kıymetli olur, yanar yakılır sahip olması uzadıkça. Gönül bazen en uzakta olanı ister, göremediğini özler, elinin tuttuğunu değil tutamadığını arzular.. Gözlerine bakıp içinden geçenleri söyleyebildiğini değil, söylemek isteyip de söyleyemediklerinin sahibini ister. Sevgi bazen ulaşamadığını deli gibi istemektir. Bunun için izin istemez gönül, sadece ister.

Ana rahmindeki iki hücrenin birleşmesiyle oluşan inan şeklini bile almamış sevdiğinizi dünyaya gelinceye kadar beklemek nasıl bir şey? Ölür gibi, tapar gibi sevmiyormuyuz henüz doğmamış bebeği. Üzerine titremiyor muyuz ona bir şey olacak korkusuyla. Onu tüm yaşamı boyunca da seveceğimize eminiz ve bunun aksi düşünülemez. O yanımızda olmayınca da sevmeye devam ederiz, görmeden de uzakta da olsa, yaşamasa da severiz tüm hücrelerimizle, bir kere benliğimize girmiştir artık o. Bir daha çıkmamacasına işlemiştir yüreğimize. Onu sevmeye devam etmek için onu görmemize gerek bile yoktur. Ama görememek nasıl acı verir, özlemi nasıl içimizi yakar bunu sadece yaşayanlar anlayabilir.

Evet, gerçekten sevmişse bir insan, o da uzaktaysa, ya da gittiyse gelmemek üzere, ya da hiç gelemediyse sever tüm benliğince, belli etmeden de olsa yaşamının tüm karelerinde izi kalır.


Şükran Demirtaş



 

 
Toplam blog
: 249
: 3042
Kayıt tarihi
: 19.03.11
 
 

Doğup büyüdüğüm şehirde, İstanbul'da yaşıyorum. Emekliyim. Gezmeyi, görmeyi, keşfetmeyi sevdiğim ..