Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Eylül '10

 
Kategori
Güncel
 

Güdülmeye evet mi, hayır mı?

Güdülmeye evet mi, hayır mı?
 

Meclise,yargıya kilit vurma oylaması


Halk oylamalarına (referandum) alışacakmışız. Öyle dendi biliyorsunuz. Ardından “Cumhurbaşkanını halk seçsin mi?” ilk referandum sorusu oldu. O oylamada, hiç olmazsa, hangi soruya evet veya hayır diyeceğini herkes anlamıştı. Herkes, bu sorunun etkilerini doğru yorumlayabildi mi; Eşi, babası, ağasının falan etkisinde kalmadan, özgürce oyunu kullanabildi mi o başka konu, ama, en azından her oy verenin soruyu tam anladığını kabul edebiliriz.

İkinci halk oylaması önümüzde. Ne oylama ama! Bir soruşta 26 soru birden! 26 birbirinden farklı soru var var olmasına da, farklı cevap hakkı yok. Topuna birden ya evet, ya hayır demeye mecburuz. Üstelik “anayasa” değiştiriliyor. Oy verecek halk Anayasa hukuk profösörü sanki de, anlayacak enini boyunu, önünü arkasını, başını sonunu, etkisini sonucunu bu 26 meddenin.

Geçenlerde açıklandı. 8 milyona yakın okuma yazma bilmeyen insanımız varmış. Bu 8 milyonun 7 milyonu oy verecek yaşta dersem abartmış olmam. Bu kişiler sadece duyduklarıyla EVET veya HAYIR diyecekler.

Haydi onların mazereti var, okuyamıyorlar. Okur yazar insanımızın da okuduğu kitap sayısı ortada. (Sadece ayaktopu, magazin, ıvır zıvır yazan; Bedava dağıtılan, gazeteler olduğundan okuma sevgimizi değerlendirmede gazete satışlarını hesaba katamayız.)

Ya, okuma yazma bilip de hiç okumayanlar kaç kişi? Ya, iyi kötü okuyup da anlayamayacaklar kaç ?

Kısaca oy vereceklerin kaçta kaçı EVET, HAYIR demenin gerçekten nelere mal olacağını bilerek cevap verecek? Sonuçlarını kavrayarak bir maddeye bile cevap verilemeyeceği ortada... Geçtim 26 tane birbiriyle ilgisiz, inceden inceye işlenmiş, kurnazca yazılmış soruyu...

Sadece gazete köşelerinde bile, pek çok güzel yazı yazıldı, evet demenin ülkemizi nasıl bir felakete sürükleyeceğini açıklayan. Büyük Ortadoğu Projesi (BOP); Sovyetlerin parçalanmasındaki “Kadife Devrim”lerde yapılanlar; Özelleştirme ile Cumhuriyetimizin varlıklarının; Ve maden yasası, HES'ler, emlak değerlendirme derken vatan toprağımızın da nasıl yabancıların eline geçtiği; Bunca özelleştirme satışından alınan paraya rağmen son 8 yıldaki borçlanmanın, Cumhuriyetimizin kuruluşundan 8 yıl öncesine kadarki toplam borcu bile kat kat aştığı; Cematleşmenin ülkeyi ele geçirişi; Yükselen gökdelenlerdeki ultra lüks yaşama karşı işsiziliğin %25'lere varması; Belediye başkanlarının, milletvekillerinin, bakanların ve bu kişilerin yakınlarının karunlar gibi zenginleşmesi falan... Bunca yazılmış kitap....

Anlayana eksik kalmış bir şey yok yani. Ben pek değinilmemiş iki unsuru konu edeceğim.

Halkoylaması niye yapılır? Biz zaten bizim adımıza yasa yapsınlar diye vekil seçmiş sayılmıyor muyuz? Lidervekillerimiz, düzeltirim milletvekillerimiz, parmak kaldırıp kimi yasaları geçirdiğinde dönüp “Bir de halka soralım” diyen var mı? Yasa geçerse meclis yeterli ve kararı geçerli oluyor da, bir yasa kabul edilmezse aynı meclis hem yeterliliğini hem de kararları geçerliliğini kaybediyor ve “Asıllarınıza, halka soralım hele” deniyor.

Yasa geçerse meclis dikkate alınır, geçmezse dikkate alınmayıp halka sorulur şeklindeki bu yaklaşım nasıl kabul edilebilir! Kendine sanatcı, liberal, demokrat, solcu, hatta aydın diyen bazı aklıevveller de bu aymazlığa kaldıraç oluyorlar. Demokrasinin temel organı meclisin kararı yok sayılıyor. Bunun neresi demokrasi? Hemen bu noktada başlıyor sakatlık. Başlıyor da, burada bitmiyor.

Meclis anayasa değişikliklerini kabul etmedi ya, sözde biz halka fikrimizi soruyorlar. Amma, bunca fikrine değer verilen biz halkı dinlemeye tahammülleri yok! Trilyonlar döküyorlar kampanyalara. Ve biz, sözde fikri sorulan halk ”Şu maddeye evet diyorum, şu maddeye hayır” diyemeyeceğiz, yani aslında fikrimizi söyleyemeyeceğiz. Yapılan, biz halkın görüşüne başvurmak değil kesinlikle, dayatma!

Peki ne diye oyumuza başvuruluyor aslında fikrimizi sormuyorlarsa? Bunca zaman, emek, para niye çarcur ediliyor?

Elimiz mahkum, gidip oy vereceğiz, “dostlar alışverişde görecekler” ve güya görüşümüzü belirtmiş olacağız. “26 soru çok uzun, yazsan sayfalar dolusu eder ama dert etme sen, tek kelimeyle cevap ver” Çocuk kandırır gibi... İşin aslı, görüşümüzü soran yok! Çünkü 26 soruya tek cevap verilemez.

Koyun gibi güdülmek, insan olana, halk iradesini temsil eden meclisten yeter oyu alamamış bir yasanın, demokrasi adı altında meclisi yok sayarak halkoylamasına götürülmesinden daha ağır gelir.

AKP asla soruları tek tek sormaya yanaşmadı. Yanaşsaydı, zaten bazıları mecliste geçecekti (Hani o “Yetmez ama evet” olanlar).

Fikrimizi soruyorlarsa adam gibi tek tek sorsunlar, biz de söyleyelim. Ama koyunuz ya, onların 26 sorusu var soracakları ama bizim 26 cevap hakkımız yok, tek cevap vereceğiz. Böyle saçmalık olur mu demeyin, emir büyük yerden.

Sadece bu bile HAYIR dememe yeter!

Koyun değilim ben.

Şeker Bayramımız kutlu, 12 Eylül'ümüz hayırlı olsun.

 
Toplam blog
: 41
: 1621
Kayıt tarihi
: 29.05.07
 
 

Doğaya, sanata, spora, bilime ve ülkeme bağlı; doğruya, gerçeğe, akla yönelik; uluslara saygılıyı..