Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ekim '11

 
Kategori
Anılar
 

Gözlemlerden anılara yol gider, yol gider

Gözlemlerden anılara yol gider, yol gider
 

Bu ben değilim. (Sabahattin Gencal)


‘Yağmur altında’sözü hoş ve romantik geliyor insana.’Şemsiye altında’sözünde bu romantiklik kayboluyor. Aynı şekilde ‘yağmurun sesi’ ya da ‘cama vuran damla’ sözleri romantik bir hava veriyor; ama ‘şemsiyedeki damla tıkırtıları’ bu havayı bozuyor. Nasıl oluyor bu? Güzel sahneler sadece kelime dizilişinden mi kaynaklanıyor bizim yaşadıklarımızdan, algılamamızdan mı?

Yağmur, şemsiye, anılar, müzik, şiir… anahtar kelimelerini kullanarak yukarıdaki sorumuza cevap verebilir misiniz? İsterseniz bir yargıya varmada acele etmeden okumaya devam edelim:

Fizik tedavisi için Başiskele polikliniğine yaya gidip geliyorum. Yürümek de tedavinin bir parçası. Sadece bedenen kalori harcadığımla kalmıyorum, ruhen de canlanıyorum. Bu canlanma sadece güneşli havalarda olmuyor; yağmurlu havalar da ruhumu besliyor.

Yağmur geceden başlamıştı. Cama vuran damlalar uyandırmıştı beni. Saat 01.30’du. Strese falan girmedim. Hafif rüzgâr da müzik gibi gelir bana. Çok geçmeden uyudum.

Sabahleyin yağmur yoktu; ama tedbirli davranarak şemsiyeyi yanıma aldım. İyi ki aldım. Hastane kapısından çıkar çıkmaz yağmur başladı. Şemsiyemi açtım, gözlerimi açtım, anılarımı açtım; ama kulaklarımı açamadım. Ben de müzik kulağı yok ki. Ne yaptımsa damlaların sesini yorumlayamadım. Şemsiyemdeki tıkırtılara odaklanmaya çalışıyorum. Bayağı tıkırdılar var. Var da ben orda değilim. Çocukluğuma kaçıyorum. Mesire evlerimizin çatısı hartomayla ( ince tahtalarla) örtülüydü. Hartomalardaki ses tarif edilemez. Öyle güzel, öyle tatlı uyudur ki insanı.

30 dakikada çıktığım yolu yağmurda 33 dakikada çıktım. Bu dakikalarımın çoğunu şemsiyemdeki tıkırtılara ayırdım. Demek ki yeterince odaklanamamışım ki ‘ses’ yerine ‘tıkırtı’ deyiveriyorum. Odaklanmamı engelleyecek bir şey de yoktu. Kasabamız çok sessiz ve sakindir. Kedi miyavlaması, horoz sesi, araba gürültüsü… o kadar. Yağmurda kuşların sesi soluğu kesiliyor her halde. Aşağıya inerken bir güzel kuş seslerini dinliyordum.

Göz kayması da odaklanmayı engelliyor. Sağa sola bakmadan geçemiyor insan. Yolumuz güzel olmasına güzel de, yer yer su birikindileri de oluyor. Damlaların bu su birikintilerine düşmesi de bir alem. Yine kendimden uzaklaşıyorum. 1965’lere gidiyorum. Ordu’nun Perşembe’sinde Ortaokul öğretmeniyim. Yeni evliyim. Evden okula, okuldan eve gidip geliyorum. Dışarı fazla çıktığım yok. Ancak yağmurlu havalarda - Eşimin günü varsa ya da eşim güne gitmişse - şemsiyemi alır gezerdim. En çok da limandaki iskeleye giderdim. Birkaç metre genişliğinde, uzunca bir iskele limanın bağrında. Ben de iskelenin ta ucunda. Damlaların suya kavuşmalarını seyrediyorum. Damlalar suya nasıl kavuşur bilir misiniz?

Gözlemlerden anılara yol gider, yol gider./ O günleri hatırladıkça içim gider, içim gider. Sade evliliğimin ilk yıllarına değil öğrencilik yıllarıma da gidiyorum:

Bursa Eğitim Enstitüsünde değerli edebiyat öğretmenimiz Bahattin Arık Bey Aruz veznine örnek veriyor.

Küçük, muttarit, muhteriz darbeler...

Kafeslerde, camlarda pür ihtizaz

Olur dembedem, nevgaher: nağmesaz

Kafeslerde, camlarda pür ihtizaz

Küçük, muttarit, muhteriz darbeler...

(Tevfik Fikret)

Öyle anlatıyor ki damlaların camlara vurduğunu hissediyorsunuz. Aruzu tamamen unuttum. Gençlik hisleri de geride kaldı herhalde ki şemsiyemin üzerine düşen damlaların veznini yarım saatte çıkartamadım.

Damlalar, şemsiyemin üstünde tıkır tıkır darbeler/ Kim bilir neler anlatır neler.

Evin önüne gelince şemsiyeyi kapattım. Tıkırtılar durdu. Durun, bir arka fon müziği bahçemizdeki ağaçlar, çiçekler, çimenler yağmuru emiyor sanki, huuummnm huuumnm. Yazamayacağım bir güzel dinlendirici bir ses. Her gün ekmek almak için dışarı çıkardım; ama bu sesi duymazdım. Yoksa yarım saatlik odaklanma işe yaradı mı? Allah Allah  yağmurun sesi, damlaların müziği kapımızın önündeyken bu sesi yollarda, şemsiyemin altında arıyormuşum. Doğal müzik ruhun gıdasıdır.

Sabahattin Gencal, Başiskele – Kocaeli, 12. 10. 2011

 

 

 

 
Toplam blog
: 181
: 635
Kayıt tarihi
: 29.03.11
 
 

1943'te Trabzonda doğdu. Erzurum Yavuz Selim İlköğretmen okulunu bitirdikten sonra girdiği Bursa Eğ..